Başbakan ne diyor. “Dindar, muhafazakar bir nesil yetiştireceğiz”
Bu ne anlama geliyor?
Eğer Başbakan’ın sözlerinden, dini ne olursa olsun, onu bilen, yani din bilgisi olan bir nesil yetiştireceğiz anlamı çıkartılabilirse, bana göre bunda bir sakınca yok.
Konuyu açalım.
Bazı aileler ateist değildir. Çocuklarının din bilgisi almasını isterler.
O dine bağlı, o dini bilen, bir insan olmasını arzu ederler. Ama her ailenin çocuklarına özel din dersi aldırması imkânı yoktur. Bu bilginin okulda verilmesini beklerler.
Eğer Milli Eğitim Bakanlığı okullara “seçimlik din bilgisi dersi” koyuyorsa o ailelerin de isteği olur.
Dinini ve dininin ritüellerini doğru bilen bir nesil yetişebilir.
Milli Eğitim’in bu çabası masum bir çaba sayılır. Bunda art niyet yoktur.
İsteyen bu seçimlik dersi seçer, istemeyen seçmez. İsteyen öğrendiğini tatbik eder isteyen etmez.
* * *
Ama amaç masum bir amaç değilse, altında gizli beklentiler varsa o kabul edilemez.
“Dinini bilen” nesil, Atatürk karşıtı da yapılmak isteniyorsa bu savunulamaz.
Okullarda her sabah öğrencilerin bir ağızdan söylediği “ant” kaldırılacak veya değiştirilecekse...
Atatürk’ün gençliğe hitabı bile tartışmaya açılacaksa...
Milli Eğitim eski Bakanı ve bugün AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AKP’nin maksadının bunlar olduğunu adeta açıklamaktadır.
Çelik’in sözlerine bakın:
“Atatürk’ün kanunla korunması büyük hüsran ve çok garip bir durumdur. Kimseyi kanunla sevdiremezsiniz.
Peygamberi bile koruma kanunu yok. Andımız, Gençliğe Hitabe ayet mi? Kamuoyunun bunları tartışması lazım...”
Evet bunları Başbakan Yardımcısı söylüyor.
Ve “sıra İstiklal Marşımıza geldi” diyenleri adeta haklı çıkartıyor...
Bu sözlere, bu niyete, Başbakan’ın cümlesi başlık yapılınca çıkan sonuç korkunçtur. Ve Türkiye’yi tehlikeye atıcıdır.
Evet, dini bütün, muhafazakar nesil, Atatürk’ün koyduğu ilkelere de laikliğe de karşı olacaksa, amaç buysa, gençler böyle yetiştirilecekse buna büyük çoğunluk karşı duracaktır.
Yok, gençler Atatürkçü, laik ve isteyenler din bilgisine sahip yani dindar da olabilecekler, deniyorsa çoğunluğun itirazı olmaz.
Başbakan Erdoğan, bir süre önce, komşu ülkelerde “laikliği” tavsiye ettiğini unutmamalı.
KİMİN GÖREVİ?
Gelir dağılımı adaletsizliği var. Giderilmeli, diyoruz. Bölgeler arası gelişmişlik farkı var.
Giderilmeli, diyoruz. Bunları boşuna söylemiyoruz. Görüyoruz. Çocuğuna okul çantası alamayanlar var, biliyoruz. Bir kadın çantasının da ortalama 4.450 liraya, yani eski parayla 4 milyar 450 milyona alıcı beklediğini de, alıcılara sunulduğunu da sevgililer günü broşürlerinde görüyoruz. Biliyoruz ki 20 milyar liraya da kadın çantası var. Böyle ülkede mutluluk olur mu? Bunu yani mutluluğu, huzuru acele sağlamak gerekmez mi? Peki bunu kim sağlayacak? Hükümet, değil mi? Evet.
Gelir dağılımı adaletini, asgari düzeyde de olsa sağlayarak. “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” bizim sözümüz değil mi? Ve hükümet bu sözü bilmiyor mu?
ŞUNDAN BUNDAN...
- Arınç geçen gün TV’deydi. Ona soruldu.
“Arınç suikastı ne oldu?”
Evet, suikast gerekçesi ile silahlı kuvvetlerin kozmik odası da arandı.
Peki sonuç niye açıklanmadı?
- Prof. Dr. Nihat Güner Boğaz köprülerine ilave ikiz köprüler yapılmasını önerdi. Güner’e göre böylece yeni köprüye de ihtiyaç olmaz. Maliyet düşer.
Acaba bu öneri dikkate alındı mı?
- Başbakan Tophane Camii’nde namaza gelmeden önce merdivenler ve girişin etrafı süpürüldü, temizlendi.
Oysa bu caminin ve yanındaki türbenin her yanı her mermeri, her penceresi kirli, simsiyah. Temizlenmesi lazım. Diğer tarihi camilerimizin de çoğu öyle...
ERDOĞAN
Tarihe sırt çevrilmez
Türkiye dev bir ülke.
Etrafımızda, Avrupa’da kaç tane 75 milyonluk ülke var?
Toprağımız da geniş ve bu topraklarda 4 mevsim yaşanıyor ve her şey yeşeriyor.
Nüfusumuzun yarısı da 30 yaşından küçük.
80’den çok üniversitemiz var.
Peki, “Türkiye’de yok yok”, diyebilir miyiz? Hayır.
Çünkü en lüzumlu şeyimiz yok. Huzurumuz yok.
Birlik ve beraberliğimiz yok.
Birbirimizi yiyoruz.
Bütünlüğü iktidar sağlamalı.
Çünkü muhalefet de yok.
İktidar partisi % 50’den çok halk desteği görüyor.
Öyleyse huzur da onun tekelinde.
O öbür % 50’nin isteklerine de kulaklarını tıkamamalı.
Tüm Türkiye’nin, 75 milyonun isteklerinin ortalamasını alıp yerine getirmeli ve tüm Türkiye’nin partisiymiş gibi hareket etmeli.
Bize hasetle bakanlar, huzurumuzu daha da kaçırmak isteyenler, bölünmemizi dört gözle bekleyenler var.
AKP 75 milyonu bir arada tutan çimentolardan vazgeçmeme akıllılığını göstermeli. Biraz taviz vermeli, biraz taviz almalı, ama “Türkiye devi”ni daha da huzurlu bir ülke yapma mesuliyetini yerine getirmeli.
Her şey AKP’nin ve Erdoğan’ın elinde.
Bu Erdoğan’ın tarihi görevidir.
Erdoğan tarihe sırt çeviremez.
Erdoğan görevini başarıyla yaparsa, büyür.
Tarihe sırt çevirirse, küçülür, yok olur.
MECLİS’TE
87 danışmanlı başkan
TBMM’nin 1500’ü İstanbul’da olmak üzere 7 bin 500 personeli bulunuyor.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bugüne kadar izlenmiş olan personel politikasından alabildiğine rahatsız. Milletvekilleri yeni personel alımı için sürekli bastırıyor, “yakınlarını alıyorlar” denilmesin diye, Ali’nin yakınını Veli, Veli’nin yakınını Ali alıyor.
Çiçek, “Benim tam 87 danışmanım var. Bunları bulup bir toplantı yapmak, tanımak istedim. Ancak 20’sine ulaşabildik. Diğerlerinin nerede olduğu bile bilinmiyor. Bugüne kadar ne o danışmanlardan bana herhangi bir öneri geldi, ne de ben birisine herhangi bir şey sordum. Artık, onların erimesini bekleyeceğiz ve yeni danışman almayacağız” diyor.
Evet, bunları TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Saygı Öztürk’e söylüyor.
Milletvekili maaşlarını az bulanlar acaba bu israfı da biliyorlar mı?
NİYE
Hapis şart mı?
Aytaç Durak Adana Belediye Başkanı’ydı. Görevden alındı.
Ve, ihaleye fesat karştırmaktan tutuklandı.
Geçen gün Adana’da ağır ceza mahkemesine çıkarıldı.
Ve ilk duruşmada tahliye edildi, yani serbest bırakıldı.
İnsanın soracağı geliyor. Madem serbest bırakılabilecekti, niye tutukluyorsunuz, hapse atıyorsunuz? Böyle çok kişi var.