Bazıları “korku” da dese Türkiye’nin tek sorunu var “bölünme”.
Bu yüzden Türkiye hak ettiği yerde değil.
Ekonomik bakımdan, siyasi bakımdan olması gereken yerden geri kalıyor.
Bunun maksatlı olduğu düşüncesi, kuruntu mu?
İnşallah böyledir.
Ama değil.
Sovyetler Birliği durup dururken mi parçalandı.
Ya Balkanlar. Yugoslavya...
Irak.
Sonra Avrupa’da bazı ülkeler.
Biz bu korku yaratan örnekleri görmeyelim de Fransa’ya, Britanya’ya, İspanya’ya mı bakalım.Türkiye 73 milyonluk genç nüfusuyla ve bu girişimci karakteriyle bölgesinde ve dünyada bir süper devlet olabilirdi. Buna “dur” deniliyor ve “modern Sevr” gündeme konulmak isteniyor.
* * *
Sorun “anadil sorunu” olsa kolay. Kimse ana dile karşı çıkmıyor ki. Oysa sorunu “Demokratik Özerklik (Toplum) Kongresi” ortaya koydu. Siz ne anlatıyorsunuz, onlar ne diyor.
“İkinci bir dil, yani iki dil, Kürt kimliği, ayrı meclis, ayrı bayrak ve semboller, Kürtçe yer isimleri, ayrı bir öz savunma gücü, Kürdistan özerk bölgesi adı ve bağımsız yönetim vs”
Bunun tercümesi ise: Bağımsızlık. Şimdi olmasa da yakın gelecek için istenen, planlanan, “bağımsızlık”.
Bunlar bugün Türkiye Cumhuriyeti’ne dayatılmak isteniyor. Öyleyse saptırmayın, korku sebepsiz mi?
* * *
Büyük tepki yüzünden olsa gerek, Abdullah Öcalan da “ayrı devlet, ayrı bayrak peşinde olmadıklarını” açıkladı. Peki “Demokratik Özerklik Kongresi”nin yayınladığı bildiri ne?.. Yoksa bildirinin içeriği unutturulmaya mı çalışılıyor? BDP Başkanı Demirtaş’ın gayretinin de bildirideki sözleri unutturma çabasından ileri gittiği söylenemez. Geçen gün bu köşenin büyük başlığı ne idi, “Bir ileri, bir geri”
İşte yine o... Tepki ve taktik.
* * *
Cumhurbaşkanı Diyarbakır’a gitti, gördü ve konuştu.
Onun gördüğü yerlerden biri PKK’nın tahribine uğrayan bir mermer fabrikasıydı. Ne yapmıştı, bölgeyi kendi çapında kalkındırmak isteyen bu fabrika? Referandumda “Evet”i savunmuştu. İşte suçu(!) buydu ve PKK onu cezalandırmıştı. Peki, bu mu bölgedeki demokrasi anlayışı.
Gül’ün izlenimine göre bölgede yani Güneydoğu’da iş, işsizlik konuşulmuyor, yalnızca siyaset konuşuluyordu. Peki Güneydoğu’yu, siyasetten başka bir şey yapmayan bu yöneticiler mi kalkındıracak ve refaha ulaştıracak.
* * *
Türkiye böyle gitmez. Bölünme “korkusu”yla yaşayamaz. 8 yıldır AKP başta ama Güneydoğu “kurtarılmış bölge” gibi. BDP yanlısı olmayan, Ankara’ya bağlı Kürt kökenli kardeşlerimiz de oralarda esir hayatı yaşıyor. Sessiz bir ölüm kalım mücadelesi veriyor. Buna son vermek, sivillerin iradesiyle olacaksa bunun için hemen “geçici bir koalisyon” kurulmalı ve bu olağanüstü duruma en kısa sürede ne yapıp edip son verilmeli.
BÖYLE ADALET OLMAZ
“Geç gelen adalet, adalet değildir”
Bu “güzel söz”ü herkes bilir. Ama dikkate alınır mı?
Hayır. Uygulanmadığını, bilakis aksinin yapıldığını son olay herkese açık seçik gösterdi.
10 yılı aşkındır tutuklu olarak cezaevinde yatanlar olduğu açıklandı. Mahkum olmadan yıllardır hapiste çürüyenlerin sayısı 57 bine varıyor. Yani, hapishanede yatanların aşağı yukarı yarısı. Mahkumiyet gibi tutukluluk olur mu?
Ya yıllarca yattıktan sonra adam aklanırsa...
Veya 188 kişinin katili Hizbullah’ın beyin takımı gibiler de serbest kalırsa...
BÜYÜK İKRAMİYE BİZE ÇIKTI!
“Büyük ikramiye bana çıktı” desem inanır mısınız?
Bakın daha da ileri gideceğim, size de çıktığını müjdeleyeceğim. “Ortak piyango almadık ki” demeyin.
İzah edeyim. 4 milyon spermden ancak biri yumurtayı döllüyor, geri kalan 3 milyon 999 bin 99 sperm boşa gidiyor. Ben ve siz bu dünyada olduğumuza göre bu 4 milyonda bir şans da bize rastladı demektir.
Dünyaya gelmek kadar büyük ikramiye olur mu?
TÜRKİYE
Hem iyi, hem kötü
Türkiye için iki türlü mukayese yapılabilir. İçte ve dışta...
1- Türkiye, cumhuriyetin kuruluşu hareket noktası kabul edilirse, bugüne kadar adım adım gelişme kaydetti.
Hep söylüyorum benim küçüklüğümde yamalı çorap giyen çoktu.
Okullarda “fakir” çocuklara yemek çıkardı, “çızlavet” marka lastikler ayakkabı yerine giyilirdi, ipek çoraplar “çekilir”di.
Elbiseler ters yüz edilirdi.
Bugün Türkiye bölgesinde adeta bir dev oldu. Ekonomide ileri gitti, bölgesindeki ülkeleri gerisinde bıraktı.
2- Türkiye yıllar itibariyle içte ve bölgesinde bu gelişmeyi, ileri gitmeyi sağladı ama dünyadaki rakipleri arasında geri kaldı. Özellikle Batı ülkeleri içinde, Avrupa’da geri kaldı. Türkiye ile aynı tarihlerde yola çıkan bazı ülkelerden geri kaldı.
Hep tekrar ediyorum, çünkü bir türlü unutmuyorum.
Neyi?
Siyasilerimizin şu sözünü:
“2000 yılında İtalya’yı ve Kore’yi yakalayıp, geçeceğiz”.
2011’e geldik önümüzde Avrupa’nın birçok gelişmiş ülkesi var. Kore’den de gerideyiz.
Şimdi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hedefi 2023.
“2023’te Türkiye gelişmiş ilk on ekonomiden biri olacak” diyor.
Hadi 2000’i gördük geçirdik, 2023’ü görmeye ömrümüz yetecek mi?
Fakirin ekmeği umut, ye Memet ye.
İNSANIMIZ
Siyasetten uzak
Bu ülkenin insanı artık siyaseti sevmiyor.
Sevmediği için de ilgilenmiyor. Soğudu...
Bakın, TV kameraları, muhabirleri Taksim Meydanı gibi yerlerde halkın daha doğrusu “sokaktaki adam”ın nabzını, bilgisini yokluyorlar. Bir bakıma “anket” yapıyorlar. Türkiye’de kaç milletvekili olduğunu bilen yok. Türkiye’de senato var sanılıyor. Cumhurbaşkanı kim, bilinmiyor. Parti başkanlarının isimlerini bilen olmadığı gibi, bu liderleri futbol kulübü başkanları ile karıştıranlar da çoğunlukta.
İnsan bunları seyrettikçe morali bozuluyor. “Ne biçim toplum olduk...” demeden edemiyor.
Başkaları da var. Benim bir akrabam gibi. Onlar yüksek tahsilli, İstanbul kaldırımı çiğnemişler, yani büyük şehirde doğup büyümüşler. Ama artık “apolitik”ler yani “gazete okumak TV izlemek istemiyoruz. Siyasetten ve felaket haberlerinden bıktık” diyorlar. Yani dış dünya ile ilişkiyi kesmiş, kendi dünyalarında yaşıyorlar. Sanki Türkiye’nin içinde değiller, siyasi olaylar onları hiç ilgilendirmiyor.
Bazıları da var. Hep TV’deler. Ve hep bir ideolojinin, bir bölünmenin propagandasını yapıyorlar. Başka bildikleri yok.
Siyaset deyince varsa yoksa “ayrılık”. Bütün sözleri aynı noktaya çıkıyor...
Peki bu 3 tip vatandaş Türkiye’de ekseriyeti teşkil ederse bu ülkede demokrasi nasıl yörüngesine oturtturulabilir?
Oturtturulmaz.
Bunu da ben söylemiyorum, Batı söylüyor. Ve Türkiye demokrasisi “Demokrasiler sıralamasında” en sonlarda görülüyor.
Haksızlar mı?