Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Gün gelecek Türk-Kürt kucaklaşacak.” Bunu kim söylemiş.
Osman Baydemir, yani BDP’li Diyarbakır Belediye Başkanı.
Hem de Erciş’te, hem de deprem felaketinin vurduğu kardeşlerimize.
Zaten 74 milyon kardeş değil mi? Kardeş.
Türkiye’nin her yanı rekor yardımı deprem felaketi gören kardeşlerine ulaştırmak için adeta seferberlik ilan etmedi mi?
Ama Osman bey: “Gün gelecek kucaklaşacaklar” diyor.
Ayol senin gözün kör mü, halk, Türk kökenli, Kürt kökenli bakmıyor “kardeşiz” diyor, yardım sağanağı da bunu ispatlamadı mı? Sen neyin peşindesin?..
Burada bile, “Türk-Kürt” diye bölücülüğün mü peşindesin? Ama amacına ulaşamayacaksın. Biz kardeşiz ve böyle kalacağız.
* * *
Kazan Vadisi’ne düzenlenen operasyonda ölü olarak ele geçirilen teröristlerden ikisinin cenazesi Diyarbakır’a getirildi.
BDP’liler, 24 askerimizi şehit eden teröristlerin cenazeleri için tören hazırladı.
BDP Genel Başkanı Demirtaş, bağımsız milletvekili Leyla Zana, BDP milletvekili Emine Ayna, Ayla Akat Ata ve BDP belediye başkanları yürüyüş yapacaktı.
Polis engel olmak isteyince de BDP’liler asıl yüzünü gösterdi. Genel Başkan Demirtaş’tan cesaret alanlar polise taş ve havai fişeklerle saldırdı. Kepenk kapatmayan bir market, göstericilerin havai fişek, molotof kokteyli ve taşlı saldırısına uğradı. Yağmalandı.
Bu olay, tek başına bile terörün ve teröristlerin BDP tarafından desteklendiğini, tahrik edildiğini, onların emirlerini dinlemeyip kepenk kapatmayanların doğduklarına pişman edilmek istendiğini göstermiyor mu?
Oysa BDP’nin bölgede saldığı korkuya rağmen olabildiği oy da meydanda.
* * *
Peki iktidar gerekeni yapmıyor mu?
Hayır. O “fasa fiso”yla vakit geçiriyor. Ve atı alan Üsküdar’ı geçmek üzere.
Terör suç da, terörü şöyle veya böyle teşvik, suç değil mi?
“Taş atan çocuklar yasası” olarak bilinen TCK’nın 265’inci maddesinin değiştirilmesinin ardından küçük yaştaki çocukların işledikleri suçların türünde değişme yaşandı. Artık taş yerine molotof kokteyli atıyorlar.
Bu çocukların, çoğunun salıverildikten sonra suça yine karıştıkları anlaşıldı. Önceden terör suçuna karışan çocukların büyük çoğunluğu tutuklanıyordu, yasadaki değişiklik sonrası çocuk olarak değerlendirilip salıveriliyor.
Demek ki, “Taş atan çocuklar yasası” çıkmadan önce söylenenler yanlıştı. Bu değişiklik çocukları kurtaramadı. Onlar aletti yine alet olarak kullanılıyor. Onları kullananları cezalandırmalı.
Özet: Türkiye Cumhuriyeti toprakları parçalanıyor ve “bazıları” ahkam keserek bu teşebbüsü kamufle etmeye çalışıyor.
Hükümetse atıyor, tutuyor ve aslında uyuyor.

Haberin Devamı

SEÇİM YETER Mİ?
Ne için insan iktidara gelmek ister?
Ülkeyi daha ileriye götürmek, refahı halka yaymak, eşitliği sağlamak için.
Peki iktidara getirildiğin halde bunları sağlayamıyorsan bir müeyyidesi (yaptırımı) olmalı. “Var ya, bunları sağlayamayan gelen ilk seçimi kazanamaz”, denilebilir.
Ama ben yalnız başına seçimi kaybetmeyi müeyyide olarak kabul edemiyorum.
Memleketi geri götürmenin, halkı mutsuz etmenin, refahı değil fakirliği yaymanın, devletin parasını çar-çur etmenin, geleceği görüp planlayamamanın, ülkeyi batırmanın, iflas ettirmenin başka müeyyideleri de olmalı.
Mesela, Papandreu ve Berlusconi evlerine çekilip memnun, mesut oturacaklar mı? İşte ben bunu hazmedemiyorum.

Haberin Devamı

İRAN LİBYA’YA BENZEMESİN
Suriye ile ilişkileri yüzüne gözüne bulaştıran Davutoğlu “İran’a askeri müdahaleye karşıyız” dedi.
Ankara hükümeti “Libya’da askeri müdahaleye, NATO müdahalesine, karşıyız” dememiş miydi? Ne oldu?
Kısa sürede Türkiye de müdahalecilerin yanında yer aldı. Bugün de Ankara Davutoğlu’nun ağzından “Bölgede askeri müdahaleye karşıyız” diyor. Türkiye, İran’a askeri müdahale istemiyor.
Bakalım ne zamana kadar?

Haberin Devamı

AİLEYİZ
Ali Gevgilili...

Ben Milliyet’te, Adnan Tahir’in servisinde gazeteciliğe başladım.
Birkaç ay sonra Ali Gevgilili’nin yanındaydım, yani İktisat servisinde.Beni Milliyet’e getiren Abdi İpekçi, neredeyse her gün “artık yazı işlerine indin değil mi” derdi. Ben de kaçamak cevaplar verirdim. Çünkü kıdemli ve tanınmış gazetecilerin bulunduğu Milliyet Yazı İşleri’ne inmekten çekinirdim, korkardım. Benim yardımıma Ali Gevgilili yetişti ve “korkma, sen yazı işlerinde çalışanlardan iyisin, in aşağı, yazı işlerine” dedi. Ben de yıllarca içinde kalacağım, rekor kıracağım Milliyet Yazı İşleri’nde, Abdi İpekçi’nin arzusunu yerine getirerek çalışmaya başladım.
Bunu Ali Gevgilili’nin benim hayatımdaki rolünü belirtmek için yazdım.
Bir dikkat çekici konu da Ali Gevgilili’nin rahmetli eşinin beni evlendirmek isteğidir.
Bu da o ailenin samimiyetini ve arkadaşlarına verdiği önemi, duyduğu güveni gösterir.
Zaten o zamanlar gazetede çalışanlar aile gibiydi. Üzüntü ve sevinçleri ortaktı. Aralarında ciddi bir samimiyet vardı.
* * *
Ali Gevgilili’nin eşinin öldüğünü duyduğum zaman beynimden vurulmuşa döndüm.
Onların Amerika’daki adreslerini, uğraşmama rağmen elde edemedim. Geçende Vahap Munyar arkadaşım Ali Gevgilili’ye ABD’de verilen plaketi yazdı, Ali Gevgilili’nin hastalığı onu yatağa mahkum etmişti. Ama her gün 2 gazete alıyor, okutuyor ve dünyayı, Türkiye’yi izliyordu.
O az bulunan gazetecilerdendi. O bu mesleğin temel taşlarından biriydi. Bilgili, coşkulu, yetenekli idi. Meslek onun onuruydu.
Eşine rahmetler, Ali Gevgilili’ye acil şifalar dilerim.

TRAFİKTE
Sahtekârlar...

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir. Tekdirden anlamayanın hakkı kötektir.”
Bu söz sanki “trafik yüzsüzleri” için söylenmiş, değil mi?
Kırmızı ışığa uymayanlar. Emniyet şeridini kullananlar. Alkollü direksiyona geçenler. Hız limitini takmayanlar. Ters yola girenler. Araba kullanırken telefonla konuşanlar. Emniyet kemeri takmayanlar. Olur olmaz her yeri, özellikle kaldırımları park yeri olarak işgal edenler.
İşte devlet devletse bunları hizaya getirmesi lazım değil mi?
Şimdi öğreniyoruz ki yıl başından itibaren trafik cezaları yüzde 10 artacak. Müjde gibi bir haber...
Ama bana sorarsanız yüzde 10 yetmez, daha fazlası düşünülmeli. Ceza caydırıcı olmalı. Bazı ukalalar var ki, onlar özel arabalarına, polis arabası süsü veren lambalar takıyorlar.
Hele o açıkgözlerin “trafik cezası” değil “sahtekarlık cezası”yla cezalandırılmaları yararlı olmaz mı? Olur. Öyleyse...

USLU
Tarihe geçti

Salim Uslu, Kamer Genç’i Meclis kürsüsünden itti düşürdü, konuşturmadı. Salim Uslu “kabalığı” tarihe geçti. Ona bu ceza yetmez mi, yeter. Çünkü, “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” Tarihe “Meclis’teki kaba” olarak geçmek iyi mi? Buna cevabı bırakalım Salim Uslu’nun vicdanı versin.