Son örnek, kiracıları koruma bahanesiyle ortaya çıktı.Borçlar Kanununda değişiklik hazırlığı kiracı-ev sahibi diye vatandaşı ikiye ayırıp birbirine düşürdü bile.Bu konuda önce ülke gerçeklerine bakalım.Bu ülkede her kiracı yoksul, her ev sahibi zengin değildir.Babadan kalma bir evde oturup emeklilik ikramiyesiyle aldığı daireyi kiraya vererek geçinmeye çalışanlar çoktur.Varlıklı olduğu halde kirada oturmayı tercih edenler de vardır. Çünkü mülke yatırılacak paranın ticaretteki getirisi, bir dairenin kirasından elde edilenin 5-10 katıdır.250-300 milyarlık bir dairenin bugün kirası ortalama 1 milyar lira civarındadır. Oysa bu paranın en düşük faizle getirisi ayda 4-4.5 milyar liraya varabilmektedir.Borçlar Kanunu gündemdeki şekliyle çıksa ev sahiplerinin büyük bölümü evlerini satmayı tercih edecektir. Ev alıp kiraya vermek artık akıllı işi olmaktan çıkacaktır. Konuta yatırım da bu nedenle düşecektir. Bu durum kiracıların da aleyhinedir.* * * EV sahipleri ve kiracılarla konuşun, bakın. Yasa değişikliğinden kiracıların memnun, ev sahiplerininse büyük tepki içinde olduklarını göreceksiniz.Ev sahipleri bu tasarıda tapuların delindiğinden, mülklerinin üzerindeki tasarruf hakkının ellerinden alındığından söz ediyorlar.Doğrudur.Borçlar Kanunu tasarısı bu şekliyle kanunlaşırsa şartlar ne kadar değişirse değişsin, ev sahibi adeta değişmez bir gelire mahkûm olacaktır. Kiracıyı 15 yıl evden çıkartamayarak adeta tapuyu ona teslim etmiş durumuna düşecektir. Depozitoyu bile kullanamayacaktır. Kiracı ev sahibine haber vererek kiraladığı konutu devredebilecek, işyeri akitlerinde ise bunu mülk sahibine haber bile vermeden yapabilecektir.Bu kadar aleyhte hükmü bir arada, bir suçlu için ceza kanununda bile bulmak imkânsızdır.* * * KİRACI zaten bugün de korunmaktadır. Kira artışları sınırlıdır, sınırlı kalmalıdır. Kiracı korunmalıdır ama ev sahibi de devlet tarafından düşman ilan edilmemelidir.Eğer bu devlet sosyal devletse ihtiyaç sahiplerine ucuz kiralık ev, ucuz satılık ev sağlamak onun görevidir.Ankara bu bakımdan acz içindedir.Bu ülkede serbest piyasa ekonomisi geçerliyse, eşitlikçi ve demokratik bir anlayış hâkimse bu tasarı yasalaştığı an "iptal" ile de karşı karşıya kalacaktır.Bu tasarı nedeniyle tanımış olduğumuz Sayın Prof. Dr. Turgut Akıntürk bunu da hesaba kattı mı acaba? BİR yanlışımız var. Vur deyince öldürürüz. Veya kaş yapayım derken göz çıkartırız. Almanya, Türkiyeden gelen "sahte" balları iade etti. Ve AB ülkelerini uyardı. "Türkiyeden bal almayın." Şimdi iki soru var: İade edilen sahte ballar ne oldu? Türk halkına mı yedirildi? Yetkililer bu sahtekârlık trafiğini izledi mi?Türkiyeyi rezil eden bu adamlara ne müeyyide uygulandı? Cezalandırıldılar mı? Yoksa sahtekârlıkları yanlarına kâr mı kaldı? Eğer devlet devletse... ÇÖZÜMSÜZLER Türkiyenin içeride, öncelikli iki sorunu var.Yolsuzluk ve güvenlik.Bu iki konuda kesin sonuç alınmadıkça AKP hükümeti başarılı kabul edilemez. Vatandaş adil ve eşitlikçi bir ortamda huzur içinde yaşıyor denilemez.Yolsuzluk sanıklarından birçoğunun hükümetin kalbine kadar sokulmuş kişiler olduğu görülüyor.Başbakan Erdoğan ve yardımcısı Gülün; "Bunların kökünü kazıyacağız, nereye kadar giderse takipçisi olacağız" sözleri, güzel ama yeterli değil.Önemli olan, yolsuzluk kim tarafından yapılırsa yapılsın buna göz yumulmayacağı gerçeğini kafalara çakmaktır. Hukuki müeyyideleri caydırıcı hale getirmektir. Dokunulmazlık zırhını "kürsü" dışında kaldırmaktır.Belki de bunlardan da önemlisi, particilik içgüdüsüyle şaibeli bazı kişileri kilit noktalara atama alışkanlığından vazgeçmektir.İç güvenlik, asayiş ve adi suçlar bakımından Türkiye belki de tarihinin en kritik dönemini yaşıyor. Yazılı ve görüntülü medyaya yansıyanlar ürkütüyor. Yetkililerin vatandaşa dönüp "Siz de önlem alın" demeleri, acz ifadesidir.Yolsuzlukları asgariye indiremeyen, vatandaşın güvenliğini sağlayamayan iktidar, iktidardan yoksun demektir. Güvenlik - yolsuzluk PAMUK SUSTU Bayram değil, seyran değil Orhan Pamuk neden bu "Ermeni" konusuna sarıldı?Saygın bir Türk yazar, "1 milyon Ermeni katledildi" derse bunun Türkiyenin düşmanlarına yarayacağını bilmez mi?Üstelik Orhan Pamuk bu konuda uzman olsa, araştırmaları bulunsa yüreğim yanmayacak.Ülkeler ve halklar arasında uzlaşmayı, dostluğu, barışı sağlamak varken ve bunu başaranlar "Nobel" alırken, Pamukun yangına benzin dökmesi onu yüceltir mi?Bakın Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryanın Türkiyeye yolladığı yarı resmi heyetteki, Gençlik Partisi lideri Asatıryan, soykırım iddialarıyla ilgili olarak nasıl tansiyonu düşürücü konuşuyor: "Padişahlık dönemine ilişkin rivayetler. Kabul etmiyoruz. Fransa ve ABD aramıza girmesin..."Bunları söyleyen bir Ermeni politikacı."1 milyon Ermeni Türkiyede öldürüldü" diyense bizim Orhan Pamuk.Hangisinin tutumu insanlık için daha yararlı, siz karar verin. Karar verin ki, Pamukun yüzü kızarsın. dheper@milliyet.com.tr Sükût ikrardan gelir