Siyasette rövanş sandıkta alınır, bunun dışındaki rövanşlar daima kötü sonuç verir.
Bunun özeti şu cümlemizde gizli: “Bugün banaysa yarın sana.”
Konu 28 Şubat olduğuna göre, davanın sembolik olduğu kabul edilmeli, genişletilmemeli. İntikam değil adalet peşinde olunmalı.
Oysa rövanşçı, intikamcı bir bölümün sözlerine bakarsanız “dava yüzlerce sanıklı hale getirilmeli”.
Bu takdirde bu dava yıllarca sürer ve “sembolik bir dava” olmaktan çıkar. Ve düşmanlık fasit daire halini alır.
* * *
Bugün “darbeci”ler yer değiştirdi.
Askerlerin yerini siviller aldı. Dün darbe yapmaya adeta askerleri davet eden, zorlayan bazı siviller vardı, onların laik düzeni değiştirme özlemlerini ortaya koyan söz ve hareketleri vardı.
Bugünse askerler yok, ama onların eleştirilen hareketlerini yapan, onların yerini alan sivil darbeciler var.
Ve bu sivil darbeciler “hem suçlu hem güçlü” sözünü doğrularcasına hareket ediyorlar. Ve intikam diyorlar.
* * *
Askerleri, 28 Şubat’ta memleketi batırmakla suçlayan AKP’nin Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın sözleri:
“Darbeleri tank kafalı siviller davet etti. 28 Şubat, 12 Eylül, 12 Mart, 27 Mayıs da dahil olmak üzere, tank kafalı sivillerin, açıkçası birilerini göreve davet etmesinden kaynaklandı. O dönemde siviller mürekkebi mermi, kalemlerini namlu gibi kullandı. Biz bunları atabilirsek, geçmişimizdeki karanlık düşünceleri bir tarafa, çöplüğe gömebilirsek Türkiye’nin önündeki aydınlık yolu kimse karartmaz”
* * *
Bu ve benzer istekler, “düşünceleri çöplüğe gömmek” unutulmamalı ki çoğu kez geri teper.
Bu tepkilerinse nerede duracağı belli olmaz.
Bir 30 yıl sonra ne olacağını kimse bilemez.
Türkiye’yi, halkımızı mutlu kılmak için bu rövanşist hareketlere son vermek lazım değil mi? Yani, Türkiye’de siyasi hayat için yeni bir beyaz sayfa (tabula rasa) açmalı.
İntikam fasit dairesi bir yerinden kırılmalı.
Bunu da ancak halktan yüzde 50’nin üstünde oy almış bir iktidar yapabilir. Tayyip Erdoğan yapabilir.
Erdoğan, Tekirdağ ve grup konuşması gibi konuşmaları terk etmeli. Ülkeye sulh getirecek fırsatı kaçırmamalı, kullanmalı. Hoşgörülü olmalı. Bazı şeyleri tarihe bırakmalı... Bir milat yaratmalı...
Gündem biraz da zorlamayla her gün değiştiriliyor. Ve Türkiye havanda su dövmekle vakit geçiriyor. Sürekli geçmişimizle kavgayla geleceğimize bakamıyoruz, mesela yeni Anayasa yapımı unutuldu.
Benden söylemesi...
ÇİN SEDDİ BOĞAZ’DA
Burası İstanbul Boğazı. Daha doğrusu Boğaz’ın Anadolu yakasından bir görüntü.
“Ön görünüm alanı”ndaki bu beton duvara kim izin verdi acaba.
Ne derseniz deyin halkı tatmin edemezsiniz.
İstanbul’u siz yetkililer bu hale getirdiniz.
İşte ispatı, Boğaz’da yeşillikler arasında sırıtan Çin Seddi benzeri beton duvar.
KULAĞA KÜPE!..
İnterpol Ankara’nın 3 isteğini reddetti.
Bu ret kendini yetkili zannedenlerin kulağına küpe olmalı.
Emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Bedrettin Dalan ve Çağdaş Eğitim Vakfı eski Başkanı Gülseven Yaşer için Emniyet İnterpol’e kırmızı bülten başvurusu yaptı. Bu üç kişinin görüldükleri yerde yakalanmasını da istedi.
Cevap menfi oldu. Çünkü İnterpol Ankara’nın gerekçelerini yeterli bulmadı, ikna edici bulmadı...
Bu kulağa küpe olmalı değil mi? Ama kimin kulağına?
DOĞALGAZ
Marifet zam değil
Türkiye’de çoğunlukla evlerde kömür veya odun sobası vardı. Yani özellikle şehirlerde taş kömürü veya odunla ısınılırdı.
Sonra doğalgaz geldi. Bu hükümet doğalgaz şebekesini nerdeyse bütün Türkiye’ye yaydı. Ve doğalgaz kullanmaya insanımızı teşvik etti, alıştırdı.
Ama doğalgaz dışarıdan alınıyor. Bugün dost olduğumuz ülke yarın düşmanımız olabilir. Fiyatlar her an artabilir.
Böyle de oldu. Halk doğalgazı kullanamaz hale geldi. Hatta doğalgazlı evde doğalgazı kapayıp, kömür veya odun sobası kuranlar da oldu.
Bütün bunlar zam yüzünden meydana geldi.
Doğalgaza son zam yüzde 18.72 idi.
Bu büyük bir zamdı. Halkın çoğu bu parayı ödeyemezdi.
Ve hükümet kolayını buldu!..
Çok kullanan daha çok, az kullanan daha az ödeyecek.
Yani fiyat ikili olacak.
Bunu da Enerji Bakanı Taner Yıldız açıkladı.
Çok kullanan “keyfinden” kullanıyormuş gibi.
Bu ne buluş değil mi?
Kaçak şu kadar elektrik ücreti, kaçak kullanmayan insanımıza bölünmüyor mu? İşte hükümet yine kolayını buldu. Doğalgaz zammını iptal edeceğine, doğalgazı ucuza alma ve ucuza dağıtma yolunu bulacağına, buna kafa yoracağına, zammı bir kısım vatandaşa yükledi. Ne kolay değil mi?
Hükümet, bu ikili fiyat yerine doğalgazı ucuzlatma çaresini bulmalı. Marifet o...
Biliyorsunuz, dünyanın en pahalı benzini de bizde.
Benzin fiyatının yüzde 65’i vergi. Pahalılık bu yüzden. Yani devletin halktan aldığı haraç. Böyle olmasa yani vergi yüzde 65 gibi yüksek bir oranda olmazsa, otobüs, minibüs, taksi, yani halkın ulaşım fiyatları, masrafları da düşer.
Marifet “kolay” toplanıyor diye bu çok yüksek vergiyi almak değil, marifet bu vergi yerine bütçeye başka adil bir gelir bulmak.
Bakanlar ve hükümet boşuna mı?
SORULARIN
Cevabı ne?
Bakanların, üst düzey devlet görevlilerinin otomobilleri ne model ve ne marka?
Bu araçlar görev dışında kullanılıyor mu?
Ve bu araçlar kaç yılda bir yenisi ile değiştiriliyor? Tasarruf denilince bu sorular da akla geliyor. Çünkü bunların parası, halkın cebinden çıkıyor da...
AH İSTANBUL
Hesap sorma devri
İtalya’nın deprem uzmanı uyarmış. “İstanbul’un zayıf binalarını yıkın.” İstanbul’un, Marmara’daki fay hattının tehdidi altında olduğu biliniyor. Peki bu tehlike bilindiği halde bu çürük binaların yapımına kim veya kimler göz yumdu.
Biliyoruz, İstanbul’daki yapıların yüzde 70’i kaçak. Bunlara kim fırsat tanıdı. İstanbul, gecekondularla köye döndürüldü. Buna kimse ses çıkartmadı. Kimi seçimde kazansın diye, kimilerinin de çalışanları rüşvet uğruna bu hukuksuzlukları görmezden geldi, hatta teşvik etti. İstanbul’a ihanet etti.
Bu kişilerin çoğu yaşıyor.
Devir eskiden hesap sorma devriyse niye bu halk düşmanlarından hesap sorulmuyor.