Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Üç aydır AKP iktidarda. Seçimden önce konuşmak çok kolaydı. AKP; "Türkiye’yi mutlu kılacağız" diyordu. "Neyle, nasıl?" diye sorana da, "Türkiye büyük ülke, imkanları çok" cevabı veriliyordu.
Peki bu imkana ne oldu da, sürünen işçi emeklisine 75 milyon lira verilince, her ay enflasyon oranında yapılan sembolik zam kaldırıldı.
Bu arada belki de çaresizliğe çare olarak bazıları tarafından, "ekonomide Hollanda modeli" diye yeni bir heves seslendirildi. Hollanda modelini bilmem ama Türkiye’de iş bulamayan Türk gençlerinin Hollanda’da "paralı askerlik" yaptığını biliyorum. Hollanda hükümetinin "Hey sen, Mehmet" diye verdiği ilanları cevaplayan şimdilik 1700 Türk genci Hollanda ordusunda her gün "Yaylalar, yaylalar" diye, sert adımlarla eğitime çıkıyor.
***
TÜRKİYE’nin yıllar boyu süren bir temel hatası oldu.
Komünist ülkeler toparlandı. Çin’e bile, yakın geleceğin yıldız ülkesi, gözüyle bakılıyor.
Başlıca kapitalist ülkeler de yıllardır refah içinde yüzüyor.
Ama Türkiye ne komünist oldu, ne de kapitalist. İki sistemin de olumsuz yanlarını bünyesinde toplayan bir "hasta" sistemi en sağlıklı sistem zannetti.
Devlet soyuldu, insan sömürüldü. Haksızlıklar temeli üzerine kurulan düzen sonunda çöktü, iflas etti.
***
EKONOMİDEKİ sıkıntılar yetmezmiş gibi şimdi bir de dünyada ani gibi görülen değişiklikler su yüzüne çıkıyor.
AB adeta ikiye bölünüyor. Yeni ittifaklar kuruluyor.
Kopenhag arifesinde ve sırasında ABD Türkiye’den yana tavır koydu.
Almanya ve Fransa ise Kopenhag’da Türkiye’ye karşı oldular. Onlar; ABD’nin yandaşı diye Türkiye’yi istemediler, ittiler...
Ama son günlerde roller değişti, işler karıştı.
Irak savaşına karşı diye Almanya ve Fransa bu kez Türkiye’ye yakınlık duyuyor. Oysa aynı nedenle bir süredir ABD Türkiye ile tabir caizse çatışıyor, "stratejik ortaklar!" arasında gerginlik yaşanıyor.
Ankara bir itiliyor, bir tutuluyor.
Bu kadar oynak bir zeminde, başarılı dış politika izleyebilmesi için, Türkiye’nin, sihirbaz olmasa bile, o derece becerikli ve bilgili politikacılara sahip olması gerekiyor.
Tayyip Erdoğan’ın sinirliliği de herhalde bundan. İşler iyi gitmiyor.

Hani, ABD dezenformasyonda, propagandada eşsizdi, rakipsizdi.
Anlaşılıyor ki, bu da ABD’nin propagandası...
Baksanıza; o savaş istiyor, ama dünyayı etkileyenler savaş karşıtları oluyor.

DURUMA GÖRE
Irak’ta "savaşa hayır."
Taksim’de, Beyazıt’ta, Galatasaray’da "evet"!..

Yine deprem ve yine en büyük zararı gören kamu binaları...
Çünkü, ihale sistemimiz önemli kriterleri dikkate almıyor ve tercihte yalnızca fiyatı temel kabul ediyor.
Kayseri’de okul inşaatı onarımı ihalesini yüzde 43 oranında indirim yapan müteahhit alıyor.
Sakarya’da içme suyu inşaatı yüzde 46 indirimle kazanılıyor.
Akyazı içme suyu ihalesi yüzde 51 indirimle üstleniliyor. Çeşitli zamanlara ait diğer başka örnekler de var. Yüzde 38.5, yüzde 43.5, yüzde 21.5, yüzde 34, yüzde 38, yüzde 51, yüzde 54 indirim yapılarak kazanılan inşaat ihaleleri görüyoruz.
Keşif bedelini meydana getiren malzemeyi kullanacaksanız, bu aşırı fiyat kırmalar mümkün mü?
Bu nedenle de, inşaatı yaptıracak olan, bu ihale sistemiyle daha baştan çürük yapıya sahip olmayı kabulleniyor demektir.
Öyleyse, neden, "depremde öncelikle kamu binaları yıkılıyor" diye hayret ediyoruz.

Ortaköy'deki Naima Sultan Yalısı, bahçesindeki otopark yasaklandıktan kısa bir süre sonra yandı veya yakıldı.
Bilirkişi "elektrik kontağı" raporu verdi.
Oysa polisten gelen yeni bir rapor yangının "kundaklama" olduğunu ortaya koyuyor.
Şimdi "elektrik kontağı" raporu veren bilirkişi, kamuoyu önünde raporunu savunsa ve kundaklama iddiasını çürütse de, adalet duygumuz isyan etmese...

Dinin siyasallaştırılmasını isteyenler, yalnız bizde mi var?
Bakın; Papa da onlardan.
"Hıristiyanlık AB’nin resmi dini olarak kabul ve ilan edilsin" diyor.
Laiklerin işi her yerde zor.