Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Radikal gazetesi, Hilal Köylü'nün haberiyle ilginç bir konuya parmak bastı.
Üniversitelerdeki akrabalık ilişkileri...
Bu haberden anlıyoruz ki, böyle giderse üniversitelerde akademik unvanlar ve kürsüler babadan oğula geçer hale gelecek.
Radikal bizim gibi konuyu genelleştirmemiş, o yalnız şu tespiti yapmış: "İstanbul Üniversitesi'nin bir fakültesindeki 40 öğretim üyesi birbiriyle akraba."
Karı, koca, kardeş, evlat, damat aynı yerde, aynı işi yapıyor. Yani üniversitede öğretim üyesi olarak ders veriyor.
Bu fakültemizde bu böyleyse diğer üniversitelerde, diğer fakültelerde de benzer durum neden olmasın?
"Bunun nesi acayip, haberlik ne yanı var?", demek üniversite öğretim üyesi olmayı çok basit bir iş zannetmek demektir.
* * *
BİZE sorarsanız işin iki yönü var.
Önce akademik kariyer, gençliğimizdeki gibi artık çok cazip değil.
Her şeyden önce parası az. Özel teşebbüste daha çok para var.
Onun için çok parlak öğrenciler üniversitede kalmaya rağbet etmiyor.
Kazancı biraz artırmak, desteklemek dışarıda da iş yapmakla mümkün.
Akraba ilişkileri içinde dışarıda iş yapmak herhalde daha kolay oluyor.
Eğer üniversitede kariyer yapmak prestij kadar para da getirse doğacak talep akraba ilişkilerinin asistan kalmaya yetmeyeceğini gösterecektir.
Öyleyse, bu çarpık sayılan tablo, üniversiteye asistan (araştırma görevlisi) olma arzusunu yoğunlaştıracak oranda maaş artışı sağlamadıkça sürecektir.
Ortalama 220 milyon lira olan maaşlar artmalı, başarılı gençler üniversitelerde asistanlık için yarışmalı, hem üniversitede hoca olma prestijini ve gururunu yaşamalı, hem de iyi bir hayat sürebilmeli.
Bu gerçekleşmezse ailelerin kürsüleri boş bırakmamasına belki de teşekkür etmek gerekecek!..


Off - shore günahı

"Fırat kenarında kuzusu kaybolan çobanın bile hakkı benden sorulur."
Bu söz devletin, tek bir vatandaşının bile, hakkını, hukukunu korumak zorunda olduğunun ifadesidir.
Oysa off - shorezedeler 5 bin kişi, bu 5 bin aile demektir.
Ve o insanların, o ailelerin hakkını gasp edenler gasp ettikleri paraların üstüne yatmış, varlıklı bir hayat sürmeye devam ediyorlar.
Hani o, Fırat kenarındaki çobanın hakkı bile benden sorulur diyen güç? Nerede?
Bazılarının bir masa, bir kasa olarak anladığı off - shore bankacılığa göz yuman devlet, neden o sistemin mağdurlarını gaspçılara karşı korumaz?
Bankalara haklı nedenlerle el konulduysa, bunun sonucu o bankaları o duruma getirenlere cezai müeyyide de uygulanması değil midir?
Bu basiretsizliğin doğurduğu borçların vatandaşın cebinden çıkan vergiden ödenmesi haklı görülürken, off - shoreculara sırt çevirmek haksızlıktır.
Başbakan "kanun çıkacak" diyor.
O kanunla off - shorecuların paraları, o paraların üstüne yatanların elinden mutlaka alınmalı...
Alınmalı ki; Fırat kenarında kaybolan kuzudan bile devletin sorumlu olduğu belli olsun.



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr