Türkiye’de muhalefet yok. Onun için AKP 12 yıldır iktidarda.
Muhalefet yok, dedik, belki siz hep konuşuluyor, hep eleştiri yapılıyor, hatta küfür gibi sözler sarf ediliyor, bu muhalefet değil mi diyeceksiniz.
Hayır, bu muhalefet değil.
CHP de, MHP de muhalefet gibi muhalefet yapsaydı AKP 12 yıl iktidarda olur muydu? O iki parti de belki muhalefettE kalmayı yani kolayı seçiyorlar, istiyorlar.
Olabilir mi, olabilir.
***
AKP’de ise Tayyip Erdoğan tek seçici gibi.
O ne derse o oluyor.
Bakın “3 defa seçilme kuralını o bozmayalım” dedi ve bütün AKP’liler kabul etti.
Çatlak ses çıkmadı sayılır.
Şimdi de uzun süredir Davutoğlu’nun AKP genel başkanlığı ve başbakanlığından ciddi ciddi söz ediliyordu ve oldu...
Cumhurbaşkanlığını bırakan Gül’de Davutoğlu’nu işaret etmek zorunda kaldı, öncelik aldı.
Yani, Erdoğan, yani lider Davutoğlu’nu başkan ve başbakan yapacak demek istedi.
Ve yaptı...
***
Zaten şunu da söyleyelim, görelim.
Tayyip Erdoğan varsa AKP vardır.
Tayyip Erdoğan varsa AKP iktidardadır.
Eğer Gül AKP’ye başkan ve başbakan olsa bana göre AKP kısa bir süre sonra artık iktidar olamaz.
Bugünkü Türkiye ortamı Gül gibi liderleri yaşatmaz. Belki ileride olabilir...
Yani AKP için Erdoğan lazımdır ve onun başbakanı ve parti başkanı Davutoğlu gibi Erdoğan’ın sözünün geçeceği biri olmalıdır. Olmalıdır ki başkanlık sistemi Anayasa’da kabul edilmeden yürürlüğe sokulsun.
***
Bütün olan biten, başta söylediğimiz gibi muhalefetin olmamasındandır, yokluğundandır, zayıflığındandır.
Muhalefet bir daha başını iki elinin arasına alıp düşünmeli.
***
5-6 Eylül’de CHP’nin kurultayı var. Bu kaçıncı kurultay.
Kurultay insanlar, yöneticilerden çok CHP’nin felsefesini ele almalı, değiştirmeli, yenilemeli.
“Modern sol” bir parti olarak Türk halkının, 76 milyonun yaşam şartlarının nasıl yükseltileceği, iyileştirileceği ortaya konmalı, duyurulmalı.
CHP ismi gibi artık gerçekten bütün halkın partisi olmalı.
Oysa AKP halka yakın, bugünkü CHP halktan uzak görünüyor.
Eğer kongre değişimi başarırsa, CHP’yi “modern sol” parti kimliğine kavuşturursa önümüzdeki genel seçim için ümit verebilir.
Yoksa yine AKP ve Erdoğan iktidarı açık farkla alacaktır.
YAPBOZ
Bu ne biçim eğitim?
Ülkelerin belli başlı konulardaki politikalarında istikrar olur.
Mesela, milli eğitim politikası öyle ikide bir değişmez, değişmemelidir.
Bizde öyle mi?
Bakın şu manzaraya:
Avni Akyol, ortaöğretim kurumlarına, yıllardır sözü edilen ama bir türlü uygulanamayan “Kredi ve Ders Geçme Sistemi”ni getirdi. Sistem birdenbire bütün okullarda uygulamaya sokuldu. Ama altyapısı uygun olmayan okullarda sistemin menfi faturası öğrencilere çıktı.
Akyol, gençlere iş sahası yaratmayı amaçlayan LİMME projesini de uygulamaya koydu. Ancak, bakanlığı ortalama iki yıl süren Avni Akyol’un icraatları, Milli Eğitim bakanları değiştikçe budandı, budandı, sonra da kaldırıldı.
Köksal Toptan, kredili sisteme sahip çıkarak bu uygulamadan vazgeçilmeyeceğini açıkladı. Akyol’un sert eleştirilerine rağmen LİMME projesine son verdi. Toptan “eğitim kampüsleri” projesi ve anadolu liselerinin paralı olmasını önerdi. Ayrıca “İlköğretim Yönetmenliği”nde de değişiklikler yaptı. İlkokullara yeni derslerin girmesini sağladı.
“Öğretmen Yeterlilik Sınavı” yine Köksal Toptan zamanında kaldırıldı.
Nevzat Ayaz, akşam liselerini kaldırdı, açıköğretim lisesini kurarak bu alana ağırlık verdi. Kredili sistemi, uygulanamadığı, okulların yapısına uygun olmadığı gerekçesiyle kaldırıldı.
Ayaz, “Türk modeli” dediği “Alan Seçmeli Sınıf Geçme Sistemi”ni getirdi.
Mehmet Sağlam, liselerde uygulanmakta olan sistemin üzerinde bazı değişiklikler yaptı. Önce ağırlıklı not ortalamasını 2.50’den 2’ye indirdi, ardından zorunlu ders olan edebiyat dersini, borçlu geçebilecek ders haline getirdi. Sağlam, ayrıca üniversite mezunlarına öğretmenlik yolunu açtı.
***
Bakın, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener Cordan “her öğrenciye iki yabancı dilin öğretileceğini” müjdeliyordu.
Sonra ne oldu? Sözler unutuldu. Bırakın iki yabancı dili, anadolu liselerinde bile yabancı dil arka plana atıldı.
Bu nedenle de devletin boşluğunu özel teşebbüs doldurmaya kalktı. Eğitim piyasaya düştü...
Özel okullar, özel üniversiteler, dershaneler aldı başını gitti.
Bugüne kadar milli eğitimde yapılan değişiklikleri yazsak buraya sığmaz. Biz bir kısmını hatırlatmak istedik. Yapboz bugün de devam ediyor.
YOL YOK
Belediye uyuyor
“İstanbul Belediye Başkanıyım” diyenin bu şehrin güzelliğine güzellikler katması, vaatlerini de yerine getirmesi beklenir. Hep yazıyoruz.
Örneğin:
Üsküdar’dan Beykoz’a sahil yolu yapacağım.
Dolmabahçe Sarayı’nın tarihi değeri olmayan cadde üstündeki duvarını kaldıracağım.
Tophane’den Ortaköy’e sahil yolu inşa edeceğim.
Altyapıyı, yolu yapmayana inşaat ruhsatı vermeyeceğim.
Tüm sanayi birimlerini şehirden çıkartacağım.
Bakın her yer inşaat ama yol yok.
Otobanların iki yanında yeni mahalleler inşa ediliyor. Her dairede bir otomobil olsa şu kadar araç eder. Oysa bugün bile araçlar yolda kuyruk oluyor, birçok bölgede 1. viteste ilerliyor.
Yani inşaata evet ama yeni yollar açılırsa.
Ve yeni yolların masrafı bu inşaatları yapanlardan niye alınmasın?