Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şu unutuluyor. 26 taraflı bir pazarlıkta tüm tarafların istek ve arzularının yüzde yüz gerçekleşmesi mümkün olamaz. Pazarlık, karşılıklı fedakârlıkların yapılması, tavizlerin verilmesi demektir.17 Aralık Brüksel zirvesi sonuç bildirgesinde önemli olan, Türkiyenin kazanımlarının fedakârlıklarından ağır basmasıydı. O da sağlandı. Türkiye amacı olan müzakere tarihini aldı.Önümüzdeki 11 yılda Türkiye AB standartlarını yakalarsa bugün karşımıza engel olarak dikilen bazı konular o gün artık gündeme getirilemeyecektir.Ama bunun böyle olacağı yolunda AB üyesi ülkeler güven veriyor mu? Türkiye onların hüsnüniyetinden şüphe etmemek için görmek istediği güçlü kanıtları bulabilecek mi?* * * 17 Aralıktan önce Ankaranın ilan ettiği bazı kırmızı çizgiler zirvede yok sayıldı.Ankara, "Ön şart kabul etmeyiz", dedi ama Kopenhag kriterlerinde olmayan Kıbrıs ön şart oldu. 3 Ekim 2005e kadar BMnin önderliğinde Kıbrıs konusunda kalıcı çözüm bulunursa belki "Her işte bir hayır vardır" da denilebilir. Ama Papadopulos varken çözüm o kadar kolay mı?Çözümü sağlayabilmek, Ankaranın zafer rehavetini hemen üzerinden atıp BM nezdinde girişim önceliğini ve devamlılığını üstlenmesiyle belki mümkün olabilecektir.* * * AB üyesi olmanın olmazsa olmaz şartı işgücünün, sermayenin, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımıdır. Bu yoksa, üyelik de yok demektir. Bu konuda da Türkiyeye hiçbir üye ülke için söz konusu olmayan kısıtlama getirildi. Burada, "Gerekli olması halinde" diye bir ibare kullanmak kısıtlamayı kısıtlama olmaktan çıkarmaz."Ucu açıklık her müzakerede söz konusudur", evet ama bu husus yalnız Türkiyeyle ilgili olunca kayıtlara geçirildi, yazılı hale getirildi. Üstelik bu ucu açıklığın Türkiye için tam üyelik dışında özel bir ilişkiye de yol açabileceği kabul edildi.* * * BUNDAN böyle önemli olan, Avrupanın samimi olarak Türkiyeyi arasında görmek isteyip istemediğidir.Samimiyet varsa, aşılamayacak, uzlaşılmayacak kayıt, şart, engel söz konusu olamaz. Ama ya yoksa... ZAFER mi, mağlubiyet mi? 17 Aralıktan bu yana bir hafta geçti, Brüksel tartışması sürüyor. Kuzey Irak Türkiye için ölüm tuzağı haline geldi. Askerlerimizin başına çuval geçirildi. 80 şoförümüz öldürüldü. En son, 5 Türk güvenlik görevlisi şehit edildi. Kandil Dağı cephanelik haline getirildi. Kuzey Irak Türkleri korumasız kaldı.1 Mart tezkeresi reddedilmeseydi, Türk askeri anlaşmaya göre yalnız Kuzey Irakta olacak ve bu kayıplar da verilmeyecekti. Tezkereyi önleyenler çare üretmeli... KUZEY IRAK YANILGISI AB YOLUNDA AB yolunda bundan sonrası daha da zor. 2006da Almanyada Hıristiyan Demokratların iktidara gelmesi bekleniyor. Bunlar Türkiyenin AB ortaklığına karşı. Fransada da Chiracın yerine Türkiye karşıtı eski Maliye Bakanı ve "Halk Hareketi için Birlik"in Başkanı Nicolas Sarkozy cumhurbaşkanı olacak. Bu değişikliklerin müzakereleri etkilememesi mümkün mü? Türkiye aleyhtarları 17 Aralıktan beri gayretlerini yoğunlaştırdı. Onların davranışları, demeçleri Avrupanın samimiyetinden şüphe ettiriyor. Bu sözlü karşı çıkışlardan daha etkilisi ise referandum... Öncelikle Fransa ve Avusturya yapılacak referandumlarla son aşamada bile Türkiyenin önünü kesme kararlılığını açıkça ifade ediyor. Avusturya hükümeti bu konuyu meclise sundu ama kabul ettiremedi. Buna rağmen Viyana tüm Avrupayı referandum kararı almaya davet ediyor. Türkiyenin işi zor değil, çok zor... Büyük tehlike SEMRA HANIM Belki de ilk kez Türkiyede yılın adamı ve yılın olayı kendiliğinden belli oldu. "Tayyip Erdoğan" ve "Türkiyenin ABden müzakere tarihi alması."Eğer Türkiyede yılın ikinci adamı ve olayını da seçmek gerekseydi onlar da büyük ihtimalle "Semra Hanım" ve "Gelinim Olur musun" programı olurdu. Tabii bu seçimlerde önemli olanın mükemmellik değil, yıla damga vurmak olduğunu unutmamak da gerekir.Semra Hanım ve o program Türkiyeye tutulan aynaya akseden önemli bir sosyal kesitti. En önemli kurumlarımızdan ailenin temel taşlarından anne, oğul ve gelin, daha doğrusu gelin adayı üçgeninde oluşan gelgitin gerçek yüzüydü. Yaşamın ta kendisiydi.Programda seyirciyi bağlayacak çatışma, çekişme, yarışma vardı. Tansiyon üst düzeydeydi. "Şimdi ne olacak?" merakı her an diri tutulmuştu. Ama tüm bu unsurlara rağmen, Brüksel zirvesinin reytinginin "Gelinim Olur musun"un gerisinde kalması, o saate kadar zirvenin izlenmiş, sonucunun alınmış, bilinmiş olmasından başka türlü izah edilemezdi. dheper@milliyet.com.tr Yılın adamı ve olayı