Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya rapor alıp 20 gün için ayrılınca, 6 Eylüldeki adli yılı açış görevi de Birinci Başkan Vekili Mater Kabana kalmış oldu.Mater Kaban, Eraslan Özkaya için ilk incelemeyi yapacak olan Birinci Başkanlık Kuruluna da başkanlık edecek.* * *YARGITAY Birinci Başkan Vekili Mater Kabanın konuşmasının genellikle ilkeler bazında olacağı belirtiliyor. Kaban, konuşmasında ağırlığı daha çok genel sorunlara verecek. Yargının, adalet sisteminin bilinen, bilinmeyen sorunları bu konuşmada geniş bir şekilde yer bulacak.Yargıtay Birinci Başkan Vekilinin cümleleri arasında, kişisel konuların kurumlarla özleştirilmesine karşı çıkan ifadelerin yer alması da bekleniyor.Özetle, kişilerle ilgili problemlerin genelleştirilmesinin, kurumlara mal edilmesinin yanlışlığı özellikle vurgulanacak.Konuşmada son olaylarla ilgili kişilerin isimleri telaffuz edilmeyecek.Yargıtaya yakın çevreler, Mater Kabanın konuşmasının ana hatlarıyla bu içerikte olacağını belirtiyor.* * *BU arada, 6 Eylülden hemen sonra Yargıtay, Eraslan Özkayanın durumunu ele alacak. Yeni adli yılın başlamasıyla birlikte daire başkanları ve Yargıtay üyelerinden oluşan 9 kişilik Birinci Başkanlık Kurulu toplanıp görüşmelere başlayacak.Normalde bu kurulun başkanlığını Eraslan Özkayanın yapması gerekiyor. Ama bu kez hakkında inceleme yapılacak olan Özkaya olunca, görevi Birinci Başkan Vekili yerine getirecek.Kurul, soruşturma açılmasına gerek görürse, olayı muhakkike havale edecek. Muhakkik sorgu hakimi gibi çalışacak, tanık dinleyebilecek, savunma alabilecek ve raporunu hazırlayıp Yargıtay Başkanlık Kuruluna verecek.Olay kişisel bir suç olarak görülürse, Eraslan Özkayayı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu yargılayacak.Olay görev suçu olarak vasıflandırılırsa, Yüce Divan olarak Anayasa Mahkemesi yargılayacak.Görüldüğü gibi prosedür pek de basit değil.Sonuç kısa sürede alınabilecekmiş gibi görünmüyor.Bu arada Eraslan Özkayanın emeklilik tarihi de gelmiş olabilir.Tabii daha önce istifa etmezse. ADLİ yılı açış konuşması yeniden hazırlandı. Konuşmayı Mater Kaban yapacak. Macaristan, Ferenc Gyurcsany ile Avrupanın en zengin başbakanına sahip oldu.Başbakan Macaristandaki komünist gençlik hareketinin liderlerinden biriydi.Komünizm yıkılınca o da kapitalizmin önderlerinden biri oldu. Şimdi de AB üyesi Macaristanda, Avrupanın 43 yaşındaki en zengin başbakanı...İdeolojilere kiralık elbise gibi bakanlar yalnız bizde değilmiş... EN ZENGİN BAŞBAKAN KREDİ KARTI Eli açık insanlarız. Belki de, onun için, önlem olarak "Ayağını yorganına göre uzat" sözünü icat etmişiz. Buna rağmen çoğunluğun ayağı yine de yorganın dışında.20 - 23 milyon kredi kartı var. İşlemlerin yüzde 60ı kredi kartıyla yapılıyor.Adam 850 milyon maaş alıyor. Ama kredi kartı limiti 2 milyar lira. Üstelik 3 bankadan kart almışsa, işte size 6 milyar kredi. Hele bir de ailenin diğer fertlerinin de kartı olduğunu düşünürseniz... 850 milyondan ne artacak ki kartla yapılan borç ödenebilsin.Üstelik devlet borçlanma faizi yüzde 25, ama vatandaşın kredi kartı faizi yüzde 250...Ödeme yerine ölmek daha kolay. İşte devletin görevi de bu nedenle önem kazanıyor. Vatandaşı ölmekten beter eden bu yükten kurtarmak.Yani kredi kartları konusunu yeniden tanzim etmek. Vatandaşın ayağını yorganın dışına uzatmasına fren koymak.Hükümet bu yolda kararlı görünüyor. Caymamalı, bilakis hızlanmalı. Ayak ve yorgan BATI HEP AYNI Kıbrıslı Rumların ABye girecekleri önceden belliydi. O nedenle de referandumda "Hayır" dediler. ABye girişin şartı "Birleşik Kıbrıs" olsaydı "Hayır" diyemezlerdi.Bu nedenle de Verheugen referandumdan sonra "Rumlar bizi aldattı" demişti.Oysa Türk tarafı samimi davrandı. Annan planı çerçevesinde adanın birleştirilmesine "Evet" dedi.Türkler evetin nimetlerini görecekti. Para yardımı alacaktı. Kuzey Kıbrısa ticari kolaylıklar sağlanacaktı, hatta bazılarına göre ambargo bile kalkacaktı. Hatta hatta KKTCyi tanıyanlar bile olacaktı.Oysa hepsi unutuldu. Batı yine çifte standartlarından vazgeçmedi. Hayırcılar mükafatlandırıldı. Evetçiler "tu kaka" oldu.Türklerin kurabileceği bazı ilişkiler bile Rumların vesayeti altına alındı.Bu haksızlığın her gün Batının suratına vurulması gerekirken Ankara susuyor. Haklıyı savunamıyor.Eğer referandumda tersi olsaydı Batının Türklere karşı neler yapacağını tahayyül etmek bile beni korkutuyor. dheper@milliyet.com.tr Çifte standart