TÜRKİYE için son günlerin en kritik siyasi buluşması dün yapıldı. Sonuç yok, ama umut da yok demek yanlış olur.
Çiller'in Ecevit'in önerdiği "ANAP + DYP + DSP hükümeti"ne sıcak bakmadığı, ama hemen ret de etmediği anlaşıldı.
Ecevit'in; "ANAP + DYP hükümetini kurun, isterseniz biz dışardan destekleriz" diye ortaya koyduğu ikinci öneriye de Çiller'in aynı şekilde soğuk baktığı, ama onu da hemen dışlamadığı açıklandı.
Çiller, iki öneriyi de DYP Genel İdare Kurulu'na, daha sonra da gruba götürüp ya yarın öğleden sonra ya da perşembe günü Ecevit'e kesin cevabını verecek.
* * *
BULUŞMADAN sonra dün Çiller'in yaptığı basın toplantısında öyle bir hava vardı ki, insan "madem Ecevit'in iki önerisine de bu derece soğuk bakıyorsunuz, öyleyse neden hemen ve kesin şekilde reddetmiyor da yetkili kurullara götürüyorsunuz?" demeden edemezdi.
Ama kesin ve hemen ret olmaması olumlu bir kapı aralığı da sayılabilirdi.
Çiller'in, Ecevit'in önerilerine karşı önerisi ise "geniş tabanlı bir hükümet" oldu.
Ya tüm partilerin ya da Meclis'te grubu olan partilerin katılacağı bir hükümet.
Doğrusunu isterseniz DYP + ANAP + DSP önerisi ortaya atılmadan önce, böyle bir ihtimal doğmamışken bize de cazip görünen buydu ve bunun bir "uzlaşma hükümeti" olabileceğini belirtiyorduk.
Ama anlaşması güç çoğunluk yerine, uzlaşması kolay bir üçlünün hükümet kurabilmesi ihtimali ortaya çıkınca bunu tercih etmek Türkiye'nin yararına olacaktı.
Bugün de tartışılan bu; zor iş görecek geniş tabanlı bir hükümet mi?
Daha kolay ve hızlı iş görebilecek aynı ve yakın felsefedeki üç partinin koalisyonu mu?
Şimdi ikincisinin kurulması Çiller'in kabulüne bağlı.
O, dün bunu kabul etmezmiş gibi görünse de şu sözleri hala umut veriyordu:
"Biz, DTP gibi ANAP + DYP + DSP koalisyonunda payanda, yama haline gelmeyiz. Dolgu maddesi olarak kullanılamayız."
Üçlü koalisyon için umut bunun neresinde?
Mefhum - ı muhalifinde:
Demek ki bu koalisyonda, DYP'ye dolgu maddesi olmadığını gösteren objektif ölçüler, garantiler, imkanlar ve yetkiler tanınırsa bu üçlü ortaklık mümkün olabilir.
* * *
KURULMAK istenen üçlü koalisyona Cindoruk'un da muhalefeti var.
"Hükümeti kurmakla bir solcu görevlendirildi, Meclis Başkanlığı'nda da bir solcu var" diyor.
Dünyada sağ - sol bu kadar yakınlaşmış, hatta farkı kalmamışken Cindoruk acaba ne yapmak istiyor?
Onun sağcı partisi etkin olsaydı da solcu saydıklarına siyaset meydanı kalmasaydı.
Sayın Cindoruk merkez sağı birleştirebilseydi de yüzde kırkla onun isimlendirdiği sağdan bir başbakan ve bir Meclis Başkanı çıkartılabilseydi.
Üstelik Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu ortam uzlaşmaları mı, kutuplaşmaları mı gerekli kılıyor?
Cindoruk gibi tecrübeli bir kişiden kutuplaşmayı tahrik beklenemez.
Bakın benzer bir tespiti de ters bir açıdan, daha doğrusu sol bakış açısından CHP yapıyor.
O da bu ortamın ihtiyaçlarına cevap vermeyen, çare olmayan bir tespit.
CHP'ye göre de "Solcu Ecevit, sağı bütünleştirip, sağı iktidar yapıyor."
CHP ile DSP yıllar boyu, haksız bir didişme ile sonuçta solu zayıflattılar.
Normali yerine getirseler, yüzde 30 - 35 oyla solun tek başına iktidar şansı olmaz mı?
Cindoruk'un da, CHP'nin de olmayana ergi metoduna dayanan hesaplarını bir yana bırakalım. Çünkü eleştirdikleri, beğenmedikleri noktaya gelişte onların da payı var. Ama yaptıklarından şimdi şikayetçiler.
* * *
TÜRKİYE'nin bir dar boğazdan geçtiği kabul ediliyorsa, ülkeyi o dar boğazdan salimen geçirecek sağduyulu kaptanlara gerek var demektir. Yanlış hesaplar yapan politikacılar, bu durumdaki gemiye kaptanlık yapamaz.
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr