Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Deprem gibi felaketlere karşı yönetimlerimizin bilgisiz, hazırlıksız, adamsendeci oluşu, milli gururumuzu da zedeledi.
65 milyonluk, 2010 yılında dünyanın ilk 15 ülkesinin arasına girmesi beklenen Türkiye, 7 şiddetindeki bir sınavda dünyanın önünde sınıfta kaldı.
Şimdi bu faciaya tümüyle deprem neden oldu, tabii afet neden oldu demek mümkün olsa, itirazımız olmayacak, ama öyle mi?
Hayır.
Eğer deprem bölgesinde binaların birçoğu ayakta duruyorsa, yıkılanların, yıkılışlarında depremin dışında bazı nedenler var demektir.
O nedenleri de artık herkes biliyor.
Önce; Türkiye'de binalar kurallara uygun yapılmıyor.
Özellikle birinci, ikinci derecede deprem bölgesinde olanlar kaygan zemine, yumuşak zemine, sulu zemine oturtulanlar, buraların gerektirdiği şekilde inşa edilmiyorlar.
Çünkü müteahhitlik denilen iş alanı onun bunun elinde. Kapkaççıların elinde, vurguncuların elinde.
Özellikle de kışlık ve yazlık konut inşası, özel eğitimi bırakın, ekseriyeti normal bir eğitim bile görmemiş cahillerin elinde.
Tek tek kişilerin hayatı ile ilgili doktoru liseden sonra 10 yıl eğitime tabi tutuyoruz. Ama toptan 5 bin kişinin oturduğu mahalleleri inşa eden müteahhitte hiçbir özellik aramıyoruz.
Olur mu?
* * *
MÜTEAHHİTLİK alanı böyle başı boş da onları kontrol mercii ne durumda?
Orası da laçka.
Belediyeler, görevlerini yapsalardı o yıkılan binalar ruhsat alamazdı, tehlikeli tadilat yapılamazdı, kaçak kat çıkılamazdı.
Oysa bırakın ruhsatlılardaki bu aksaklıklara belediyelerin ortaklığını, büyük şehirlerimizde konutların çoğunun kaçak olmasına da göz yuman aynı belediyeler değil mi?
Öyle olmasa İstanbul'daki binaların yüzde 65'i kaçak olur muydu? Şuursuz göç, kalitesiz ve kontrolsüz yapılaşma sürer miydi?
Bunlar yıllardır tekrar ediliyor. Gizli yanı yok. Biliniyor. Soygun biliniyor. Hukuksuzluk biliniyor. Deprem bölgesinde olduğumuz biliniyor. Tehlike biliniyor. Bunları bilmeyen var mı?
Ama kimse kılını kıpırdatmıyor.
Kim bu kıllarını kıpırdatmayanlar?
Tüm gelmiş geçmiş iktidarlar, hükümetler, bakanlar, politikacılar.
"Durun, ne yapıyorsunuz? Yağmaladığınız vatandaşın hayatı" diyen bugüne kadar çıkmadı.
Sorunu Meclis'e getiren olmadı.
Müteahhitle belediyenin cinayetine Ankara hep göz yumdu. Oy hesabıyla ses çıkarmadı, ihmali ile ortak oldu.
Her şey açık seçik gözler önünde cereyan etti.
Sorumlular belli, cinayetlerin failleri belli: Belediyeler - müteahhitler ve ihmalci hükümetler.
Sorumluluk üçgeninin odağında yer alan hükümetler, 50 yıllık ihmalleri ile felaketleri hazırladıkları halde, sonrası için tedbir düşünme becerisini de gösteremediler.
Kanmayın şimdi Ankara'nın çırpınışına; çırpınışı suçluluk kompleksindendir...
Güçlü Türkiye'nin tek zayıf yanı: Ankara.


Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr