Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BAZI işlerdeki belirsizlik bazı kişilerin işine yarıyor.
Belirsizlikten yararlananlar bu nedenle dumanlı ortamın, çarpık durumun sürmesini istiyor. Olayın kurallara bağlanmasına, şeffaflaşmasına engel oluyor.
Büyük şehirlerdeki inşaat işleri de genellikle öyle.
Müteahhit kimdir, vasıfları nedir, ne olmalıdır?
İnşaatı kim kontrol eder?
Yapılarda uyulması gerekli şartlar, malzemede aranılan vasıflar nelerdir?
Bunlara uyulmazsa sorumlu kimdir?
Sorumlulara gerektiğinde ne müeyyide uygulanır?
Şartlara uygunsuzluk nedeniyle meydana gelecek zararları kim, nasıl, ne oranda tazmin edecektir?
Cezalar yeterli midir? Günün ekonomik şartlarına uygun mudur?
Bu soruların derli toplu bir yanıtı var mı?
Yok.
Bildiğimiz tek şey var:
Şehirlerde kurallara uyma dürüstlüğü olan vatandaşın inşaat ruhsatı alması 6 ay sürer, yüzlerce imza ve onay gerekir. Anasından emdiği burnundan getirilir. Ama pek çok kişi bu işkenceye katlanmamanın yolunu bilir, bulur, hatırla, gönülle, rüşvetle ya da zorbalıkla inşaatı yapar, bitirir.
Böyle olmasa, örneğin İstanbul'daki yapıların yüzde 65'inin kaçak, mevzuata aykırı olduğu söylenebilir miydi?
* * *
DEPREM konusu da öyle.
Planlarda, projelerde deprem katsayısı uygulanıyor mu? Uygulanıp uygulanmadığı denetleniyor mu?
Deprem kuşağı dışında da, deprem kuşağında da aynı vasıfta inşaat yapılıyor. Genellikle iş müteahhidin insafına bırakılıyor.
Belki de tüm bu konularda cevap olarak; "denetim görevi belediyelerin" denilecektir. Ama onlar çeşitli nedenlerle, örneğin kadroların kalite ve kantite yetersizliği nedeniyle proje aşamasında da, yapım sırasında da gerekli denetimi yapabiliyor mu?
Rüşvet bu konuda denetimin baş düşmanı değil mi?
Zaten belediyeler görevleri olan her alanda gerekli denetimi savsaklamamış olsalardı, şehirlerimiz bugünkü feci durumda mı olurdu?
Vatandaşın alacağı, oturacağı binayı inceleteceği bir makam da yok.
Devletin, belediyenin raporuna, denetimine itibar ettiği tarafsız denetleme mercileri olmazsa, vatandaşın nasıl olsun?..
Oysa bazı ülkelerde bu müessese var. Vatandaş; "şu evi inceleyin, gönül rahatlığı ile oturmama müsait mi?" diye sorabiliyor ve cevabını alabiliyor.
* * *
YILLARDIR bu konular her depremde, her çökmede, her tabii afette, felakette gündeme gelir, söylenir, yazılır, şikayetçi olunur...
Sonra unutulur.
Şimdi de öyle olacak.
Karadeniz sel felaketinde olanlar unutuldu.
Yarın, Adana - Ceyhan yöresindeki yolsuzlukların felakete dönüştürdüğü deprem de unutulacak.
Ölenler öldükleriyle, aileler acılarıyla, insanlar zararlarıyla başbaşa kalacak.
Kamuoyu baskısıyla gözaltına alınanlar da, tutuklanalar da mevzuat yetersizliğinden serbest bırakılacak. Veya olsa olsa sembolik cezalara çarptırılacak.
Kesin çözüm; yapılar için çağdaş kriterler getirmek, inşaatı proje aşamasında da, yapım aşamasında da denetleyecek, mesela mimar odaları gibi tarafsız kurumları görevlendirmek ve bu konudaki yolsuzlukları, rüşvetleri ağır müeyyidelere bağlamak...
Olur mu?
Biz isteyelim, olmayacağını bile bile...


Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr