Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"TÜRKİYE'nin normalleşmesi gerek."
Çoğunluk bunu ifade ediyorsa, normal dışı bir durum var demektir.
Peki; hem Demirel var, hem Yılmaz var, hem Kutan var, hem Çiller var, hem Ecevit var, hem Baykal var, ama Türkiye'de bir de anormallik var.
Zaruret anormali normal kılar, dememeliyiz.
Durum normale nasıl çekilecek, kim çekecek, onu saptamalıyız.
Yukarıda adını saydıklarımız değil mi?
Normali kaybettiysek onların yüzünden kaybettik; şimdi onların yeniden Türkiye'yi normalleştirmeleri lazım.
Bu da, bu kritik durumun yaratıcılarının kendileri olduğunu kabul edip makul olanın etrafında birleşmeleriyle olur. Kutuplaşarak değil.
Konuları yumuşatarak olur. Sertleştirerek değil.
Asgari müşterekler arayarak olur. Ayırıcı konular peşinde koşarak değil.
Uzlaşarak olur. İnatlaşarak değil.
Amaç; bağcıyı dövmek değil de üzümü yemekse...
* * *
TEORİLER çok kıymetlidir, ama pratikle çakışmıyorsa onları tekrar edip durmak normalleşmeyi ne derecede sağlar. Marifet o evrensel, demokratik ilkelerin uygulanacağı ortamı sağlamak, engelleri kaldırmaktır.
Ülkenin siyasal çivisi yerinden çıkmışsa nazari söylemlerle o çiviyi yerine sokmak mümkün olabilir mi?
Siyasetçilere basiretli davranmak düşer.
Tüpten çıkardıkları diş macununu geri sokmak marifetini onlar gösterecek. Bu, beceri ister. İşte Türkiye'nin normalleşmesi için politikacılar bu beceriyi gösterme mecburiyetindeler. Siyaset adamı olmak kolay mı?
Lügatlar siyaset adamı için: "Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatını icra eden insan" diyor.
Bugün Türkiye'nin normalleşmeye ihtiyacı olduğuna göre siyasetçi, sanatını bu yönde kullanmalı.
* * *
BAKIN pratiğe.
Bir süre öncekinin tersi bir tutumla Cumhurbaşkanı görevi Ecevit'e verdi.
Gerekçesi: Güvenoyu alabilir bir hükümet kurabileceği ihtimalini güçlü görüyor.
Bir süre önce RP - DYP işbirliğini önüne getirdiklerindeki itirazını dikkate alırsak bu pek de gerçekçi bir gerekçe değil.
Yine Sayın Cumhurbaşkanı daha kısa bir süre önceye kadar "erken seçimden aynı tablo çıkar" diyenleri cevaplayarak; "aynı tablo çıkarsa çıkar, yeni bir seçime daha gidilir, üst üste birkaç seçim olmasından çekinmeyin" diyordu.
Geçen gün ise TRT TV'sindeki sohbette aynı Cumhurbaşkanı "erken genel seçimden değişik tablo çıkmayacağını" söylüyor, "bunun için seçimin 2000 yılında yapılmasının daha yararlı olabileceğinden" söz ediyordu.
Kısa süre içindeki bu değişik tavırlar bile Türkiye'nin normali yaşamadığını gösteriyor.
* * *
BUGÜN görev Ecevit'te.
Hükümet olasılıkları çeşitli.
Ama normalleştirme için akla yakın yol; ANAP + DYP + DSP ise politikacı bundan uzak durmamalı.
Bu hükümet icraatı sırasında Fazilet Partisi'ni de dışlamadan işbirliğinde bulunabilir.
Baykal ve partisi CHP ile de teması kesmeyebilir.
Siyasetçinin normalleştirmeyi makulde araması bu değilse nedir?
Çiller'in "illaki ben başbakan olmalıyım" direnişinden vazgeçeceğini düşünmek hayal sayılmamalı. Çünkü; bir hafta önceki söylemleri kendi dışında bir başbakana razı olacağı yolundaydı.
Normalleşme, şahsi ve partisel fedakarlıklar istiyorsa neden yapılmasın?





Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr