CUMHURİYET'in on beşinci yıldönümü yaklaşıyordu. Nutuk ve merasim üzerinde Atatürk daha evvel şu talimatı vermişti:
"Her sene olduğu gibi vekaletlerden notlar toplansın. Bunları birleştirerek benim üslubuma yaklaşır şekilde nutku hazırlayın. Ben kuvvet bulursam, bunu esas alır, kendime göre yazarım. Ankara'ya gelir okurum. Şayet gelmeme imkan olmazsa düşünürüz. Siz okursunuz."
Teşkilatı Esasiye'ye göre Cumhurbaşkanı ya kendi okur, ya Başvekil'e okuturdu. Atatürk Cumhuriyet Bayramı'nda bir de orduya mesaj hazırlanmasını istemişti.
O'nun silah arkadaşlarına bir nevi vedaı denilebilir.
Mareşal Fevzi Çakmak mesajı hazırladı, kendisine okuduk:
"Güzel... Burada dursun, üzerinde çalışırım..." dedi.
Bizzat Ankara'ya gitmeyi çok istiyordu. Umumi bir konsültasyon yapıldı.
Doktorlara sorduk:
"Ankara'ya gidebilir mi?"
"Hayır."
"Ya ısrar ederse?"
"Trenin bünye üzerine yapacağı tesir bile tehlikeli olabilir. Ankara'ya gidemez. Mesuliyet alamayız."
Çok arzulamasına rağmen Ankara'ya gelemeyeceği kanaati kendisinde de belirmişti. Bunun üzerine sordu:
"Nutuk ne oldu, mesaj hazır mı?"
"Hepsi hazır" dedik.
"Hemen getirin..."
Doktorlar, bir çeyrek saatte bitirmeye gayret etmemi söylediler. Tıraş olmuş, üzerine rabunu giymiş, yorganı dizlerine kadar çekmişti. Adeta resmi bir vazife görmeye hazırlanmıştı. Beni ışık yüzüme aksedecek şekilde oturttu. Nutkun muhtevasını hulasa şeklinde arzediyordum. Tamamlayınca:
"Nutuk işte bu Atatürk... Mesajı da zaten okumuştuk!.."
Gülümsedi:
"Nutkun hülasasını anlattın. Tam metnini okuyacak mısın?" dedi. Ben, zaman kazanmak için özetlemiştim, üstelik o zamanı da kaybetmiş oluyordum.
Dimağı mükemmel işliyordu, en sağlıklı bir insanın dikkati içinde dinliyor, bazı cümleleri tekrar ettiriyor, kelimelerden daha kuvvetli bulduklarını ekletiyor veya çıkartıyordu.
Nutuklarında başlangıca ve final tabir ettiği son cümleye çok dikkat ederdi. Kendisini daha çok meşgul etmemek için:
"Müsaade ederseniz finali hazırlayıp getireyim..." dedim.
Yine gülümsedi, yüzüme dikkatli ve eminim ki muhabbetle bakıyordu:
"Lüzum yok... Burada yaparız."
Kalemimi aldım, söylediği şu sözleri yazdım:
"Şimdiye kadar olduğu gibi bütün işlerinde Millet Meclisi'ne başarılar dilerim..."
Atatürk'ün siyasi sahada söylediği son söz bu olmuştur.
* * *
ATATÜRK'ün son Cumhuriyet Bayramı hazırlığını anlatan bu anılar Celal Bayar'a ait...
Onun belirttiği gibi Atatürk'ün son siyasi sözleri; "Millet Meclisi'ne başarılar dilerim."
23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'yle Cumhuriyet'in temelini atan o.
Ve Atatürk'e göre TBMM ve Cumhuriyet ayrılmaz bir bütün.
"Ey yükselen yeni kuşak; gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz" diyen de o değil mi?
TBMM ve Cumhuriyet'in başarılı olma mecburiyeti bugün her günden daha çok gerekmiyor mu?
Ve o başarının ön şartları fırsat eşitliği, gelir dağılımı adaleti, insan hakları, adalet, toplumsal barış, farklılıklar içinde uzlaşma, asgari müştereklerde birleşme, istikrar ve demokrasi değil mi?
Cumhuriyet'in başarısına mecburuz, hatta mahkumuz.
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr