KAÇAMAĞIN da yolu yordamı, raconu vardır, desem, beni tanıyanlar atma, sen bu işin ne yolunu ne de yordamını bilirsin, derler.
Ama bir olay hakkında konuşmak için mutlaka o olayın profesörü olacak kadar deneyim sahibi olmak mı gerekir?
Başkalarının tecrübelerinden istifade ne güne duruyor?
Öyleyse Clinton'un başını derde sokan kaçamaklardan bizim de söz etme hakkımız var demektir.
Nasıl olmasın ki, "kaçamak" diye basite alınan bir olay, süper devlet ABD'yi Başkanı'ndan etmek üzere.
Her nimetin bir külfeti vardır!..
Clinton istifa edebilir.
* * *
ÖZEL hayatlar gizlidir.
Ama kamuya mal olmuş kişiler için bu ilke yumuşar, onların özel yaşamı pek o kadar da gizli kalamaz, kalmaz...
Clinton'unki de öyle.
Hülya Avşar'ınki de.
Hülya Avşar da şimdi nereden çıktı, demeyin?
Eşi'nin Bodrum'daki bir kaçamağı bugünlerde gündemde.
Ama ilginç olan Hülya Avşar'ın tepkisi. Ve bu tepki Hillary Clinton'a paralel bir tepki:
"Kaya'ya güvenim var. Ama eğer beni aldıtmışsa yapacak bir şey yok. Her kadının başına gelebilir. Normaldir..."
Oysa Hülya Avşar'ın kısa bir süre önce aldatılması halinde ne yapacağını soranlara verdiği yanıt hiç de buna benzemiyordu...
"Kaya'nın beni aldatıp aldatmadığını birkaç kez araştırdım. Ayrıca nasıl olsa duyarım, bana gelir böyle haberler. Geldiği zaman da silerim."
Peki ne oldu da Hülya Avşar değişti?
Meşhur söz:
"Başa gelen çekilir."
Hillary Clinton da olsanız, Hülya Avşar da.
* * *
CLİNTON'un yaptıklarına kaçamak denir mi?
Ve bu yaptıkları hoş görülebilir mi?
Türkiye'de de az çok benzer olaylar yaşandı.
Rahmetli Menderes'in kaçamakları vardı. Suzan Sözen ve Ayhan Aydan onun iki aşkıydı. Bu ilişkiler Yassıada'da aleyhinde kullanıldı. Sonra Bakan Hasan Fehmi Güneş , Aynur Aydan'la olan kaçamağı yüzünden istifa etti. Bir başka bakanımızın Hamdi Üçpınarlar'ın da kaçamak anındaki biraz rahat sayılabilecek pozlardaki fotoğrafları yayınlanmış ve bu kaçamak onu hem bakanlıktan, hem de partisinden etmişti. Kaçamak yaptığı hanım sekreterinin sıktığı kurşunlarla yaralanan İlyas Aktaş gibi milletvekilimiz de olmuştu. Yani onlar kaçamaklarının faturasını ağır ödediler.
* * *
CLİNTON farklı adam.
O dünyanın lideri, dünyanın kaderine hakim, tüm gözler onun üzerinde, kaçamakları ise ölçü dışı!..
Ve dünya hakimiyetini kullandığı en kritik anlarda bile, mesela Arafat'la Oval Ofis'te pazarlıktayken yan odaya geçip Monica Lewinsky'le kaçamağı kaçırmayacak kadar iradesiz. Ve de yalancı...
İşte fark da burada.
Dünya lideri bir başkan bu kadar laubali, bu kadar saygısız, bu kadar münasebetsiz ve de bu kadar zayıf olamaz. Onu Hillary affetse bile milletinin affetmesi kolay mı?
Onun için kaçamağın da bir raconu vardır, dedik.
Clinton'unkine kaçamak denebilirse...
HER seçim arifesinde gecekondu yapımı artar.
Bu klasik bir durumdur.
Mahalli ve merkezi yöneticilerin sorumsuzluklarının, hukuk tanımazlıklarının belgesidir bu. Oy için yapmayacakları yanlışın olmadığının göstergesidir.
Şimdi benzer bir durum daha doğdu.
Seçim arifesinde türbandan yana görünmek.
Günlerdir türban konusunda İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Nur Serter elinden geleni bir anne sıcaklığıyla yapıyor...
Türbanlı kızlarımız onun da kızları sayılır. Onları ikna metoduyla, uzlaşmacı bir tavırla şu anda geçerli olan mevzuata uygun davranmaya, üniversiteye kazandırmaya, eğitimlerini sürdürmelerine önayak olmaya gayret ediyor.
Ama bir de bakıyorsunuz bu insancıl gayrete en sert çomağı Başbakan sokmamış mı?
Bu tutum belki bir miktar oy sağlayabilir ama ya kaybettirecekleri?..
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr