Ben çok seçim gördüm ama bu seferki eskilere göre karışık.
Sonuç az çok önceden belli olurdu; şimdi ise tahmin güç.
Liderler konuşup durdukça kafa karıştırıyorlar.
Bana göre liderler de söylediklerine inanmıyor ama olsun.
Ya tutarsa.
Yani, “Birkaç seçmeni bile ikna edersem kârdır, aldatırsam kârdır, inandırırsam kârdır. Şurada seçime kaç gün kaldı ki, at gitsin, yutturursam ne âlâ” gibi düşünüyorlar gibime geliyor.
Artık ciddi medya da liderlerin bu boş sözlerine iyi yer vermiyor. Mesela, cumartesi günü ciddi ve büyük 2 gazetemiz liderlere, yani seçim konuşmalarına 1. sayfada alt tarafta küçücük bir yer ayırmıştı.
***
Geçen gün de söz ettim.
Türkiye’nin köklü sorunları liderlerin konuşmalarında yok.
Türkiye’ye AB’ye girebilecek mi, ne zaman girebilir, girmesi iyi olur mu? Ortadoğu’da dargın olmadığımız ülke kalmadı. Nasıl Ortadoğu’nun lideri olacağız?
Milli gelir nasıl artırılacak? Demokrasimiz nasıl demokrasi gibi bir demokrasi olacak?
Yatırımlar nasıl çoğalacak, nasıl sanayi ülkesi olacağız, ihracatımız nasıl artırılacak?
***
Ordu bir âlem.
Adliye başka bir âlem.
Polisin hangisi hakiki, hangisi paralel, anlayana aşk olsun.
Ve Kılıçdaroğlu “Bana 4 yıl yeter” diyor.
Hepsini o düzeltecek.
Hangi planla, projeyle. 4 yıl istemek kolay ama sonuç ne olacak!
***
Türkiye 50 yıldır eğitimini sağlam bir temele oturtamadı.
Yabancı dil bir mecburi oldu, bir mecburiyet kaldırıldı, sonra yabancı dil yine zorunlu oldu. Oyuncak gibi. Koy, kaldır. Okullar imam hatip ve normal okullar olarak ikiye ayrıldı.
Şimdi liseye geçişte yeni bir ek puanlama daha getiriliyor.
Üniversiteye iş dünyasının ihtiyaçları da göz önüne alınarak öğrenci kabul edilmeli. Oysa bizde öyle değil. Milyonlarca genci üniversiteye yığ. Onlar istedikleri, istemedikleri fakülteleri doldursun. Ve mezun olunca işsiz kalsınlar.
Olur mu?
Eğitimde teknik öğretim ağırlıklı olmalı. Bizde bunu düşünen, planlayan yok.
Yılları, eğitimde yaz-boz tahtası ile geçireceğine bize benzeyen bir ülkeyi taklit etseniz, olmaz mı?
50 yıldır orijinal bir eğitim sistemi yaratmayı başaramıyorsanız, kopya çekmeyi de beceremiyor musunuz?
***
Yani, dert çok.
Bunların hepsi çözümlenebilir ama bu işi bilenlerin plan ve projesi ile.
Atmayla değil.
GENÇLER Bunu da bilsin
19 Mayıs diye Davutoğlu köşkte gençlere konuştu. Her 10 yılda Türk halkının başına gelen olumsuzlukları anlattı. Fakat bir şeye dikkat çekmedi. Bütün bu başımıza gelen kötülüklere beceriksiz, kabiliyetsiz, yeteneksiz, başarısız, egoist ve kendini düşünen bazı siyasiler, politikacılar sebep oldu.
Bu vatan ne çektiyse onlardan çekti ve çekiyor.
Kalkınmamızı onlar frenledi. Ülkemizi geri bıraktı.
Gençler bunu da bilsin...
EN İYİSİ Şeref Meselesi
Dizilerin çoğu mevsim finaline giriyor.
Bazıları da bitiyor.
TV’ler zaten dizi ve tartışma programlarının işgali altında.
Benim iyi dizilere sözüm yok. Tartışma programlarının da Türkiye’nin zihnini açtığı ve çeşitli görüşlere yer verdiği için yararı inkâr edilemez.
Ama dikkat edildiyse “iyi diziler” dedim.
Bana göre iyi nedir?
Evvela dizide hareket olmalı, aksiyon olmalı, birkaç hayat hikâyesi birden, yani yan olaylar olmalı, uzun uzun ikili konuşmalarla can sıkmamalı, karşılıklı konuşmadan çok hareket, olay olmalı, tansiyon inip çıkmalı, sürprizler olmalı, seyirciyi şaşırtmalı. Bir adamın veya kadının daha doğrusu bir olayın peşine takılıp günlerce yalnız o olayın peşinde gitmek seyirciyi sıkmaz mı?
Bana göre (tabii izlediklerim arasında) “Şeref Meselesi” çok iyi bir TV dizisi idi. Ama final yaptı, yani sonlandırıldı.
Bana sorarsanız bu final erken oldu.
Bir “gebelik” haftalarca dizi olurken ve ekranda dururken “Şeref Meselesi”nin kaldırılması şanssızlık.
Ama TV’ciler demek ki bizim gibi düşünmüyor.
Ne yapalım.
ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ...
- Kılıçdaroğlu: Devlet yönetimi kursu açacağım.
İlk öğrenci herhalde kendisi olur.
- Demirtaş: Barajı geçmezsek bırakırım.
Neyi?
- Denizbank traktör sahibi yapacak.
Sakın tekne olmasın.
- Prens Charles süpermarkete karşı.
Yoksa bakkal dükkânı mı açacak?
- 18 yıllık beraberlik nikâhla bitti.
Erken değil mi?
- Her 2 kişiden biri hipertansiyonlu.
Türk olduğu nasıl da belli.
- Paralelde sıra orduda.
Parayla değil sırayla.
- Sokağa bırakılan Golden’ler ABD’ye götürüldü.
Hayvanseverlerin yüzü kızarmadı mı?