Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2002 şartları bugün için de geçerli değil mi?
Ne olmuştu o dönemde...
Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizinin içine girmiş; işsizlik artmış, sanayi dibe vurmuş, halkın morali sıfırlanmıştı.
Baştaki koalisyon hükümeti ekonomide yapısal değişimler için Kemal Derviş’i ABD’den getirmiş, güçlü ekonomiye geçiş programını IMF’yle birlikte yürütürken, bir yandan da siyasette güven aşılamaya çalışılıyordu.
Mümkün müydü?
Değildi...
Koalisyon çoktan çatlamıştı.
Başbakan Bülent Ecevit’in sağlık problemleri, eriyen Anavatan Partisi ve hükümette olmasına rağmen güçlenemeyen bir MHP...
Siyaset boşluk kaldırmaz.
Nitekim öyle de oldu.
AKP, kurulduktan dokuz ay sonra tek başına iktidara gelerek Türk siyasetinin literatürüne girdi.
Koalisyon ortakları da sandığa gömüldü.
Hükümette olmayanlar bile baraj altında kalarak politika defterinden silindiler.
Partilerimizin liderlerinin yapamadıklarını halkımız yaptı; 2002’den sonra siyasetin yol haritasını değiştirdi.
*   *   *
Peki, o günden bugüne çok şey değişti mi, halkımız umduğunu buldu mu?
Bu sorunun da cevabı ne yazık ki “Hayır...” dır.
AKP’nin bir şansı vardı; dünyada bugüne kadar görülmemiş bir para bolluğu yaşanıyordu.
Türkiye’nin kronik, yapısal birçok problemi böyle bir süreçte arada kaynadı gitti.
Milli Görüş çizgisinden gelen ama kendisini bu sefer “muhafazakar demokrat” olarak tanımlayan AKP’nin Cumhuriyet’in temel değerlerini yıpratan bazı politikaları bile bir süreliğine görmezden gelindi.
AKP; öyle ya da böyle ilk dönemini tamamladı.
Alternatifsizlik AKP’yi ikinci dönemde hiç beklemediği bir oyla iktidara taşıdı.
2002 Türk siyasetinde nasıl bir başlangıçsa, yüzde 47’lik seçim sonucu da yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
Merkeze oturamayan, sözleriyle icraatları uyuşmayan, toplumun kaygılarını gideremeyen AKP; başta türban ve anayasa değişiklikleri olmak üzere birçok konuda toplumsal uzlaşmak yerine yüzde 47’nin getirdiği özgüvenle hareket etmeye başlayınca olanlar oldu.
29 Mart çok iyi analiz edilmesi gereken bir seçimdir.
Başbakan Erdoğan, bu seçimleri yerel olmaktan çıkarıp bir genel seçim havasına sokmasının arkasında da bu endişeler vardır.
İddia ediyorum.
2002’deki vatandaşın ruh hali neyse bugün de aynı ortam geçerlidir.
İşsizlik ve ekonomik şartlar o günlerden farklı değildir. Aksine Kemal Derviş’in gelmesiyle piyasalarda oluşan güven ve vatandaşın gelecekle ilgili beklentileri bugün geçerli değildir.
Daha da önemlisi...
Demokrasinin işleyişi, adaletin yerini bulması konusunda da kaygılar artmaktadır.
*   *   *
DS, MHP, ANAP koalisyonu yoluna devam ederken; AKP var mıydı? Yoktu...
Ama şartlar AKP’yi doğuruverdi.
Bugün de aynı şeyleri duyuyorum.
O yüzden bu ay içinde yapılacak Demokrat Parti’nin kongresi büyük önem taşıyor.
Hüsamettin Cindoruk, deneyimli bir siyasetçi...
Ve farklı bir hedefi var.
Birleşik merkez sağ...
İşte Türkiye’nin de aradığı ve boşluk gördüğü alan da burası...
Merkezin sağı...