BAŞIMIZI iki elimizin arasına alıp düşünelim. Almanya neden büyük ve istikrarlı ülke?
Sebebi belli.
16 yıldır değişmeyen bir iktidara sahipti de ondan.
Belki "bu tek başına neden olmaz" diyebilirsiniz, ama başlıca nedeni bu ve diğer nedenlerin ana kaynağı da bu.
16 yıl aynı hükümet iktidarda kalınca demokrasi yara mı alıyor?
Hayır.
Alman demokrasisinin bizimkinden daha geri olduğu söylenebilir mi?
Mümkün değil.
Bizde parti liderleri diktasına, milletvekillerini onların tayin etmesine rağmen hükümetlerde güç yok, süreklilik yok, bakanlarda devamlılık yok. Sonuçta ülkede istikrar yok.
Ama işte Almanya! Sistemi şu veya bu, sonuç: 16 yıl aynı hükümet.
Ve bir sonuç daha; seçimi kaybeden lider, karizmatik de olsa, dünya liderlerinden biri de olsa, ülkenin birliğini sağlayan kişi de olsa seçimi kaybetti mi partinin başından da ayrılıyor.
Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Genel Başkanı Oscar Lafontaine, daha seçimden önce Gerhardt Schröder'in partilerinin başbakan adayı olduğunu açıklayarak Türkiye'de akıllardan dahi geçemeyecek bir dayanışma, özveri ve siyasi olgunluk örneği verebiliyor.
İşte demokrasi bu.
İstikrar bu, adalet bu...
Türkiye'de olmayan da bu; biz demokrasi diye diye, demokrasiyi uygulamıyoruz. Liderlerin ve bir küçük grubun iktidarı için demokrasiyi alet ediyoruz. Demagoji yapıyoruz. Onlar ise demokrasiyi insanlarının ve ülkelerinin özgürlüğü, refahı ve istikrarı için kullanıyor.
* * *
PEKİ biz ne olacağız?
Türkiye hayatını böyle mi sürdürecek?
Sürdürebilir mi?
Partiler kapanıyor.
Kişiler siyasi haklardan yasaklanıyor.
Bazı liderlerin, bakanların ve milletvekillerinin şaibeli ilişkiler içinde olduğu iddia ediliyor.
Halkın güvendiği lider, parti kalmamış. Anketlerin ortaya koyduğu oy parçalanması bunu gösteriyor.
Çete liderleri demokrasi dersi verme durumuna gelmiş...
Ülkede yasal yol işlemiyor. Güçsüz hükümetlerin doğurduğu boşluğu doldurmak isteyenler var. İçinde, adına çete denen, mafya denen oluşumlar demetinin de bulunduğu yasadışı bir gizli koalisyon Türkiye'de hakimiyet sürdürmek istiyor.
* * *
65 milyonun genci çırpınıyor, çağa ayak uydurmak için okuyor, dil öğreniyor, yurt dışından bilgi edinmeye koşuyor.
İş alemi; işçisiyle, iş vereniyle, dünya ile yarışta kararlı, üretimin kalite ve kantitesiyle bunu ispatlıyor.
Ama siyasi kadrolar; onlar dökülüyor.
Türkiye bu miskinliğe mahkum mu?
Neden Helmut Kohl'lerimiz, parti gibi partilerimiz yok?
Neden demokrasiyi süs diye kullanıyoruz da onun çağdaş ülkelerde olduğu gibi istikrarın kaynağı olmasını sağlayamıyoruz?
Bu soruları siyasi partilerin, siyasi liderlerin çoktan kendilerine sorup cevaplarını da bulmaları gerekirdi.
* * *
BÖYLE gidemeyeceğine göre "İskender'in kılıcı" gerek.
Yasal bir İskender kılıcı.
Bu yasal kılıç, halkın oyudur.
Ama şartlar değişmedikçe 50 seçim de olsa sonuç aynı kalacak.
İşte kısır döngü...
İşte Türkiye'nin çıkmazı...
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr