TÜRKİYE'de yaşanan dehşeti bir kadın gözler önüne serdi.
Kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal'ın Dışişleri Bakanı konumundaki Aliye Kara.
Onun anlattıkları bugüne kadar duyduklarımın en tüyler ürperticisi.
Bunu benim saflığıma verebilirsiniz, ama böyle.
Kadının dedikleri doğruysa Anraka'da en üst düzeydeki bazı bürokratlar bu mafya liderinden maaş alıyor.
Bazısı onun verdiği evde yaşıyor.
Bazısı onun otomobilini kullanıyor.
Bazısının çeşitli masraflarını o ödüyor.
Otellerde, kumarhanelerde, eğlence yerlerinde yeniyor, içiliyor, parayı o mafya babası bastırıyor.
O mafya babasından toptan para aldıkları da oluyor.
İddiaya göre, bunları yapanlar en üst düzeydeki bazı bürokratlar, bazı emniyet yetkilileri, hatta bazı siyasiler.
* * *
HELE bazı ahlaksızlar var ki görevleri denetleme. Ve bunlar denetlemeye çıkmadan önce o mafya babasına "geliyoruz" diye haber veriyorlar.
Devlet adına denetimle görevli bölümün başındaki bürokrat, mafya babasının evrakını denetime hazırlıyor.
Bu bürokratlardan biri devletten ayrılıp o babanın yanında çalışmaya başlıyor.
Vatandaş mafyadan, onların haksızlıklarından nasıl şikayetçi olabilir, sığınacağı bürokratlar mafya işbirlikçisi olursa...
* * *
PEKİ, iddialar doğruysa; bir itirafla açığa çıkan bu ahlaksızlıklar, bu derece gözler önünde, korkusuzca ve yıllarca sürdürülebiliyorsa, acaba Ankara'da benzer başka ahlaksızlıklar da olmamış mıdır?
Çünkü o kadın bu ifadeyi vermeseydi, biz, Topal'ın bu ahlaksız beslemelerini öğrenemeyecektik.
Peki varsa, duyamadığımız, göremediğimiz öbür ahlaksızlıklar ve ahlaksızlar ne olacak?
* * *
TÜM bu ahlaksızlıklar cereyan ederken Türkiye'de daima bir hükümet var. Hangi hükümet olursa olsun.
Peki bu hükümetler ne yapar?
Nasıl böyle bir ahlaksızlık organizasyonunu, mafya - bürokrat işbirliğini görmez?
Attılar mı mangalda kül bırakmayan o anlı şanlı liderlerimiz nasıl olur da başbakanlıkları sırasında, yüksek bürokrasinin bir bölümü eşkıyalaşır da bunun farkına varmaz, uyur?
Buna ihmal demek yanlış olur.
* * *
ANLAŞILIYOR ki Türkiye'de bir yanda saf, temiz, hizmet bekleyen, vergisini veren, askere giden ve kendisine kurbanlık koç gözüyle bakılan halk var.
Bir yanda devlet kadar güçlü, devlet kadar kökleşmiş, hatta devleti teslim almış bir mafya var.
Bir yanda köpekbalığının dişlerinin arasındaki kırıntılarla geçinen asalak balığı gibi mafyaya çalışan bir kısım bürokrat ve siyasetçi var.
Bir yanda dünyadan haberi olmayan, iktidarda olmak, iktidarda kalmak için her türlü haksızlığa, ahlaksızlığa karşı gözünü, kulağını, ağzını kapamış, zayıf insanlardan oluşan hükümetler var.
Bir yanda da "zinde kuvvetler" var.
Görünen köy kılavuz istemez.
Türkiye'de bu güçler arasında bugün bir savaş var.
Yıllardır görülmeyen bir hesaplaşma cereyan ediyor bugün.
Kan emip palazlanan, meydanı boş bulduğu için tüm Türkiye'ye ağ gibi yayılan mafyayla, ahlaksız bürokrasiyle, iktidarsız hükümet adamlarıyla...
Halkın, bu namus savaşını kazanması lazım.
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr