Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       KİM ne yaparsa yanına kar kalıyor.
Müeyyide yok. Veya en azından siyasi anlaşmalarla yapılanlar, yapılmamış sayılabiliyor.
Öyleyse herkes yolsuzluk, suiistimal, ahlaksızlık yapabilir. Bundan maddi veya siyasi kazanç sağlayabilir.
Tabii ahlak anlayışı elveriyorsa...
Türkiye'de bir etik kanseri var. En çok da politik ahlakı kemiriyor; çürütüyor, yıkıyor, yok ediyor.
Ahlakın olmadığı yerde demokrasi de olmaz.
Çünkü; "Demokrasi fazilet demektir."
* * *
DÜN "kara" dediğine bugün "ak" diyenler bu toplumu temsil etmeli mi?
Büyük ekseriyet yıllardır merkez sağın işbirliğini, ortaklığını istiyor. Ama liderler, buna engel olan ahlaki gerekçelerini ileri sürüyordu.
Bu nedenle de soruşturma komisyonları kurulmuştu. Yüce divanlar çalıştırılacaktı.
Peki, birden bire ne oldu da ithamcılar birbirlerini aklayıverdiler?
Olayları herkes biliyor. Olanların ahlaki bir kılıfa sığdırılamayacağını da görüyor.
Ecevit bunu aşağı yukarı şöyle izah ediyor:
"Çiller ve Yılmaz soruşturmalarının ikisi birden aklamayla sonuçlanmasaydı, Meclis aritmetiğine göre Çiller'in aklanmasına, suçsuz olduğu halde Yılmaz'ın Yüce Divan'a gitmesine yol açılabilirdi. İkisinin birden aklanması bu haksızlığı önlemiştir."
Bu gerekçe sizi tatmin ediyor mu?
* * *
HÜKÜMETİN düşürülmesiyle şimdi yeni bir sayfa açılmış oldu.
Olanları unutma zorunluluğu da bu toplumun kaderi.
Zaten bunu siyasi olarak "devri sabık yaratmamak", toplum olarak da "insan aklı nisyan ile maluldür" diyerek kabullenmişiz.
Gelecek için yararlı olacaksa, bir kere daha geçmişi unutmakta yarar var.
Açılan yeni sayfaya ilk notu FP lideri Kutan koydu.
"Hükümet Meclis'e dayanmalı. Bize iş verilirse gerekeni yaparız. Ama tek isteğimiz var, seçim 18 Nisan'dan geriye bırakılmasın."
Bu sözleri Aydın Menderes şöyle tercüme ediyor:
"4 - 5 ay sonra seçim olduğuna göre bugün kimin hükümet olacağı önemli değil."
* * *
NEDENLERİ ne olursa olsun, Fazilet'in tutumu diğer partilere de örnek olmalı. Hiç olmazsa beş ay için parti çıkarları bir yana bırakılmalı. Zaten bu kadar kısa bir sürede herhangi bir koalisyonun köklü, değişim sayılacak icraata imza atması da imkansız görünebilir.
Öyleyse yapılacak olan, politikacıların soruşturma komisyonlarındaki uzlaşmayı yeni hükümetin kurulması safhasında da göstermeleri.
Beş ayı mümkün ve olumlu faaliyetle geçirebilecek, içine girilen siyasal ve ekonomik çıkmazı bir ölçüde de olsa yumuşatacak, ülkeyi seçime ulaştıracak geniş tabanlı bir "uzlaşma hükümeti"nin çareleri aranmalı.
Kabul edilmeli ki; 28 Şubat sürecinin de noktalanacağı bir an mutlaka gelecektir, gelmelidir.
Demokrasi devamlı vesayet altında olamaz.
Öyleyse o anı öne çekmek, seçim tarihini öne çekmekten daha önemli sayılmaz mı?
Politikacılar asli görevleri olan bunu unutmamalı, daldıkları rehavetten çıkmalı...
Hataya hakları olmadığını görmeli...
Türkiye'de, uzlaşma temeline dayalı, yeni bir pembe ve demokratik dönem başlatılmalı...
Bu, liderlerin tarihi sorumluluğudur.




Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr