Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Türkiye böyle kargaşa yaşamadı, istikrar kalmadı” dersek yanlış söylemiş olmayız. Bu gidişe dur diyecek, uzlaşma kültürünü hazmetmiş bir liderimiz maalesef yok.
* * *
74 milyona vardığımız yeni açıklandı. Bu nüfusun büyük bölümü genç, çocuklarımız eğitim peşinde, yabancı dil peşinde.
İş dünyamız gelişmek istiyor. İnsanımız dünyaya açılıyor.
Ortadoğu’nun, Balkanların, Kafkasya’nın lideri sayılırız.
Avrupa’da, belki de dünyada, hatırı sayılır bir devlet haline gelebiliriz.
Peki, eksiklerimiz yok mu?
Var.
Ve eksiklerimizi acele gidermeliyiz.
Ne demokrasimizi mükemmelleştirme gayretimiz var.
Ne de ekonomimizi ileri seviyeye ulaştırma gayreti.
Eskiye göre iyiyiz, ama bugünkü ileri dünyaya göre geri.
Demokraside geri, ekonomide geri...
* * *
Gündemimiz karmakarışık.
7 yıl önceyi bugün tartışıyoruz ve dava konusu yapıyoruz. Darbe yapanlar serbest dolaşırken, biz darbe ihtimaliyle bazı kişileri yıllarca içeride, hapiste tutuyoruz.
Halkı ikiye bölüyoruz.
Peki bunları kimler yapıyor?
Uzlaşma kültüründen yoksun, kabiliyetsiz parti yöneticileri.
* * *
47 yıldır gazetecilik yapıyorum. Hem de Milliyet gibi bir gazetede. Uzun süre Genel Yayın Yönetmenliği, İcra Kurulu Başkanlığı, murahhas azalık yaptım.
Hep olayların içinde, hep olayları izler oldum.
Ne askeri darbeler, müdahaleler, sıkıyönetimler, seçimler, koalisyonlar, partiler ve liderler gördüm. Yani kimler geldi, kimler geçti. Ama bugünkü gibi, Türkiye’nin nispeten sakin olması gereken bir zamanda, böyle kargaşa içinde olacağını tahayyül edemezdim.
* * *
İktidar ve muhalefet hiç uzlaşacak bir konu bulamıyor, ortak ulusal görüş yok mu ki böyle didişiyor.
Yoksa önemli bazı konularla uğraşmak onların bilgi ve görüşlerini aşıyor mu?
Bakın, medyayı ele alalım.
Yıllardır görmedik şekilde medya bölündü.
Bir kısmı, “yandaş” oldu, bir kısmı “karşı”.
Bunu bu siyasiler yaptı.
Muhalif olma, muhalefet yapma, medya için tabidir, bu vasıf medyanın tabiatında vardır, olmalıdır.
Ama muhalifleri ve yandaş olmayanı düşman ilan etme ve yandaşlara da ona göre davranmayı empoze etme aklın alacağı şey değildir.
* * *
Bugün Türkiye, siyasi liderlerden anlayış ve hoşgörü bekliyor. Artık, bir beyaz sayfa açın ve 74 milyonu huzur içinde bir yaşama kavuşturun.
Unutmayın ki bu sizin görevinizdir.

Haberin Devamı

Ben yes, sen no
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Türkiye’deki gazetecilerin mekânlarının basılması ve hapse atılmaları üzerine konuştu. Ve “bu duruma akıl erdiremediğini” söyledi.
Buna çok kızan Başbakan Tayyip Erdoğan ağzına geleni esirgemedi. Elçinin bilgisizliğinden bile söz etti.
Bütün bunlar yabancı bir ülke temsilcisinin bizim içişlerimize karışması üzerineydi. Peki Tayyip Erdoğan’ın, Mısır halkı Tahrir Meydanı’na inmişken, Kahire’ye mesajı, Mısır’ın içişlerine karışma sayılmaz mı?
Başbakanımız, “iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına” batırmak sözünü herhalde biliyordur.

Haberin Devamı

GAZETECİLER HAPİSTE
Gazeteciler hapiste ama İçişleri Bakanı “en iyi basın kanunu bizde” diyor.
Bu saptırma değil mi?
Doğru, bizim basın kanunumuz iyi sayılır.
Bunu iletişim fakültesindeki derslerde ben de öğrencilerime anlatıyorum.
Ama gazeteciler bu basın kanunundan hapiste değiller ki, ceza kanunundan... Bakan bunu bilmez olur mu? Biliyor ama bilmezden geliyor.

Haberin Devamı

AÇIKLA
5 milyarı kim çekti?
Başbakan, AKP grubunda, 10 yıl önceki ekonomik kriz konusunda MHP, DSP ve ANAP’ı suçladı.
“Kimler develüasyondan bir gün önce merkez bankasından 5 milyar dolar çekti?”
Bu konuşmada beni bir vatandaş olarak konu çok ilgilendirdi. Bugün bütün imkanlar Erdoğan’ın elinde. Şimdi ben ondan, bunların hepsini isim isim açıklamasını istiyorum, bekliyorum.

MISIR
Yorum tuttu mu?

Ben okur mektuplarından “ilham” alırım ama onlara olduğu gibi yer veremem. Çünkü yerim kısıtlı. Ama Ali İlhan’ın mektubundan söz edeceğim.
10 Şubat tarihinde Ali Bey benim “Mısır yorumları iflas etti” deyişim üzerine gönderdiği mektupta şunu söylemiş:
“Ya yorumlar doğruysa ve tutmuşsa, özür dilemeyecek misiniz, yüzünüz kızarmayacak mı?”
Biz aklımızın erdiğini ve tecrübemizin öğrettiğini söyledik, söylemeye devam ettik ve ediyoruz: “Mübarek gitti, ama sivil iktidar gelmedi, asker geldi. Zaten iktidarda olanlardı yine onlar. Mısır’da böylece iktidar isim değiştirdi ama el değiştirmedi...”
Hele pazar günü Milliyet’in manşetini görünce kanaatimin ne kadar doğru olduğunu gördüm.
“Makyajlı Mübarek rejimine dikkat” Hasan Cemal Mısır’da, Mısırlı, Nobel Barış ödülü sahibi BM Atom Ajansı Başkanı Baradey ile konuşuyor ve Baradey ona şunları söylüyor: “Mısır’da perde arkasında Mübareksiz bir Mübarek rejimi için çalışmalar var.”
Hele hele Müslüman Kardeşler’in yöneticisinin Hasan Cemal’e söylediği şu cümleye ne dersiniz: “Mübareksiz Mübarek rejimi ihtimali yok değil, ama orduya güveniyoruz”
Yani, yüzüm kızarmıyor.
Benim görüşüm, yanlış değilmiş değil mi Ali bey.
Askeri döneminin kısa olmasını ve Mısır halkının gerçek demokrasiye bir an önce kavuşmasını dilerim.

KORSAN VE
Taksi “tekel”i

Başbakan taksicilerle toplantı yapmış. Onlara “korsan taksi” ile mücadele sözü vermiş. Acaba sorun bu kadarla bitiyor mu?
Önce korsan taksi niye var.
Bir ihtiyaca cevap verdiği için.
Yani her taksi durağında yeteri kadar taksi yok. Taksi adeti İstanbul’da ihtiyacı karşılamıyor sonra korsan denen taksiciler sizi gideceğiniz yere daha ucuza götürüyor. Bunlar gayrimeşruyu meşru kılmaz ama, Başbakan bunları bilerek konuşmalı. Tahmin ederim biliyordur ama toplantıda nabza göre şerbet de vermek gerekli ve bu da yapılıyor.
Sonra acaba İstanbul’daki taksiler kaç kişinin elinde?
Zavallı şoför esnafının birçoğu bu taksilerde köle gibi çalıştırılmıyor mu? Bunun da mesulü İstanbul’da taksi sayısını sınırlayan hükümet değil mi?
Bu yüzden taksi plakalarının fiyatı 500 milyar liraya kadar çıktı. Ve taksi ağaları oluştu.
Başbakan “taksi ağalığı” varsa bunu yıkmak için önce bu yasağı yani tekeli kaldırmalı. Şoför esnafını koruyan tedbirlere bir an önce el atmalı.