"SENSİZ de olmuyor, seninle de..."
Yılmaz'la Baykal'ın durumu bu...
Dokuzuncu kez buluştular, sekiz kez olduğu gibi anlaştılar.
Anlaşacaklarsa neden bozuşuyorlar?
Onların her bozuşması, her buluşması Türkiye'nin ateşini yükseltti, termometre borsa ise, o hep düştü, kalktı.
Uzun vadeli istikrarsızlık içinde bir de bu nedenle kısa dönemli istikrarsızlık dalgaları yaşanır oldu.
* * *
SON anlaşmanın iki ana noktası var:
* 18 Nisan'da erken genel seçim yapılacak.
* Yılmaz hükümeti yıl sonunda istifa edecek.
Tabii Meclis kabul ederse, Türkiye, seçim hükümetiyle nisanda hem genel, hem yerel seçime birlikte gidecek.
Seçim hükümetinin şekli Demirel'le konuşularak saptanacak.
Yılmaz buna "yeni bir hükümet modeli" diyor.
Bu anlaşmadan çıkan en önemli sonuç CHP'nin seçime kadar hükümete tam destek vermeyi taahhüt etmesi.
İktidarın ve CHP'nin yetkilileri, "öncelikli gündem"i saptayıp o öncelikli gündemi Meclis'ten çıkartmak için tam bir işbirliği yapacak. Mutabakatın can damarı da bu...
Baykal; "Türkiye'nin böylece sıkıntıdan, krizden çıkacağını" söylüyor.
Yılmaz da; "Önümüzdeki dönemi birlikte planlayacağız" diyerek ona katılıyor.
Uzun lafın kısası şu; beceriksiz merkez sağ ve merkez sol toparlanamayınca Türkiye'nin kaderi yüzde 10'luk Baykal'a teslim edildi...
* * *
TÜRKİYE'nin öncelikli sorunu "erken seçim" olsaydı bu uzlaşmayı sevinçle karşılamamak imkansızdı.
Ama Türk insanı ile Türkiye'nin ve politikacıların gündemi farklı.
Türkiye dünyada sıkıştırılıyor; durum kritik.
İçerde istikrar, huzur yok.
Üstelik şimdi bu uzlaşmanın sonucu olarak istense de, istenmese de seçim ekonomisi başlayacak.
Herhalde bürokrasi de seçime kadar, yani aşağı yukarı bir yıl kitlenecek...
Erken seçimi istemediklerini, hükümetin değişmesine karşı olduklarını Yılmaz - Baykal uzlaşmasından önce açıklayan bazı politik çevreler de oldu.
Cindoruk ve Ecevit bu konuda açık görüş bildirmişti.
İki genel başkanın uzlaşma toplantısından önce ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler de; "Mesut Yılmaz bağımsız bir kişinin başkanlığında seçim hükümetini kabul etse bile biz etmeyiz" diyordu.
Peki onlara rağmen bu uzlaşma nasıl sonuç verecek? Tabii sık sık olduğu gibi, görüş değiştirmezlerse.
Uzlaşmanın içeriğiyle ilgili olarak dün ANAP'lıların ve DTP'lilerin kendi aralarında görüş birliği olmadığı daha da açık ortaya çıktı.
Peki uzlaşma bu muhalefete rağmen nasıl yürürlüğe girecek ve sürecek?
Üstelik şu da söylenemez mi?
Hükümet başarısızsa neden 18 Nisan'a kadar işbaşında kalıyor.
Yok başarılıysa neden erken seçim öngörülüyor?
* * *
TÜRKİYE'nin sağlığına kavuşmasının olmazsa olmaz tek şartı var.
Yeni bir seçim sistemi, yeni bir partiler yasası.
Bunlar çıkmadan hiçbir seçimden istikrar çıkmaz.
Türkiye'nin yararına sonuç çıkmaz.
Bu uzlaşmanın maddeleri arasında ise ne seçim yasası var, ne de partiler yasası...
Öyleyse uzlaşmadan çıkan sonuç olmayacak duaya amin mi?
Bu, bunalan Yılmaz'ın taşıdığı ağır yükten kurtulmak için bulduğu bir yol olabilir mi?
Başbakan'ın, Ecevit, Cindoruk, Yalım Erez, Baykal, Demirel ve 28 Şubat süreci gibi elini, ayağını, dilini bağlayanlardan kurtulma taktiği mi?
"Görüp hükkam - ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab - ı hükümetten..." mi diyor Yılmaz?
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr