Böyle gitmez, gitmemeli... Liderler acele toplanmalı, son olayların, Ergenekon’un siyasi tarafı var. Onu ele almalı.
Adli taraf yargıya, askeri taraf Silahlı Kuvvetler’e bırakılmalı, ve siyasi taraf liderlere gündem teşkil etmeli.
* * *
“Susurluk”ta 72 milyon birlikti, Ergenekon’da ayrı.
Niye?
Bu ayrılık ülke yararına mı?
Hayır.
Ülke yararına değil. Ama bazılarının yararına.
Memleketi, devleti unutup, varsa yoksa Ergenekon.
Bu ayrılığı yaratanlar, ısrar ederlerse, bir gün bunun cezasını göreceklerini bilmeli, çünkü bu gemide onlar da var.
* * *
Peki Susurluk’ta 72 milyon birlikti de Ergenekon’da niye bölündü?
- Çünkü AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan kendisini bu davanın savcısı ilan etti. Yani taraf oldu. O taraf olunca, “karşı taraf” da oluşuverdi...
- Bu dava sebebiyle hep muhalif olanlar gözaltına alındı, hapse atıldı.
- Gözaltına alınan muhaliflerin bir kısmı hemen serbest kaldı ama bunlar gözaltına alınırken hakarete uğradı.
- Ergenekon’un savcısı Öz “gizli” bir adam. Ortada pek yok. AKP zihniyetine yakın olduğu iddia ediliyor. Öz işini polisle görüyor ve bu yüzden de savcı sayısı artırılamıyor.
- 2500 sayfalık bir iddianameyi okumak bile zor. Ve soruşturmanın ucu açık. Bir kısım muhalif var ki, onların daha iddianameleri yok. Neyle suçlandıklarını bile bilmiyorlar.
- İktidar, Türkiye’yi ilgilendiren diğer yolsuzlukları unuttu! “Ergenekon virüsü yoksa CHP lideri Baykal’a mı bulaştı?” diye AKP sözde “espri” yapıyor.
- Doğru yanlış, her iddia, her konuşma kanunlara aykırı olarak baştan beri yandaş medyaya sızdırıldı.
İşte bu noktalar, bu yapılanlar 72 milyonu ikiye böldü.
Erdoğan’ı tutanlar ve tutmayanlar. “Türkiye bir korku devleti oluyor” diyenler Başbakan Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Ona karşı oluyorlar. Onun için, bu kez Susurluk’un yarattığı birlik manzarası yok.
* * *
Bu satırlardan, çeteler yargılanmasın anlamı çıkarılmamalı... Hep diyoruz, Susurluk ve uzantıları, ve Ergenekon’da çeteciler varsa bunlar yargılanmalı ve hak ettikleri cezaya yargı tarafından çaptırılmalı.
Ama muhalifler Ergenekoncu diye hapiste tutulmamalı, hakarete uğramamalı.
İşte Türkiye’yi bölen bu.
(Bu yazı Çankaya zirvesi açıklanmadan önce dizgiye verilmiştir.)
BAŞKAN ARANIYOR
Mahalli seçim yaklaştı ama bu seçimde “merkez sağ” yok. Yani, demokrasimiz hep söylendiği gibi “topal”. Peki, bu topallıkla yol alınır mı?
Alınamaz.
Öyleyse, bu yerel seçimlerden vazgeçtik, hiç olmazsa vatandaş, ilk genel seçimlerde kuvvetli bir merkez sağ parti görse. ANAP’lılar ve DYP’lilerin birleşmesinden doğan ve katılımlarla güçlenen yeni bir parti. Bunun için de kadro ve lider lazım. Ha gayret...
Her fakülte sınav yapsın
Gençlerimizin üniversiteye girişleri bir türlü “değişmez” kurallara bağlanamadı.
Şimdi yeni bir sistem getiriliyor. Buna da “iki aşamalı ÖSS dönemi” deniliyor. Buna göre üniversiteli olabilmek için gençlerimizin önünde 4 sınav olabilecek.
Bakalım bu dönem kaç yıl sürecek ve ne zaman vazgeçilecek?
Biz dünyayı yeniden keşfediyoruz. Avrupa ülkeleri nasıl üniversiteye alıyor, onlara baksak ya.
Bizim zamanımızda tek giriş sınavı vardı ve onu da her fakülte kendi yapardı. Bu şekle dönülemez mi?
Biz İstanbul hukuka girerken 1000 kişi alan 1. sınıf için 1013 genç başvurunca sınav bile yapılmamıştı.
ATEŞKES
Başbakan’ın hatası
Başbakan hissi davranıyor, ailesini bile Gazze felaketine karıştırıyor.
Hissi davranmak suç mu?
Hayır.
Ama devlet hissi davranmaz, çıkarını düşünür.
Burada da hissi davranmak hakkı varsa da Tayyip Erdoğan devleti temsil ettiği zaman hissi olamaz.
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatlerini düşünecek olan Tayyip Erdoğan’dır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarını korumak ve duygusal davranış. Bu dengeyi sağlamak kolay değildir. Başbakan işte bu zoru başarmalıdır.
Tayyip Erdoğan bu dengeyi kurmayı başaramamıştır. Zoru başaramamıştır.
Tayyip Erdoğan’ın Gazze için “ateşkes kesme” çabaları boşa gitmiştir.
Tabir yerindeyse, Erdoğan “kendi kendine gelin güvey” olmuştur.
Önceliği Mısır ve onun devlet Başkanı Mübarek almıştır.
Erdoğan’a arabulucu değil, Hamas’ın avukatı gözüyle bakılmıştır.
Hamas ve Gazzeliler, çoluk çocuk, kadın bütün sivil halk mağdurdur, ama arabulucu bunu ifade şeklini bilmelidir. Bilememiştir.
Tayyip Erdoğan’ın davranışları savaşı durdurmadığı gibi Türkiye’nin saygınlığıyla oynanmasına da sebep olmuştur.
Türkiye Cumhurbaşkanı Gül Kudüs’teki zirve yemeğine davet edilmemiştir. Ve ateşkes için katkı yapan ülkelere teşekkür edildiği halde Türkiye bu listeye alınmamıştır.
Erdoğan “Bir musibet, bin nasihatten evladır” deyip bundan ders almalıdır, ama... Başbakanlık ders alma mevkii değildir.
FİLİSTİN
Bu savaş bitmez
Filistin sorunu kaç yıldır çözümlenemedi, bundan sonra da kesin olarak çözümlenemez. Çünkü İsrail genişlemek istiyor. Yeni yerleşim bölgelerine sahip olmak istiyor.
O isteyebilir.
Buna karşı Araplar ne yapıyor?
Bölük pörçükler.
Çoğunun lideri ABD desteğiyle başta kalabiliyor.
Onlar birleşebilse, o gün anlaşma olur ve İsrail devleti yanında Filistin devletini, yani barışı görebiliriz.
Bakın, Gazze Mısır’ın komşusu ama Mısır 1300 Gazzelinin ölümünü seyretti.
Kese kese, kaç gün sonra Katar, İsrail’le ilişkiyi kesebildi.
BM de (Birleşmiş Milletler) “iflas ettiğini” bu çatışma sebebiyle gösterdi.
Onun için bu savaş bitmez. Bugün silahlar sussa da yarın yeniden ölüm kusar.
Çare Arapların birleşmesinde.
O da şimdilik imkânsız görünüyor.