Ama cumhurbaşkanlığının bir de manevi yanı var. Yani konsensüs, yani uzlaşma yanı.Ülke insanlarının çoğunluğu tarafından istenme, saygı duyulma ve cumhurbaşkanı olarak kabul edilme durumu.Onun partisine oy vermeseniz bile o kişiye saygı duymanız, o kişiyi cumhurbaşkanı olarak kabul etmeniz, görmek istemeniz mümkündür.Bugüne kadar Türkiye'de hep böyle oldu. Öyle kişiler cumhurbaşkanı seçildi ki, 70 milyon Türkiye vatandaşı bu kişiyi cumhurbaşkanı olarak tanıdı, saydı...Buna konsensüs denildi.Yani uzlaşma.Uzlaşma pazarlıkla olmaz, uzlaşma gönüllerde olur.* * *BUGÜN Tayyip Erdoğan üzerinde bu uzlaşma var mı?Yok.Niye yok?Çünkü Tayyip Erdoğan ordu, yargı, üniversiteler ve Cumhurbaşkanlığı ile çatışma içinde.Öyleyse Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz.Şeklen seçim hukuki olabilir ama, onun seçimi gönüllere uygun değildir.Bakın işverenlerin kuruluşu TÜSİAD'ın Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ne diyor:"Cumhurbaşkanlığı seçimleri toplumsal uzlaşmayla gerçekleşmeli. Bu, toplumsal huzur için gereklidir."Bu ne demek?Meclis çoğunluğu burada şeklidir, ona bakılıp bir seçim meşru addedilebilir.Bu doğrudur.Ama bu toplumsal huzuru getirir mi?Ülkeye "huzur" getirir mi?Arzuhan Doğan Yalçındağ bunu gazetecilere dün de tekrar etti.Üstelik AKP milletin yüzde 27'sinin, oy verenlerin yüzde 34'ünün oyuyla iktidardadır. Bu da düşünülmeli.Sonra Tayyip Erdoğan daha gençtir, alacağı yol vardır, edineceği tecrübe çoktur.Öyleyse, bu kez, bu kritik dönemde herkesi kavrayacak, 72 milyonun tecrübesine saygı duyabileceği, dışta sözü dinlenir bir kişinin cumhurbaşkanı olması Türkiye'nin lehine olacaktır.Halkın ekseriyetinin cumhurbaşkanı olarak görmek istediği daha belli değil ama, kimi istemediği belli değil mi? CUMHURBAŞKANLIĞI anayasal bir mevkidir. Kenan Evren için:"Resmi bitirdi, haritaya başladı.""Kürdistan" diyen ABD Dışişleri Bakanı Rice için:Dervişin fikri neyse zikri odur.Milli Eğitim Bakanı öğrencilere sordu:"Öğretmeninizi seviyor musunuz?"Öğrenciler "Evet" diye bağırırken bir küçük öğrencinin sesi yükseldi:"Hayır." ÖLÜMSÜZ SÖZLER Kürt kökenliler kaç milyon olursa olsun Türklerle kardeştir. Türkiye 72 milyon kişiden müteşekkildir.DTP siyaset yapmak için Kürt kökenli vatandaşları alet etmek istiyor, o kadar.Ezilen yalnız Kürt kökenliler mi? Hayır. Anadolu'nun birçok yöresinde ekonomik ve siyasi bakımdan ezilenler var.İşte bu yüzden 4 Kürt kökenliden 3'ü oyunu DTP'ye vermiyor, yani onlar istismarın farkında.DTP adeta Apo ile Barzani arasında gidip geliyor. Bakalım nereye kadar? DTP istismar ediyor BEKLİYORUZ Kendimize mesele çıkarıp sonra bu meseleyi çözmek için zaman harcıyoruz.Evren'in sözleri de öyle.Paşa emekli olduktan sonra sustu sustu, 90 yaşında konuştu, başımıza iş açtı.Bakın onun Türkiye'yi 8'e bölen sözleri ülkeyi 8'e bölmedi ama 2'ye böldü.Kimi onun önerileri için, "Kimse kızmasın Evren'e, düşünsün", kimi ise, "Kenan Evren'in zırvaları" diyor.Belki de en iltifatkâr sözü Abdullah Öcalan sarf etti: "Evren askeri bir dehadır."Şimdi Sayın Kenan Evren'e düşen bir görev var:Bir basın toplantısı yapıp sözlerine açıklık getirmek. Çünkü sözleri kendi içinde tutarlı değil.Evren de sözlerinin "yanlış anlaşıldığını" söyledi.Bunu, yani açıklamasını bütün basının önünde yapmalı. Yani ne demek istedi, anlatmalı.Bölge valiliğini mi savunuyor, İspanya'daki gibi bölgeli devleti mi savunuyor, federatif sistem taraftarı mı, eyaletler sistemini mi istiyor, illere ve onların idari parçalarına yeni şekil mi öneriyor, açıkça anlaşılsın."Topyekûn intihara teşebbüs ediyoruz" dememek için bunu beklemek 72 milyonun hakkı. Evren ne demek istedi? TV'YE DİKKAT Şanlıurfa'da TV'de gördüğü intihar sahnesini canlandırırken ölen ilkokul öğrencisi Hatice olayı unutulmamalı.TBMM Şiddeti Önleme Komisyonu Başkanı Halide İncekara, "Dizi filmlerde gösterilen intihar ve benzeri sahnelerin durdurulmasını" istedi.TV'yi taklidin ölüm sonucu vermesi yeni mi oluyor? Hayır.Yıllardır bütün dünyada benzer acı olaylar tekrar ediyor. Ve buna kesin çare bulunamıyor. Neden?Belki de bulunmak istenmiyor.Reyting her şeyden önce geliyor da ondan. İngiltere'de bir tarihte yatılı bir okulda, 13-16 yaş grubu arasında yapılan bir araştırma ilginç sonuçlar vermiş. Çocuklar iki gruba ayrılarak, birinci gruba 15 gün süreyle yalnızca komik ve sosyal programlar izlettirilmiş. İkinci gruba ise bol şiddet içeren filmler, programlar gösterilmiş. Yapılan testler sonucunda, birinci grupta hoşgörü, tartışma, iletişim ve gülme düzeyi; ikinci grupta ise sözel ve fiziksel saldırganlık düzeyinin yüksek olduğu saptanmış.İngiltere'de 2.5 yaşındaki James Bulger'i, 11 yaşındaki iki çocuğun şiddet filmlerinin etkisinde kalarak öldürdüğü meydana çıktı.Norveç'te de 5 yaşındaki Silje Mavie Redergard adında bir kız çocuğu öldürüldü. Silje'nin TV'den etkilenen 6 yaşındaki arkadaşları tarafından taşlandığı, dövüldüğü ve kar üstünde ölüme terk edildiği anlaşıldı.Hukukçulara göre, 5 yaşındaki bir çocuk ekranlarda bu tür programları seyrederek 15 yaşına geldiğinde 18 bin cinsel taciz, saldırı, kavga ve işkence yolu öğrenmiş oluyor. Unutmayalım, "Medya silahtır, bu silahın iyiye kullanılması lazım." dheper@milliyet.com.tr Daha çok çocuk ölür