DEĞİŞİM...
Sihirli kelime şimdi bu.
Herkes onu istiyor.
Herkes onun peşinde.
En çok da politikacılar.
Sayın Cumhurbaşkanı Demirel de en üst seviyede bu talebi seslendirenlerden...
İzmir Büyük Efes Oteli'nde işadamlarına hitap ederken yine değişimin gerekliliğini vurgulamış.
Oysa Türk halkı değişimi çoktan yakaladı.
Değişmeyen siyaset ve siyasetçiler kaldı.
Yani değişim ihtiyacı olan siyasettir. Değişim, siyasi değişimdir.
En azından, bunun farkına varabilmeleri için bile politikacıların değişmesi gerekiyor.
* * *
TÜRK halkı yamalı çoraptan, kağnıdan, atlı arabadan nerelere geldi.
Yalnız Galatasaray Lisesi'ni bitirmiş olmanın bile büyük görevler almak için yeterli olduğu bir ortamdan, gençlerin büyük çoğunluğunun üniversite mezunu, dil bilir, master yapmış, dışardan diplomalar almış hale geldiği bir Türkiye'ye varıldı.
Hava yolları, otobanlar, fabrikalar dünyanın gelişmiş ülkeleriyle yarış halinde sayılmaz mı?
Avrupa'da ortalama 2.5 milyon seçmen Türk var.
Avrupa'daki Türkler 60'lı yılların işçileri değil, artık birçoğu işveren. Yabancı, özellikle de Alman işçi çalıştırıp üretiyor, satıyor, kazanıyorlar.
İstanbul'un şehir sınırı güneybatıda, Aksaray'da biterdi.
Aksaray'dan bugünkü Fındıkzade'ye, Çapa'ya çıkmak için Topkapı tarmvayı Muratpaşa'da, Tevekkül Hamamı önünde, ancak raylar tek hatta indikten sonra geçebilirdi. Caddenin darlığı, buna da cadde denirse, gitme gelme iki tramvayın yan yana geçmesine müsait değildi.
Şimdi orası 50 metre genişliğinde bir bulvarla aşılıyor.
Türk halkı renkli TV'ye geçti.
Yabancı TV kanallarını izliyor. Mukayeseler yapıyor.
Cep telefonuna, bilgisayara geçti. İnternet'e bağlandı.
Türk halkı atılımlar açısından patlamaya hazır volkan gibi.
Bunlar onun değiştiğini gösteriyor.
Değişmeyen, durağan olan tek şey var, siyaset. Türkiye'nin ayağını siyasetteki bu değişmezlik bağlıyor.
Siyaset hala kanallarını açamadı, ufkunu genişletemedi, bulvarlaşamadı. Aksaray'da Tevekkül Hamamı'nın önündeki tek hatlı tramvay yolu gibi köhneliğini koruyor.
* * *
50 yıl önce siyaset arenasındaki kısır kavgalar neyse, bugün de o...
Konular genellikle şahsi.
Liderler değişmez.
Avrupa'daki gibi denene denene, değiştirile değiştirile bulunmuş, varılmış karizmatik liderler yok.
Başa gelen, on seçim de kaybetse yine başta...
Sanki mevkiler ilahi.
Arayış, buluş, proje üretiş, alternatif politikalar sunuş yok.
Katılımcılık sıfır.
Uzmanları kullanmak yok.
Siyaset kapalı kutu. Bir küçük azınlığın özel işi.
Ülke onların kaprislerine katlanmak zorunda.
* * *
BU sözler temelsiz mi, delilsiz mi?
Hayır.
İşte Meclis; çalışmıyor, çalıştırılamıyor.
Kanunlar, reformlar bekliyor.
Yasa çıkartılamıyor.
Dış politika da iflas etmiş durumda.
Örnek mi? Yunanistan.
O, Avrupa'yı, Avrupa Birliği'ni, Rusya'yı, lobileriyle Amerika'yı yanına aldı, biz dünyada yalnız ve zayıf kaldık.
Politikacılarımız güçlü dış politikalar üretemiyor, Ortadoğu politikası belli değil. Türk cumhuriyetleriyle ilişkiler yola çıktığımız noktadaki gibi değil. Çevre ülkelerle düşman gibiyiz.
İç dertlerimiz, istikrarsızlık, kuvvetsiz hükümetler; dış politikada da kararsız, etkisiz bir Türkiye yarattı.
Siyasete değişim gerek.
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr