Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abdullah Gül aday oldu, muhalefet başkaldırdı. “O cumhurbaşkanı olamaz” diye.
Muhalefet, yalnız AKP dışındaki partiler değildi.
Halkın da büyük bir bölümü Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na karşı idi. Çünkü, Türkiye tarafsız bir Cumhurbaşkanı istiyordu.
Ve Gül’ün tarafsız olabileceğine inanılmıyordu.
Günler geçti.
İki olay Çankaya’nın kapısını çaldı. Bu iki olay Gül’ün turnusol kağıdı gibiydi.
* * *
“Şike” için yeni bir kanun çıkartılacaktı.
Cezalar yıllar sonra nedense çok fazla bulunmuştu.
Bunlar inmeliydi, daha doğrusu indirilmeliydi.
“Olmaz” denilen oldu, önce dört parti anlaştı. Başı AKP çekiyordu. Ve yeni şike kanunu Meclis’te şip şak kabul edildi.
Ama bu yasaya karşı olan bazı hukukçular ve vatandaşlar vardı. Belki de bunlar 74 milyonun çoğunluğuydu.
Onların ümidi Çankaya idi.
Ve Gül, yeni kanunun baş müdafii AKP olduğu halde “veto” hakkını kullandı.
Bu veto Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını gösteriyordu. Daha doğrusu böyle zannedildi.
* * *
Sonra son günlere gelindi.
“Atatürk Dil ve Tarih Kurumu”na yeni atamalar yapılacaktı.
Bu atamaları da Cumhurbaşkanı yapacaktı.
Ve yaptı.
Prof. Dr. Mümtazer Türköne ve Prof. Dr. İskender Pala atandı.
Tüm kamuoyu şaştı kaldı. Ve tepki gösterdi.
Haklıydılar.
Ben TV’lerdeki tartışma programlarını her akşam izleyen biriyim. Bunu rahat konuşabilmek için görev biliyorum. Ve ben Prof. Mümtazer Türköne’ye tepki gösterenlere hak veriyorum.
Görüşler açıkça ifade edilmeli.
Buna evet, ama, bir kişi eleştirdiği, düşüncelerine karşı olduğunu ihsas ettiği birinin, fikirlerini yayacak, onun isteklerini gerçekleştirecek bir kurumun yönetimine getirilir mi? Getirilmez, olmaz, olamaz.
İşte bu “olmaz”ı yapan Gül oldu.
Şimdi, ya Mümtazer Türköne istifa etmeli ya da yönetim kurulunun diğer üyeleri.
Gül adam bulamadı mı? Yoksa ona danışmanları mı yanlış bilgi verdi.
Bu tartışmayı niye yarattı.
Atatürk ismiyle en bağdaşmayacak ismi, onun ismiyle anılan kuruma atadı.
Böylece Gül, kendi tarafsızlığı hakkındaki şüpheleri kuvvetlendirmiş oldu.

Haberin Devamı

BRAVO SİZE
Protestonun yıllardır çeşidini gördük.
Yürüyüşler, pankartlar, polisle çatışmalar, öldürmeler, yaralamalar, cam çerçeve indirmeler, molotof kokteyli atmalar, kürsüye yumurta fırlatmalar, meydanın ortasındaki çiçekleri yolmalar.
Ama alışmadığımız müzikli protesto idi.
O ilki de Antalya’da yaşadık.
Ataması yapılamayan, yani işsiz öğretmenler bir “koro” kurdular ve “protesto konseri” verdiler.
Bu konserin diğer konserlerden farkı, şarkı sözlerinin değiştirilip, protesto içerikli hale getirilmesiydi.
Şiddet içermeyen protesto da böyle olur.
Bravo işsiz öğretmenlerimize.

Haberin Devamı

KUTLU VE UMUTLU YILLAR
Yıl 2012. Saatler kaldı.
Ama biz nelerle uğraşıyoruz. Demokrasi bize uygun değil mi? Uygun dersek, hani eşitliği sağlayan yeni anayasa, diye sormazlar mı?
“Demokrasi paketi hazırlanıyor.” Bunu Başbakan Yardımcısı Atalay söyledi. Söze “mefhum-u muhalif”inden bakalım, demek ki demokrasi yok, yok ki hazırlanıyor.
Hapishaneler gazetecilerle dolu, öyleyse söz hürriyeti yok.
Mahkum olmadan 4 yıl cezaevinde kalan, hatta orada ölen aydınlarımız var.
Meclis’e güven yok, hükümete güven yok, yargıya güven yok, iktidara güven yok, muhalefete güven yok.
Peki bu ne biçim demokrasi.
Ama umut bitmez.
Hepinizin yeni yılını kutlar, demokrasi dolu günler dilerim.

Haberin Devamı

ZAM
Haksızlık değil mi?

Milyonlarca yarı aç yatanımız var. 12 milyon vatandaşımız yoksulluk sınırı altında.
Bunu istatistiklerden çıkartıyoruz. Peki bu gelir eşitsizliğini kim giderecek? Yani 74 milyonun büyük bölümünü kim mutlu edecek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yani milletvekillerimiz değil mi? Evet. Ama onlar emekliler arasındaki farkı bile yıllardır gideremedi. Emeklilerin feryatlarına kulaklarını tıkadılar.
Bırakın ötesini.
Ama, bu ağır işletilen Meclis’in üyeleri kendileri için “paraya” geldi mi, hızlı mı hızlı olabiliyor.
Yani “hep bana rab bana”. Bu anlayış milletvekillerine yakışır mı?
Hiç yakışmaz. Meclis’in itibarını yerle bir eden bu zamcılar değil mi?
Ama, kimin umurunda 1-2 gün sonra bu haksızlık unutulur gider, değil mi?
Yani “biri yer biri bakar” her zamanki gibi alışkanlığımız olarak sürer de sürer. Nasıl olsa “devletin parası deniz, yemeyen domuz”.
* * *
Bu zamları, gece gizlice çıkartmak da vatandaşla dalga geçmektir, alay etmektir.
Ama halktan yana birçok milletvekilimizin bu haksız zammı reddedeceğini de umuyorum.
Hem emekli hem milletvekili olursan maaşın 19 milyar 700 milyon olacak. Yani yüzde yüz zam var.
Emekli olmayan vekil 12 milyar lira maaş alacak.
Eski vekil, yani emekli vekil oturduğu yerde 7 milyar 700 milyon lirayı her ay cebine indirecek. Ne o, gençler iş beklesin değil mi? Daha çok bekler...
* * *
Bu satırlar Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e ithaf olunur.
O dememiş miydi?
“Bir vekil 100 düğüne gider. Küçük altın 180 lira” diye.
Sayın başkan, kim ona, milletvekili ol, dedi. Onlar koşmadı mı? Sayın başkan, kim ona 100 düğüne git diyor.
“Gitme de, Meclis’te millet için çalış” desek daha doğru olmaz mı?
Ama her düğüne gitmek, gelecek seçimi garanti etmekse ne denir?..
* * *
Kendilerine zam için 4 parti mensupları hemen anlaştı.
Darısı diğer konuların başına.

ÇOK AMA
Örnek olsun diye

Benim sözüm kendini bilgili zanneden bilgisizlere.
Bilgililer alınmasın, ben onlardan, yani çeşitli konuların uzmanlarından istifade ediyorum. Onlara teşekkür ederim.
* * *
TV’de sohbet yöneticisi, sohbet ettiği kişiye “ne zamandır ortada yoksunuz” diyor.
Oysa adam önceki 2 gün içinde 3 kanalda konuşmamış mıydı?
Sohbeti yapanın haberi yok.
* * *
TV’lerden birinde tartışma programı var.
Konuşmalar sırasında anlıyoruz ki bir tartışmacı Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçileceğini unutmuş!
* * *
“Çok iyi haberci”, diye bilinen bir kişi öğle TV’de konuşmacı.
O günlerde çok söz edilen küçük bir çocuğa isimler de buluyor.
Karşısındaki TV görevlisi “çocuğun gece öldüğünü, artık isim önermenin fuzuli olduğunu” söyleyince o haberci şaşırıyor.
O kişi çok tanınmış bir haberci ama gece olandan haberi yok.