72 kişinin devlet sanatçılığı ilan edildi.
Allah artırsın.
Sanatçı millet olduğumuz nasıl belli olacak?
İşte böyle.
"Kendinden menkul" derler ya bizim sanatçılığımız da öyle...
Oysa "nedret" diye bir şey var. Nedret; kıymet ifadesidir.
Nadir olan kıymetli olur.
Kıymetli olan ödüllendirilir.
Bizde devlet sanatçılığı ile tam tersi yapılıyor.
Ayrıca, devlet sanatçısı da ne demek?
Devletin değil halkın sanatçısı olur. Onu da halk beğenisi ile gösterir...
Üstelik devlet sanatçılığı katı devletçi bir sistemin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin buluşu ve uygulaması. "Olsun, ne var bunda" diyebilirsiniz, ama hiç olmazsa dejenere etmeseydik.
* * *
ÜSTELİK bu unvanları bol keseden dağıtma yetkisi kimde?
O kişilerin kullandığı ölçü ne? Bunlarla hep oynanıldı.
Devlet sanatçılığı ile ilgili bir yönetmelik var.
Bu yönetmelik 1971'de yayımlandı. Ama çeşitli tarihlerde dört kez değişikliğe uğradı.
Önceleri, devlet sanatçılığı unvanının "uluslararası ve ulusal düzeyde kendini üstün bir sanatçı olarak kabul ettirmiş ve Türk kültürüne ve evrensel sanata çağdaş değer ölçütleri içinde hizmet etmiş olan sanatçılara" verileceği belirtilmişken, sonraki değişikliklerle ve uygulamalarla şart devamlı kolaylaştırıldı, sınırlar genişletildi, amaç saptırıldı, adeta yönetmelik "mavi boncuk yönetmeliği" haline getirildi...
İlk uygulama tarihinde, yani 1971'de devlet sanatçılığı unvanı verilenlere bir bakın:
Besteci Necil Kazım Akses ve Prof. İlhan Usmanbaş, dünyaca ünlü piyanist İdil Biret, piyanistler Gülay Uğurata, Verda Erman ve Ayşegül Sarıca, keman sanatçıları Suna Kan ve Ayla Erduran.
Daha sonra, 1981'de devlet sanatçısı olanlar arasında Nevid Kodallı, Hikmet Şimşek, Gürer Aykal, Cüneyt Gökçer, Yıldız Kenter, Meriç Sümen ve Suna Korad var.
Önceki günkü, son 72 ödüllendirmeyi saymazsanız 1971'den bu yana 64 kişi devlet sanatçılığı unvanı almış.
Tabii bu unvanı reddedenler de var:
Lütfü Akad, Yaşar Kemal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Zühtü Müridoğlu, Hüseyin Gezer ve Füreyya Koral gibi. Bunlara şimdi Orhan Pamuk ve Fikret Otyam da eklendi..
Her alanda olduğu gibi, özellikle de sanatta çıtayı daima yükseltmek gerekirken Türkiye'de devlet sanatçılığı konusunda 27 yılda tam tersi bir tutum izlendi, olayın yozlaştırıldığı görüldü.
Yönetmelikteki 1998 değişikliği ile artık devlet sanatçılığının neredeyse "her isteyene verilir" konuma getirildiği görülüyor.
Unvanı reddedenler, bugünkü çıtayı zemine kadar düşürme operasyonunu sanki önceden tahmin etmiş sayılmazlar mı?
* * *
1991'de işin sulandırıldığını gören Kültür Bakanı Fikri Sağlar, "devlet sanatçılığı artık ulufe olmayacak, yılda en çok 2 kişiye devlet sanatçısı unvanı verilecek" diyor ve "yeni düzenleme ile konuya ciddiyet getirileceğini" şöyle açıklıyordu:
"Biz yeni bir düzen getiriyoruz. Yıl içinde üstün başarısı görülen kişiler için bu unvanı getireceğiz ve kolay elde edilebilen bir unvan olmaktan çıkaracağız. Deneyimli ve gerçek sanatçılardan oluşan bir jüri, yılda en çok iki kişiye bu unvanı layık görecek. Böylelikle eleştirilerin de sona ermesini amaçlıyoruz. Artık ulufe dağıtmayacağız."
O günden bugüne gelindi ve Fikri Sağlar'ın kulaklarını çınlatırcasına ve onun hesabına 70 kişi gibi küçük bir fark(!) ekleyerek 72 kişiye birden devlet sanatçısı unvanı verildi.
Bu kişilerin sanatçı kimliklerinin değerlendirilmesi muhakkak ki birçoğumuzu aşar, ama bu 72 sayısı herhalde tartışılabilir, tartışılmalıdır.
* * *
BEN listede haksızlık yapıldığına da inanıyorum!
"Ham çökelek" niye yok?
Atilla Taş'ı da inşallah bir dahaki sefere devlet sanatçısı olarak görürüz.
Atatürk ne diyor:
"Efendiler, mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurreisi olabilirsiniz, fakat sanatçı olamazsınız."
Ama devlet sanatçısı olabilirsiniz.
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr