Şimdiye kadar denenmiş ama hiç de başarılı olamamış bu baskıcı yol yine başarılı olamayacak. Ama kısa bir süre için de olsa yapacağı tahribat demokrasimizi dünyanın gözünde yaralı hale getirecek.Yeni Ceza Kanunundan söz etmek istiyorum.Hani o, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlunun "Bir nisan şakası gibi" dediği yeni Ceza Yasasından.Yine Sabih Kanadoğlunun "1 Nisanda yürürlüğe girecek olan Yeni Ceza Yasasının en az bir yıl ertelenmesi" önerisini olumlu bulduğumu belirterek.Evet yeni Ceza Yasası ertelenmeli ki skandal mahiyetindeki maddeler o süre içinde değiştirilebilsin.* * * BİLDİĞİNİZ gibi "Basın Yasası" da kısa bir süre önce yürürlüğe girdi. Genel hatlarıyla olumlu bulunan bu yasada da basın özgürlüğüyle ilgili sakıncalı noktalar vardı.Öncelikle para cezaları çok ağırdı.19. madde adeta haber vermeyi engelliyordu. Ve de en önemlisi, 18. ve 22. maddelerdeki durumlarla ilgili olarak 28. madde hapis cezası da öngörüyordu.Basın Yasasındaki bu ağır durumu daha içimize sindiremeden yeni Ceza Yasası geldi ve tuz biber ekti.Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan, "Artık Türkiye gazetecilerin hapse atıldığı bir ülke olmaktan çıkartılacaktır" diyordu.Ama öyle görünüyor ki, 1 Nisandan sonra gazeteciler için yeni yeni cezaevleri inşa etmek gerekecek!..* * * YENİ Ceza Yasasının en az 23 hükmü basın yoluyla işlenen suçlara hapis cezası getiriyor.Üstelik bu hapis cezalarının süreleri de; örneğin 336. maddede 3 yıl, 329. maddede 5 yıl gibi uzun süreleri öngörüyor.Bu durum ifade ve basın özgürlüğümüz, demokrasimiz için ciddi bir tehdit değilse nedir?* * * BU hükümlerden bazılarının gerekliliği savunulabilir, örneğin; basın yoluyla yapılacak dolandırıcılık suçlarında olduğu gibi. Ama birçok ülkede ceza yasalarını değil de özel hukuk alanını ilgilendiren "basın yoluyla hakaret suçu" için öngörülen 2 yıla kadar hapis cezasını savunmak mümkün mü?Yanlışları düzeltmek için süre gerekiyor. O nedenle de yasanın yürürlüğe girişi ertelenmeli. TÜRK demokrasisi için zor günler başlıyor. Medya, AB standartlarının dışında bir cendereye alınma operasyonuyla karşı karşıya. Rum Adalet Bakanı Theodoru, "Kıbrısta çözümü biz önledik" itirafında bulundu.Annanın temsilcisi De Soto da, "Kıbrısta birleşmeyi Rumların sabote ettiğini" söyledi.Her işte bir hayır var. Bakın referandumdan sonraki Kıbrısa; Kuzeyde de Güneyde de 40 yıldır ilk kez huzur var. Kavga, dövüş yok. Öyleyse bırakın statü böyle devam etsin, mevcut durum kalıcı olsun!.. Kıbrıs huzuru buldu TARTIŞMA Türkiyede "İslim arkadan gelsin" anlayışı bir türlü değişmiyor.LPGli araçlar serbest bırakıldı. Bunlar birer bomba gibi etrafı yaktı, yıktı, öldürdü.Neden? Yapılırken de, kullanılırken de ciddi bir denetime tabi tutulmadıkları, aslında böyle bir denetim mekanizması olmadığı için. Nihayet yönetimin aklı başına geldi son günlerde, yani ölen öldükten, zarar gören gördükten sonra denetimler başladı. Bu kez de "vur deyince öldür"ürcesine.Rakıda da öyle. Özelleştirme yapıldı, zamlar yağdı, ama denetim unutuldu.22.5 milyon liralık rakının 15-16 milyon liralık kısmı vergi olursa bunun sahtekârlara yarayacağı hesap edilmedi.Ölümler başlayınca yönetim uyandı. Şimdi Türkiyenin her yanında elle konmuş gibi imalathanelere baskın yapılıyor, sahte rakılara el konuyor.Peki daha önce aklınız neredeydi?SSKnin devrinde de aynı şey olmadı mı? Hastalar kuyrukta ölümün sınırına gelince tedbirler de düşünülmeye başlandı.Geciken önlem, önlem sayılır mı? Rakı, LPG, ilaç SHOWLAR VE Reality showlar tartışılıyorBugün şikâyet konusu olan programlar yalnız kendi saatlerinde sunulsa pek mesele yok. Ama onlarda rol alanlar sabahları kadın programlarında, akşamları magazin programlarında, hatta ciddi sayılan ana haber saatlerinde bile gelip baş köşeye oturuyor. Yozlaşma da genellikle bu noktada başlıyor. Dikkat çekmek, merak uyandırmak için elden ne gelirse yapılıyor.Bir şeyin dozu kaçırılırsa muhalefet de başlar. Bu konuda da olan budur.Birileri "etik değil reyting" diyorsa tepki de kaçınılamaz olacaktır.Olaya bir de yeni Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç gibi bakanlar var, "istemeyen seyretmesin"... Demagoji gibi gelecek ama, o zaman şu da söylenebilir, "Uyuşturucu serbest olsun, zararlı bulan içmesin."Bu konuda en objektif tavrı TV yöneticisi Fatih Altaylı ve Murat Saygı sergiledi.Bu sağlıklı tutum örnek olmalı... dheper@milliyet.com.tr Sorumlu TVcilik