“Günler göz açıp kapayana kadar geçiyor.”
Bu lafı söyleyenler boşuna söylememiş.
Ömür bile öyle...
Bugün bebeksiniz, yarın ihtiyar...
Bu cümlelere niye daldım?
Şunun için.
Seçim dedik, işte seçim, 3 gün kaldı.
Dananın kuyruğu Pazar günü kopacak.
Erdoğan mı, İhsanoğlu mu, Demirtaş mı?
Bunların pazar günü yarışı var.
Anketler ve meydanlar bu yarışta Erdoğan’ın ipi en önde göğüsleyeceğini söylüyor.
Ben de o kanaatteyim.
Bu yarışın galibinin Erdoğan olacağını söylüyorum.
Çünkü rakibi yok!..
***
Tekrar edelim:
Erdoğan’ın ve AKP’nin rakibi yok.
CHP gelişmeli, silkinip kendine gelmeli.
Ama bu istek boşuna.
Anlaşıldı ki Kılıçdaroğlu ile bu olmaz.
“Yeni havaalanı mı, işte daha büyüğü ve şu semtte, 70 göleti de kurutmadan, projeler elimizde hazır.
3. köprü mü, yeri yanlış, şurada iki köprü olmalı ve avam projeleri elimde hazır.
Bölünmüş yol mu, Türkiye’nin her yerinde olmalı, şöyle yapılabilir, işte planı projesi.
Enerji mi, köylüler kızdırılmadan şöyle sağlanabilir, işte projesi...”
Bunları söyleyecek ana muhalefet lideri yoksa iktidarın rakibi de yok demektir.
Yok.
Yani, Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığını, altın tepsi içinde Erdoğan’a sunuyor, demektir.
***
Çankaya adayını Kılıçdaroğlu seçti.
İhsanoğlu çok çok iyi bir kişi olabilir ama siyasi bakımdan CHP’ye yakışır mı? Üstelik Kılıçdaroğlu şu kadar gruba sözde danıştı.
Ve Kılıçdaroğlu’nun seçiminden birçok partili arkadaşının bile haberi ve oluru yoktu.
Ve Kılıçdaroğlu kendini tek seçici ilan ettiği için de, CHP’lilere ve CHP sempatizanlarına alay edercesine “Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” diye emir verdi!..
***
Demirtaş’ın da iyi bir siyasetçi olduğunu anladık ama geç anladık.
O da Güneydoğu’nun değil bütün Türkiye’nin temsilcisi olabilir.
Ama münakaşasız 76 milyonun bütünlüğünü ve birliğini açık seçik savunduğu zaman.
Herhalde o zaman da gelecek.
***
Bu pazar, Türkiye’ye mutluluk getirsin.
SURİYELİ Göçmen sürünüyor
Türkiye’yi 2 milyondan fazla Suriyeli geldi.
Oysa biz işin başında 100 bin kişi bekliyorduk.
Bu 2 milyon Suriyelinin içinde resmi gelenler var, kaçaklar var.
Ve hükümet bunlar için tedbir almalı, ama yeterli tedbiri almıyor.
Bu kişiler sürünüyor, biz üzülüyoruz.
Sokaklarda bunların dilendiğini görünce yüreğimiz sızlıyor. Yatak yok, yiyecek yok, giyecek yok dilenmeyip de ne yapsınlar?
***
Bakın bir süre önce bir gazetemizde şu haber yer aldı.
Suriyeli bir anne ihtiyaç içinde kıvranıyor ve çareyi çocuğunu bir eşya gibi satmakta buluyor.
Suriyeli A.C. adlı anne ülkesindeki iç savaşın mağdurlarından biri. Genç kadın kocasını kısa süre önce Suriye’deki bir bombalama sırasında kaybediyor. Yeni doğmuş bebeğiyle Türkiye’ye kaçıp İstanbul’a kadar gelmeyi başarıyor. Ama İstanbul’da parasızlıktan bebeğine bakamıyor. Bu yüzden 3 aylık bebeği 10 bin liraya satışa çıkarıyor. Olayı öğrenen bir vatandaş, insanlık namına polisi arayıp bebeğin satılacağını ihbar ediyor.
Polisler çocuk tacirlerini gözaltına alıyor. Bebek, Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim ediliyor.
***
Bu göçmen Suriyelilerin birçoğunun Türkiye’de neler çektiğini göstermesi bakımından çok trajik bir olay.
Bizim çoğumuzun onların neler çektiğinden haberimiz bile yok.
Ama devlet madem onların Türkiye’ye gelmesine razı oldu, öyleyse insan gibi yaşamalarını da sağlamalı.
İYİLER VE Boş konuşanlar
Her akşam ve her gece ortalama 6-7 TV kanalında tartışma var. Bu tartışmaları izliyorum. Ve bu programlarda 5-6 kişi konuşuyor, tartışıyor, kavga ediyor.
Bu tartışmacıları da 3’e ayırmak mümkün.
1- Boş konuşanlar.
2- İyi konuşanlar, yani ağzı iyi laf yapanlar.
3- Dolu dolu, yani içerikli konuşanlar.
TV’ler yalnız 3. tip konuşmacıları davet etse de dinleyicilerin, seyircilerin bilgisi artsa. Çünkü izleyiciler, bu programları takip edenler, katalizörlerden yani 1. ve 2. tip konuşmacılardan bıktı. Bu boş kişileri, bilgisiz kişileri konuşturmak ve dinlemek zaman kaybı oluyor. Mesela, onların birçoğu kısa bir süre önce “ana haber programı”nda açıklananı bile bilmediklerini ispat ediyor. Veya bunlar, geçen akşam olduğu gibi, mitingleri partilerinde düzenleyebileceğinden habersiz, atıp tutuyorlar... Bu konuyu çok ele aldık, yazmayı görev bildik. Onlar TV’de görünmek istiyorlar diye TV’lerin bu isteğe boyun eğmesi normal karşılanabilir mi?
SONUNCU Sağlığa dikkat
Büyük şehirlerde yaşıyorsanız ve paranız varsa sağlıkta sorununuz yok demektir.
Her gün sizin için yeni yeni özel hastaneler açılıyor. Seçin seçebildiğinizi.
Ama dar gelirli halktan biri iseniz yandınız demektir. Sizin için en iyisi mümkünse hasta olmamaktır.
Çünkü biz, yani Türkiye sağlıkta sonuncuyuz. Bunu biliyor musunuz?
Türkiye 2012 itibariyle toplam sağlık harcamalarının milli gelir içinde aldığı pay açısından yapılan sıralamada, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında sonuncu oldu. OECD’nin 2014 Sağlık İstatistikleri verilerine göre; Türkiye’de sağlığa milli gelirin yüzden 5.4’ü harcanıyor. Bu, yüzde 9.3 olan OECD ortalamasının çok altında.
Yani, en iyisi hasta olmamak, değil mi?