Yarım kalan sinema filmi gibi.Sormak istediğim şu: Günlerce 7den 70e herkesi çok yakından ilgilendirdiğini gördüğümüz, adeta ülkeyi iki kampa ayıran "kamusal alan" konusu ne oldu?Çözümlendi ve sorun olmaktan çıktı da o nedenle mi gündemden kalktı?* * *TÜRKİYEde türban sorununun çözümü isteniyorsa önce kamusal alanın tarifi üzerinde yaklaşım gerekiyor.Oysa bizde herkes, kamusal alanı, körün fili tarifi gibi, daha doğrusu ideolojisine göre tarif ediyor.Örneğin, Başbakan Tayyip Erdoğana göre: "Kamusal alan özgürlüklerin ve hakların hayata geçirildiği, yaşandığı alandır. Her türlü farklılığın kendine hayat bulduğu bir yerdir."Bu tarif kabul edilirse, her yere türbanla girip çıkmak da mümkün olacaktır.Başbakan Yardımcısı Şenerin tarifi de Başbakanınkinden farklı olabilir mi? "Kamusal alan tüm bireylerin yararlanabileceği bir alandır..."Meclis Başkanı Arınçın tarifi, daha doğrusu tarifsizliği ilginç: "Kamusal alan diye bir şey yoktur, Anayasada gören varsa bana da söylesin..."* * *KAMUSAL alandan "resmi olan"ı anlayan var.Kamusal alandan "devletle ilgili olan"ı anlayan var."Devletin sivil topluma iradesini kabul ettirdiği alanı" kastedenler var.Kamusal alan yerine "özel, toplumsal ve resmi mekan diye üçlü ayrımı benimsemek gerekir" diyenler var.Peki, kabul edilebilir bir tarife nasıl ulaşılacak?* * *KAMUSAL alanın tarifinde bir yakınlaşma, uzlaşma sağlanamazsa ne olur?Türkiyenin adeta ikiye bölünmüş hali devam eder. Türban tartışması içinden çıkılmaz hal alır.Şimdi üniversiteler tatilde, adliyeler tatilde. Yarın onların açıldığını düşünün. Kamusal alan konusunda bir ortak noktaya varılarak yeni çalışma yılına girilmesi çok yararlı olmaz mı?* * *KAMUSAL alan, hukuki olduğu kadar sosyolojik bir konudur da.Öyleyse her kişiden, varmak istediği sonuca göre bir tarif çıkmasına artık nokta konulsa ve bir uzman heyete bu tarif işi ihale edilse, olmaz mı?Nasıl ki en önemli kanun maddeleri bile bir uzman kişiler grubuna hazırlattırılıyorsa, işte öyle. BİR konu gündemi günlerce işgal ediyor. Sorun halini alıyor. Ama kabul edilebilir bir noktaya varılmadan rafa kalkıyor. Başbakan gazetecilere karşı sert. Aynı sertliği muhabir arkadaşlardan beklemekse meslek etiğine uymaz.Ama bu tartışma artık geride kaldı. Başbakan Tahran yolunda gazetecilere, "... Biraz sinirliyim... Bana kızmayın..." dedi.Bu yeni ve olumlu bir başlangıç sayılabilir. BAŞBAKANIN JESTİ NÜKLEER Türkiyede ne zaman nükleer enerji konusu gündeme gelse her kafadan başka bir ses yükselmeye başlıyor.Oysa ölçü, fayda ve güvenlik olmalı. Bunu da uzmanlar gelişmelerdeki son noktayı belirterek, dünyadan örnekler vererek ortaya koyarlar, karar da ona göre verilebilir.Örneğin, aleyhte olanlar, "Dünya nükleer santral yapımından vazgeçiyor" derken, savunanlar, "Şu anda yeryüzünde 34 santralın yapımının devam ettiğini" belirtiyor.Nükleer santral yandaşları güvenlik sorununun artık çözümlendiğini de öne sürüyor.Bugün dünyada 31 ülkede 440 nükleer santralın çalıştığı da biliniyor. Bunların 103ü ABDde, 59u Fransada, 54ü Japonyada, 30u Rusyada. 59 adet de inşaatı süren ve yapımı planlanan nükleer santral var.Buna karşılık çeşitli tarihlerde nükleer santrallarını kapatan ülkelerin olduğu da biliniyor.Başa dönelim, geldiğimiz noktada bu santrallarda artık güven sağlanabiliyorsa ve onlardan elde edilecek enerjiyi başka yollardan veya aynı maliyetle elde etmek mümkün değilse, nükleer santrallar tartışmasında gelin daha serinkanlı olalım. Santral tartışması EKONOMİ "Ekonomi iyiye gidiyor..."Herkes için mi?Hayır.Ekseriyet için mi?Yine hayır.DİEye göre yılın ilk üç ayında verimlilik yüzde 11 artıyor, istihdam artışı ise yüzde 0.6da kalıyor.Vitesi geriye takıp bir de öyle bakalım; yine DİEye göre son 15 yılda verimlilik artışı yüzde 160lara varırken, ücret artışı ancak yüzde 50lere varıyor.Bir yanda büyüme ve üretim artışı var ama onunla ters orantılı olarak büyük istihdam alanlarında ve kamuda çalışan sayısında düşüş var. Büyüyen pastadan çalışanlar yararlanamıyor.İşi olanlar enflasyonun üzerinde kazanabiliyor mu?Kazanamıyor.Gelir dağılımında adalet sağlandı mı?Hayır.Öyleyse ekonominin iyiye gittiği sözleri ne ifade ediyor?Büyük halk kesiminin mutluluğuna yaramayan gidişe iyiye gidiş denir mi? dheper@milliyet.com.tr Hem iyi hem kötü!..