ECEVİT'in başbakanlığına "evet" diyen Baykal, CHP'nin de katılması halinde DSP azınlık hükümetine destek vereceklerini açıkladı.
CHP liderinin "sürpriz" önerisini Milliyet dün manşetten vermişti:
"Birlikte kuralım."
Bülent Bey, gerçekten zor bir görev üstlenmiş durumdadır.
Böylesine parçalı bir parlamento aritmetiğinden, Türkiye'yi 18 Nisan'da seçime götürecek hükümet formülü çıkarmak kolay değil. Üstelik, Türkiye'nin ciddi ekonomik ve siyasi sorunları var. 28 Şubat sürecinin sona ermediği, Cumhurbaşkanı Demirel tarafından "açıkça" ifade edilmektedir. Ecevit'e yardımcı olunması, seçimlerin zamanında yapılması ve siyasi tansiyon daha fazla yükselmeden "kriz"den çıkılması için büyük bir fırsattır.
Sonuçta, kurulacak hükümet 3.5 ay görev yapacak.
Eğer 10 Ocak'a kadar TBMM "güvenoyu" alacak bir iktidar çıkarmazsa, bu defa parlamentonun feshedilmesine dayalı olarak Cumhurbaşkanı Demirel'in "seçim hükümeti" kurmasına sıra gelecek.
Oysa, siyasi partiler bu seçeneği fazla "demokratik bulmuyorlar".
Liderler, ayrıca kendilerini devreden çıkaracak, "ikinci - üçüncü şahısların hükümetine de sıcak bakmıyorlar".
Ecevit formülünün şansı, işte bu nedenle yüksek görülüyordu.
DSP lideri, görev kendisine verilmeden içtenlikle son çağrıyı yapmıştır:
"ANAP - DYP hükümet kursa, koşulsuz desteklemeye hazırız".
Ancak, Çiller ve Yılmaz'ın daha önceki denemeleri, "2. Anayol"a geçit vermekten uzaktı. Meclis'te taraflar birbirini mal varlığı konusunda aklamış olsalar da, "merkez sağın iki partisi"nin seçimden önce uzlaşması konusunda, en azından liderler düzeyinde psikolojik engeller vardı.
Ecevit'in başbakanlığında üçlü bir hükümetle, bu engel aşılabilir miydi?
DSP lideri, bunu da denedi. ANAP - DSP - DYP ortaklığını önerdi. Çiller, Ecevit'e "evet" demekle birlikte koalisyonda ANAP'la olmak yerine "geniş tabanlı bir hükümeti" tercih ettiklerini açıkladı.
Sonrası malum.
Ecevit, Çiller'e sürpriz bir öneriyle, çoğunluk hükümetinin tam "zıt"tı bir formülle gitti, DSP azınlık hükümeti için destek istedi.
Tansu Hanım ise, DSP liderine "öteki partileri ikna ederseniz, biz de moral destek sağlayabiliriz" dedi.
Böylece, Ecevit'in başbakanlığında bir kabine oluşturulması ihtimali artıyordu.
ANAP ve DTP de "koşulsuz destek" verince gözler CHP'ye çevrildi.
Baykal da "evet" derse, DSP azınlık hükümeti gerçekleşebilecektir.
Ecevit bu umutla Baykal'a giderken CHP yönetimi, kendilerinin de içinde yer alabileceği bir model geliştiriyordu.
CHP de "elini taşın altına koyacak" ve Ecevit'e bakan verecekti.
Böylece, Ecevit'in başbakanlığında, yine bir "azınlık hükümeti" kurulmuş olacak, ancak DSP azınlık hükümetine CHP de katılacaktı.
Baykal, bunu "geniş tabanlı azınlık hükümeti" diye tanımlıyor.
Kuşkusuz, Ecevit'in tercihi, DSP'nin "tek başına" hükümeti kurması yönündeydi. Belki, Cindoruk birkaç bakan verecekti.
Şimdi Baykal, "Ben de bakan vereyim" diyor.
"Sol blok" diye kendini bağlamadan, kardeş iki sosyal demokrat partinin, Türkiye'yi seçimlere taşımanın sorumluluğunu birlikte paylaşabileceklerini belirtiyor.
Artık özveri sırası ANAP'tadır.
Mesut Yılmaz, madem seçimden birinci parti olarak çıkacağına inanıyor ve Ecevit formülüne destek veriyor, o halde CHP'nin yer alacağı bir koalisyona da dışarıdan destek sağlayabilir.
Meclis aritmetiği ortadadır: ANAP ve DTP'nin tam desteğiyle Ecevit'in arkasında 210 milletvekili oldu.
CHP'nin 55 milletvekili Ecevit formülünde yer alırsa, 56'ncı hükümet rahatlıkla güvenoyu alır.
Liderler gerçekten parti değil, ülke çıkarı gözetiyorlarsa Ecevit - Baykal görüşmesinden "her şeyin bitmediğini" görmelidirler.
Bülent Ecevit, dünkü basın toplantısında kendisini bağlayıp iyimser bir beklentiye yol açmaktan kaçınmış olsa da, Deniz Baykal'a bugün vereceği yanıt önemlidir.
İki sol parti, birlikte olmanın koşullarını bir çırpıda yok etmemelidir.
CHP, 16 ay Anasol - D hükümetini destekledi. Çakıcı bantları ve Türkbank skandalı yaşanmasa, Yılmaz - Baykal protokolü gereğince, hükümet 31 Aralık'a kadar sürecek, ancak o tarihte yine bir seçim hükümeti kurulacaktı.
Madem, herkes Ecevit'in tarihi kişiliğine, devlet adamlığına güveniyor, o halde Baykal'ın "sürpriz" önerisi karşısında DSP liderinin elini kuvvetlendirecek desteği esirgememelidir.
Sayın Ecevit ve Baykal, sosyal demokratlar tabanının yıllardır beklediği uzlaşmaya, yakınlaşmaya doğru dün önemli bir adım attılar.
Dileriz, arkası gelir!
Bu aşamada anlaşamasalar bile solun yakın gelecekteki birlikteliği "merkez sağı" da kendisine getirecek, Türkiye'yi radikal İslam'a yönelten bölünmeler zamanla giderilebilecektir.
Yazara E-Posta: d.sazak@milliyet.com.tr