Derya Sazak

Derya Sazak

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünyanın 4.5 milyar yıllık tarihini bir saat kadranına uyarlıyor, Amerikalı yazar Bill Bryson.
Günlük zaman diliminin üçte biri olan saat 08’e dek yaşam yok dünyamızda.
Suların altında bakteriler oluşuyor.
Hayat öyle başlıyor.
Akşamüstü saat 4’te neredeyse 3 milyar yıl geride kalıyor; bakterilerden, tek hücreli canlılar evresine geçiliyor.
Sudaki canlılar karaya ayak bastığında saat de ilerliyor.
Gece 22.00 ile 23.00 arasında sadece bir saatlik zaman dilimine 100 milyonlarca yıl sığıyor. Dinozorlar çağı başlayıp, son buluyor. İnsanlık tarihi başlıyor. Bu süreyi 23.45 olarak ilan ediyorlar.
Arkeolojik bulgular, alet kullanan insan yaşamını 12 bin yıl önceye götürüyor.
Milyonlarca yıl yaşayan dinozorlara göre hayli ‘kısa bir tarihi var’ insanlığın.
Bill Bryson’un sembolik anlatımından, belki kalan süreyi nasıl kullanacağımızla ilgili çıkarımlarda bulunabiliriz. Sadece son haftalardaki bunaltıcı havalar bile, küresel ısınmanın gelecekle ilgili ne tür tehditler içereceği konusunda öğretici olmuştur. Dünyamız son dönemde hissedilir ölçüde ısınıyor.
Bu ısınma, Kuzey Yarımküre’yi geçmişin ‘buzul çağı’na götürebilecek bir soğumanın da başlangıcı. Çünkü Atlantik Okyanusu’ndaki Gulf Stream akıntısı İngiltere çevresindeki dönüşünü aşırı sıcaklık nedeniyle tamamlayamadığı için, Kuzey Kutbu’nu eritiyor. Kopan buzullar hem suların yükselmesi nedeniyle Avrupa kıyıları için tehdit oluşturuyor, hem de artan su miktarı güneş ışınlarını daha fazla yansıttığı için yerküre soğuyor.
Mevsimler kayıyor.
İklim değişikliğini daha sert şekilde yaşıyoruz.
Rusya’yı saran yangınlar, Pakistan’daki seller.
İnsanlığın kısa tarihini çılgınca bir tüketim, sadelikten uzak bir yaşam, yeşili yok eden betonlaşma, nehirleri dereleri kurutan enerji politikaları, artan nüfus, araç ve trafik ile silah lobilerinin körüklediği çatışmalar, savaşlarla daha da kısaltıyoruz.
Saatler 00.00’ı gösterdiğinde hayat belki son bulmayacak, ama 15 dakikalık zaman dilimini iyi kullanmayarak neleri kaybettiğimizi gelecek kuşaklar ‘tarihe bakarak’ anlayacaklar.
Vadim O Kadar Yeşildi ki!...
Sanayi devriminin İngiltere’sinden söz etmiyoruz.
Kastamonu’da Devrekâni Çayı’nın aktığı Loç Vadisi’ne inşa edilmek istenen Hidroelektrik Santrali (HES) akarsuyu kuruttuğunda yeşil mi kalacak? Köylüler şimdi nöbet tutuyormuş vadide.
Karadeniz’in dereleri üzerine kurulan HES’ler suyu yutuyor.
Başbakan Erdoğan, Rize’deki açılışta ‘Çevreci tip’ler diye eleştirmiş İkizdere’ye HES yapılmasına karşı çıkanları.
Enerji Bakanı da ‘Su akar Türk bakar’ sözünü anımsatmış.
Santral yapacağız diye dereleri kurutursanız bakacak su da kalmayacak!
Loç Vadisi’ne dokunmayın.
Derelerin kardeşliğini bozmayın.