"KUVVET haktır."
Bu söz günümüzde hala geçerliliğini koruyor mu?
Koruyor.
Bakın; bir süre önce aralarında Türklerin de bulunduğu birçok suçlunun kafasını kılıçla kesen Suudi Arabistan değil miydi?
Günlerce gazeteleri ve TV'leri, tüyler ürperten o görüntüler işgal etti.
Cellat geliyor, seyircilerin ortasındaki, elleri arkadan bağlı, diz çöktürülmüş adamın ensesine kılıcı olanca gücüyle indiriveriyor...
Kan fışkırıyor...
Kelle yerde...
Dehşet...
Ama ne yapalım ki Suudi Arabistan bağımsız bir ülke ve o ülkenin yasaları var.
Ceza hükümleri şeriata yani İslam hukukuna, dini hukuka dayanıyor.
Suçun çeşidine göre verilen cezalardan en ağırı olan idam; kafa kılıçla kesilerek infaz ediliyor.
O günlerde pek çok suçlu böylece cezasını çekmiş oldu.
* * *
ŞİMDİ gelelim başa. 21. yüzyılın eşiğinde "kuvvet haktır" sözünü neden hatırlattık.
Suudi Arabistan önceki gün idam mahkumu bir İngiliz kadının kafasını kesme yerine onu affettiğini ve serbest bırakacağını ilan ediverdi. Bu idamlık İngiliz'in suç ortağı arkadaşının 8 yıllık hapis cezası da yok sayıldı.
Bir süre önce kelleleri kesilenler insan değil miydi, onlar affı şahaneye mazhar olmamışlardı da, bu İngiliz nasıl oldu da kelleyi kurtardı. Hem de serbest bırakılarak.
İşte kuvvetin etkisi burada...
İngiliz devletinin, hükümetinin kuvveti.
Öyle bir kuvvet ki haksızlığı bile silebiliyor, haklılığa çevirebiliyor.
Suçluyu celladın kılıcının altından çekip alabiliyor.
* * *
İKİ İngiliz hastabakıcı kadın, Suudi Arabistan'da bir meslektaşlarını öldürmekle suçlanmış ve yargılama sonunda suçları sabit görülmüştü.
Suudi Arabistan mahkemesi tarafından suçlu kadınlardan biri kılıçla idama, diğeri de 8 yıl hapse mahkum edilmişti.
Şimdi onlar İngiliz olmanın, kuvvetli bir ülkenin vatandaşı olmanın avantajını yaşıyorlar. İngiliz olmanın nimetinden yararlanarak katil ama yaşayan bir katil olarak ve devletlerinin gücüyle iftihar ederek ömürlerini sürdürecekler.
Kellesi giden güçsüz devlet vatandaşı zavallılara rahmet olsun.
* * *
GÜNÜMÜZDE kuvveti olmayan, ama şirreti kuvvet kadar iyi kullananlar da var.
Atina hükümeti gibi.
Onun Dışişleri Bakanı Pangalos gibi.
Adam; "Türkiye ile pazarlıkta Çeşme'yi mi isteyelim?" diyor.
Çıldırmak işten değil.
Adam, atın kuyruğunun altında dolaşan at sineği gibi; güçsüz, ama rahatsız edici...
Geçen gün Türk - Yunan dostluğu amaçlı bir toplantı Paris'te oldu.
Allah için bir kişi çıkıp da Türkiye'nin Yunanistan'a karşı yayılmacı siyaseti var, bunu da Türk medyası destekliyor diyebildi mi?
Bırakın medyayı, vatandaşlarımızdan Yunanistan'a kem gözle bakan var mı?
Peki Atina hükümeti ne istiyor?
* * *
"KUVVET haktır" sözünün bugün dahi geçerli olduğunu İngilizler ispatladı.
Güç, uluslararası ilişkilerde hala en önemli unsur.
Ama içte birlik, dirlik, istikrar olmayınca dışa karşı da güçlü olunamıyor.
Bırakın kılıç altından mahkum almayı, at sinekleri bile susturulamıyor...
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr