HÜKÜMET Başkanı ve hükümet üyelerinin büyük bölümü ne kadar hüsnüniyetli olursa olsun, şu soru hep akla geliyor:
Bu hükümet vaat ettiklerini yapacak kadar kalıcı mı?
Kalıcı değilse vaatlerini nasıl yerine getirecek?
Baykal ile varılan uzlaşma kısa da sayılsa icraat için bir zaman derinliği sağladı.
Kamuoyu, bu zaman iyi kullanılırsa bazı yasalar çıkartılabilir düşüncesinde.
Ve herhalde hükümet de paralel düşüncede olduğu için vergi yasasını Meclis'e getirdi. Enflasyona karşı da savaş başlattı.
Bu ekonomik savaş, gidici hükümetlerin işi olamaz.
Ama geçen gün de bu köşede değindiğimiz gibi; önemli olan deprem mahiyetindeki ekonomik gelişmenin olumlu sonuçlarını alacak zamanın, hükümetin önünde olup olmadığı.
Ek kararlar da gerektiren bu uzun ve ince yolu kazasız belasız aşmak ve mutlu sona ulaşmak, bu istikrarsız siyasal yapıyla nasıl sağlanacak? Esas soru bu.
* * *
ŞU anda görünen, Türkiye'de istikrarın yine sallantıda olduğu.
Dün Türkiye'de tartışılan iki konu vardı:
* DTP hükümetten çekilecek mi?
* Ecevit'in "erken seçim kasımda olsun" sürprizi...
Bunlar istikrarla bağdaşır tartışmalar mı?
Başbakan Yardımcısı Ecevit birdenbire ortaya çıkıp "Bu iş uzamasın, sonbaharda sandığı koyalım" diyor. Ve en ilginci Başbakan Yardımcısı şöyle devam ediyor: "6 ay heba olmasın..."
Ecevit önerisinde samimi de olsa, bu sözler gözdağı için de sarfedilse durum değişmez, kafalar karışmış oldu.
Bu tartışmalar sürerken istikrardan ve kalıcı, reform niteliğinde kararların üst üste alınacağından nasıl söz edilebilir?
* * *
MEMUR zammı tartışmasında kim haklı?
Enflasyonla savaşta bazı fedakarlıklar kaçınılmaz oluyor. Ve bu fedakarlıklara katlanmak gerekiyor. Yalnız bu katlanılacak fedakarlık eşit olursa, adil olursa, tüm kesimlere yayılmış olursa huzuru bozucu rol oynamaz.
Fakirden daha az, zenginden daha çok fedakarlık toplumdaki konsensüsü zedelemez. Aksi, toplumsal uzlaşmayı bombalar. Dargelirliyi, memuru, işçiyi, emekliyi sokağa döker. Son günlerde de öyle oldu. Kendilerinden istenen fedakarlığı adil bulmayan dargelirliler ayaklandı.
"Yüzde 20 yetmez" dediler.
DTP de onları destekledi.
* * *
DTP, memur maaşları zammıyla ilgili kesin kararını çarşamba günü Genel İdare Kurulu toplantısından sonra açıklayacak.
Ama dün Başkanlık Divanı'ndan sonra yapılan açıklama; DTP'nin yüzde 20'yi kabul etmeyeceğini, yüzde 40'ta veya ona yakın bir oranda ısrar edeceğini gösterdi.
DTP'ye göre; yüzde 20'nin üzerinde zam enflasyonu artırmaz.
Yüzde 20'nin üzerindeki maaş artışını karşılayacak kaynak var.
Yüzde 20 zam, zaten bozuk olan gelir dağılımı dengelerini daha da bozar.
Yüzde 20 zam, Türkiye'nin sosyal bir devlet olduğu anlayışına da ters düşer.
* * *
BAŞBAKAN Yılmaz memur zammını temmuzda yüzde 20 yapalım, ekimde yeniden ele alalım derken bir orta yolu gösteriyordu.
Ama bir de şu gerçek var.
Tüketici fiyatları, yıllık enflasyonu yüzde 90 olarak gösteriyor.
Toptan eşya fiyatları endeksini kullanıp yıl sonu enflasyon hesabını hükümetin yaptığı gibi yüzde 50 şeklinde yapmak vatandaş açısından gerçekçi değil.
Toptan eşya fiyatlarında; kira, eğitim, ulaşım, sağlık gibi giderler yok.
Öyleyse tüketici fiyatlarına bakıp yıl sonu enflasyon hesabını yapmak gerekir ki, bu da yüzde 50'nin çok üstünde çıkacaktır.
İşte burada Başbakan'ın orta yolu belki işe yarayabilir. Yüzde 20'nin üzerinde çıkan bölüm ekimde telafi edilebilir.
* * *
TÜM bu tartışmalar, yukarıda da değindiğimiz gibi, hükümetin istikbalinin meçhul olduğunu gösteriyor.
Türkiye şanssız bir dönemden geçiyor.
Kalıcı kararlar alınması gerekli, ama onu alacak otoritede zafiyet var.
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr