Hiçbir canlıyı geride bırakmadan doğaya iyi bakmak, israfı azaltmak, geri dönüşümü artırmak, güvenli gıdayı, temiz suyu sağlamak hepimizin ortak sorumluluğu. Gelin geleceği ve gezegeni beslemek odağında siz de bir iklim iyimseri olun.
2007 yılından beri Milliyet gazetesi yazarı olarak beslenme konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyor, güncel araştırmalar ile çok yönlü değerlendirmeler yapıyorum...
Uzun yıllardır “size iyi gelen gezegene de iyi gelsin” diyerek hem insan sağlığına, hem gezegen sağlığına iyi gelen alışkanlıklar konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyorum.
Çünkü biliyorum ki toprak, hava, su hasta iken insan sağlığından bahsetmek maalesef mümkün değil. Ben beslenme uzmanın sorumluluğunun sadece birey sağlığı değil, aynı zamanda toplum ve gezegen sağlığını iyileştirmek olduğunu düşünüyor ve bunun için tüm çabamla çalışıyorum, öyle ki gezegenin dilinden konuşmak kıymetli.
Uzun zamandır BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile açlığa son hedefi için çalışıyorum. Bu alanda pek
Son yıllarda bitki bazlı beslenmedeki artış ve bitki bazlı gıdaların çeşitliliğine şahit oluyoruz. Hatta öyle ki bu durum ‘Bitki Bazlı Gıda Rönesans’ı’ olarak da tanımlanıyor. 2050’de Dünya’yı beslemek için üretimin yüzde 70 artması gerekiyor, öte taraftan sağlık için de bitki bazlı beslenmenin ağırlık kazanması gerek. İklim iyimserliği teriminden sizlere daha önce bahsetmiştim. İklim krizinin farkında olan; korku, kaygı, endişe hissetmek dışında küçük de olsa bir şeyler yapan, alışkanlıklarını değiştirmeye gönüllü herkes aslında bir iklim iyimseri. Konu çok boyutlu ama beslenme yönünden yapılabilecekler arasında ilk sıralarda bitki bazlı beslenmek var.
Karbon ayak izi yüzde 32.4 azalabiliyor
Yaşam tarzınızı ve rutinlerinizi gözden geçirerek iklim ve gezegen için olumlu adımlar atmaya başlamak mümkün. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırma geleceğe dair umut verici sonuçlar veriyor. Çalışmaya göre bireyler beslenme tercihlerini bitki bazlı beslenme yönünde
Aşırı sıcakların eylül ayında da devam edeceği söyleniyor. Serinlemek hiç olmadığı kadar ihtiyaç. Peki, yapay tatlandırıcılar ve katkı maddelerinin olmadığı içecekleri kendi mutfağımızda hazırlayabilir miyiz? İşte serinleten sağlıklı tarifler
Yaz mevsimine veda etmeye hazırlanırken artan sıcaklıklara henüz veda etmeyeceğiz gibi duruyor. Hava sıcaklıklarının yüksek seyrettiği bugünlerde suyun yanı sıra soğuk bitki çayları, limonata, ayran, kefir, maden suyu gibi alternatifler sıklıkla tercih ediliyor. Elbette alternatifler arasında ilave şekerli, tatlandırıcılı veya şuruplu içecekler de var.
1 bardak konsantre meyve suyu, şekerli çay veya kremalı kahve masum bir içecek gibi görünse de sağlığınız için etkileri masum olmayabilir. Üstelik bu durum ‘masum’ olarak tanımlanabilen yapay tatlandırıcılar için de geçerli. Öyle ki yapılan güncel bir araştırmada haftada 2 porsiyondan fazla yapay tatlandırıcılı içecek tüketenlerde kolorektal kanser riski, 1 porsiyon tüketenlere oranla tam 2.2 kat artıyor. Çocuklarda ise risk daha da fazla.
Dünya genelinde her 10 yetişkinden birinin diyabetle mücadele ettiğini biliyor musunuz? Diyabet yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık problemlerinden biri iken yeterli ve dengeli beslenmek ise kan şekerini düzenleyen en önemli faktörler arasında.
Diyabet, pankreastan salınan insülin hormonunun etkinliğinin azalması sonucu, kandaki şeker miktarının yükselmesi ile seyreden bir hastalık. Temel olarak iki başlık altında incelenir. Tip 1 diyabette vücut çok az veya hiç insülin üretemezken, Tip 2 diyabette ise vücut insülin salgılar fakat yeterli miktarda kullanamaz. Günümüzde çok sık duyduğumuz prediyabet ise Tip 2 diyabete adaylık durumu olarak tanımlanabilir.
Beslenme ve egzersiz bir bütün
Beslenme ve egzersiz ikilisini diyabet üzerinde bir koruyucu kalkan olarak düşünmek mümkün. JAMA Internal Medicine dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, prediyabet hastalarının yaşam tarzlarında, diyetlerinde ve fiziksel aktivitelerinde küçük değişiklikler yapmanın Tip 2 diyabet geliştirme riskini neredeyse yarı yarıya azaltabileceğini
Kahvesiz güne başlayamayanlardan mısınız? Peki, kahveyi sağlıkla ilişkisinden sürdürülebilirliğe, tüm boyutlarıyla ele almaya ne dersiniz?
Bazıları kahveyi sabah daha enerjik hissetmek için tercih eder, bazılarının ise yemek sonrası vazgeçilmezi kahvedir. Daha iyi metabolik kontrol ve kan şekeri kontrolü için kahveyi kahvaltıdan sonra tüketmenizde fayda var. Kafein stres hormonu olarak bilinen kortizol seviyelerini artırabiliyor. Sizi rahatsız etmeyen miktarların, bir başkası için sorun yaratabileceğini hatırlayın.
Gelelim konu ile ilgili güncel araştırmalara. Bir araştırmada günde 2-3 fincan kahve tüketenlerin, tüketmeyenlere kıyasla daha uzun bir yaşam süresi ve daha düşük kardiyovasküler hastalık riskine sahip oldukları belirtiliyor.
Egzersiz veya spor öncesi bir bardak kahvenin performansı olumlu yönde etkilediğine dair çalışmalar olduğunu, kafeinin karaciğer yağlanmasına olumlu etkisi olabileceğini de hatırlatmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda yapılan bir çalışmada ise kahvenin bağırsaktaki inflamasyonu olumlu yönde etkileyebileceğini
Olimpiyatlar devam ederken ülkemizden de yüzümüzü güldüren haberler peşi sıra geliyor. Tüm milli sporcularımızla gurur duyuyor ve hepsini sevgiyle kucaklıyorum. Daha nice başarıların, güzel günlerin kapısını açacağımızdan şüphem yok...
Beslenme, vücut kompozisyonu ve vücut ağırlığı tüm spor dallarında ve branşlarında kıymetli. Yeterli ve dengeli beslenmenin buradaki destekleyici rolünü göz önünde bulundurmak gerekiyor. Gelin bugün doğru bilinen bir yanlışı konuşalım; kilo vermenin performansı artırması. Estetik kaygılar, bazı branşlarda belirli bir kilo kategorisinde yarışabilmek veya performans desteği sağlayacağı düşüncesi ile hızlı kilo verme yöntemleri sıklıkla uygulanabiliyor. Peki ya vücudunuz bu duruma nasıl bir tepki veriyor?
Hangi branş olursa olsun dikkat
‘İdeal’ kiloya ulaşmak, uzun yıllardır birçok elit sporcunun odak noktası olmuştur. İlk olarak hedeflenen vücut ağırlığı ve kas kütlesine ulaşma yolculuğunda bir beslenme uzmanından destek almanın önemini hatırlatmak istiyorum.
Özellikle koşu, yüzme,
Aşırı sıcak hava ve nem, bazı hastalıklar için risk oluşturuyor. Akla ilk başta tansiyon, kalp ve otoimmün hastalıklar geliyor. Bu sağlık sorunlarına karşı beslenmenin yanı sıra yardımcı ve serinletici güçleri kullanarak bu süreci nasıl yönetebileceğimize bakalım.
Ağustos ayının ilk günlerini geride bırakırken bu ay için de sıcaklık uyarıları gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde dünya genelinde 21 Temmuz en sıcak gün ilan edildi, ağustos ayı için yeni rekor tahminleri veriliyor. Aşırı sıcak hava ve nemin etkisiyle terleme sonrasında vücutta sıvı ve tuz kaybı ortaya çıkıyor ve bu durum bazı hastalıklar için risk oluşturuyor. Akla ilk başta tansiyon, kalp ve otoimmün hastalıklar geliyor. Ben de bugün sıklığı giderek artan bu hastalıklar ve sıcaklarla ilişkisini değerlendirmek istedim. Öyle ki hava durumu bu sağlık problemlerinin tetiklenmesinde rol oynayan faktörler arasında. Beslenmeyi yardımcı ve serinletici güç olarak kullanarak bu süreci yönetebilirsiniz.
HİPERTANSYONLULAR
Elbette çoğu hastalıkta olduğu gibi hipertansiyonda da beslenme
Temmuza veda ederken ağustos ayı bizi yüksek hava sıcaklıkları ile karşılıyor. Çoğumuzun sevdiği, su içeriği yüksek meyve ve sebzeler de ağustos ayının en serinletici yanlarından biri olsa gerek... Peki meyve tüketiminizi arttırarak, ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek depresyonu önleyebileceğinizi söylesem? The Journal Of Nutrition, Health and Aging dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırmaya göre yetişkinlik döneminde tükettiğiniz sebze meyveler, ilerleyen dönemdeki ruh sağlığınız üzerinde söz sahibi.
Yüzde 21 daha düşük risk
Dünya genelinde yaşlı nüfus artıyor, raporlar yaş ilerledikçe depresif semptomların yaygınlığına da dikkat çekiyor. Gecikmiş bilişsel duyu ve iştah kaybı, uykusuzluk, düşük konsantrasyon ve artan yorgunluk gibi semptomlar da buna örnek verilebilir. Yaş almayla ilişkili bu nörodejeneratif değişikliklerde beslenmenin rolü de oldukça büyük.
Bakın çok yeni bir araştırma bu ilişkiyi nasıl açıklıyor; ortalama yaşları 50 olan 13 bin 738 birey 20 yıllık bir süre boyunca takip