Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türk halkına rahat yok. Aksini savunabilir misiniz? Hayır.
Yamalı çoraptan, ekmek karmesinden, Amerikan yardımından, Allah’a şükür, bugünkü durumumuza, yani kimseye muhtaç olmadığımız bir hale geldik.
İktisadi yarışta dünyada adımız geçiyor. Büyümede de.
Ama yine de 74 milyon rahat değil.
Sebep politikacılar.
Çünkü onlara rahat batıyor.
Ne yapmak istediklerini anlayamıyoruz.
Birbirlerini yiyorlar.
Ve bu didişme halka huzursuzluk olarak intikal ediyor.
* * *
AKP aşağı yukarı 10 yıldır iktidarda. Hem de tek başına.
Ve hem de oyunu arttırıp % 50’yi geçerek.
Peki sorunlarının çözümlenmesi için bu halk daha ne yapsın.
Vekaleti vermiş, ama onu alıp da gereğini yapan yok.
* * *
- Anayasa bekliyor. AKP-CHP anlaşması gerek ama ortada böyle bir teşebbüs yok.
- Toplum toptan muhafazakar yapılmak isteniyor.
- Açılım unutuldu.
- Kürt sorunu duruyor.
- Refah tabana adaletli bir şekilde yayılacaktı.
- İthalat değil, ihracat artmalıydı.
- Bölgeler arası gelişmişlik farkı giderilecekti.
- İsmi her ne olursa olsun, vesayetler kalkacaktı, askeri vesayet kalktı deniyor ama onun yerini sivil vesayet aldı.
- Yargı tam bağımsız olacaktı, olmalıydı.
- Herkes dinlenmekten korkar olmayacaktı.
- Vatandaşın birkaç yılı mahkummuş gibi hapishanelerde geçmemeliydi.
- Lise gibi üniversiteler değil, üniversite gibi üniversiteler çoğaltılmalıydı.
- Dış politikada “sıfır problem” derken özellikle komşularla “kanlı bıçaklı” olunmamalıydı.
* * *
Gördünüz mü 10 yıldır bu problemler çözümlenmeliydi, çözümlenemedi. Bundan iktidar sorumludur. Yani AKP sorumludur.
Çünkü iktidarda tek parti var ve CHP iç sorunlarıyla o kadar meşgul ki iktidarı uyarma görevini hakkıyla yerine getiremiyor. Yani AKP hükümeti karşısında etkili bir muhalefet de yok.
Ama bu, halkı bir bakıma ilgilendirmez, o AKP’den problemlerinin bitirilmesini ve huzur ve refah bekliyor.

Haberin Devamı

19 MAYIS
29 Ekim-19 Mayıs ve 30 Ağustos bütün Türkiye’nin en anlamlı 3 bayramı... “Laiklik” Türkiye’nin en önemli kararı.
Bunların 74 milyon için birleştiriciliği inkar edilemez. Türkiye’yi Türkiye yapan bu günlerdir. 19 Mayıs kutlamalarında alışılmışın yasaklanması ise her şeyden önce Türkiye’nin birliğine sabotajdır. Atatürk’e saygının tartışıldığı, Atatürkçülüğün bazılarınca aforoz edildiği bu günlerde en azından zamansız ve manasız bir tasarruftur. Başbakan, gittiği Arap ülkelerinde bir süre önce laikliği savunmuştu. Bu, AKP hakkındaki menfi düşüncelerin biraz da olsa değişmesine neden oldu. Şimdi bayramların hepsine yeni düzenleme gelecekmiş, ama şunu belirtelim, biz eski coşkulu kutlamalardan yanayız.

Haberin Devamı

1 TAKSİDEN 5 KİŞİ KAZANIYOR
Taksiler bir merkezden idare edilecekmiş, başı boş dolaşmayacakmış...
Taksiler trafik karmaşasını yok etmek için “hizaya getirilecek”se yapılacak çok şey var. Bunlar bir yana, şu bozuk düzeni öncelikle ele alıp düzeltmek lazım.
Önce, taksi plakasının sahibi var.
Sonra bu plakanın kiracısı var.
Sonra taksilerin şoförleri var. İstanbul’da kaç taksi varsa aşağı yukarı onun 5 misli de taksi şoförü var.
Plaka sahibi, kiracı ve o arabaya bağlı şoförler bir araçtan para kazanıyor. Yani yolcular ücret ödeyerek bir arabaya bağlı en az beş kişiyi besliyor.
Taksilerde ödemelerin yolcu lehine düşmesini istiyorsak öncelikle bu bozuk düzeni ele almalıyız.

Haberin Devamı

SAYGI
Denktaş’ın cenazesi törenle kaldırıldı. Ona saygımız sonsuz.
Kıbrıslı, Fevait Ali de sınıf arkadaşımdı, gazeteci olacaktı.
Ve Kıbrıs için dersi bırakıp, Kıbrıs’a Türk mukavemet teşkilatı safında savaşmaya gitti.
Ve “şehit oldu” haberi geldi.
Onu da diğer şehitler gibi, özlemle ve saygıyla anarım.

ZANA
Ve bölücülük...

“Güneydoğu sorunu” yani bazılarının deyimiyle “Kürt sorunu” gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Bunu yapanlar, sorunu içinden çıkılmaz hale getirenler, bazı BDP’liler ve bağımsız milletvekilleri değil mi?
Onlar, bizim “içinden çıkılmaz” dediğimiz durumları “tek çıkar yol” olarak görüyor. Ve tahrike devam ediyorlar. Yani “olmayacak duaya amin diyerek”, Türkiye’yi eninde sonunda bölmek istediklerini ısrarla ortaya koyuyorlar.
Çoğunluk, “kardeşlik” dedikçe, onlar düşmanlığı yaymak için ellerinden geleni yapıyorlar.
İşte bunlardan biri Leyla Zana.
O önce “Kürtler bir millet, biz de bir ulusun haklarını istiyoruz.” dedi. Türkiye’de bazı Kürtlerin özerklik talep ettiğini ileri süren Zana, “Doğru, ilk başta özerklik istedik ama bugün için Türkiye’de yaşayan Kürtler özerkliğin artık yeterli olmadığını düşünüyor” diye ilave etti. Ve şöyle devam etti.
“Referanduma gidilir, sonucu özerklik, federalizm ya da bağımsızlık, ne çıkarsa uygulanır”.
Ve aynı Leyla Zana geçen gün de barış değil iç savaş istediğini özetle şöyle belirtti:
“Silah Kürtlerin sigortasıdır.”
İyi mi?
Ona hak ettiği cevabı da Başbakan Erdoğan verdi:
“Sen dağa çık, Meclis’te ne işin var”
Başka söze ne hacet...
* * *
İşte bu Leyla Zana bir tartışmaya daha neden oldu.
KCK operasyonları çerçevesinde Zana’nın olduğu söylenen bir ev de arandı. Ama buna BDP itiraz etti.
“Ev onun evi değil ama onun olsa bile dokunulmazlık evin aranmasına mani değildir” diyen Anayasa profesörleri çoğunluktaydı.
Yani Zana yine gündemdeydi ve bu kez KCK operasyonu nedeniyle.
Ve unutulmamalı ki KCK, PKK’nın şehir yapılanmasıdır.
“Huylu huyundan vazgeçmez”, Zana da bölücülüğünden.

NEREDE
12 Eylül sivilleri

12 Eylül darbesi de yargının mikroskobu altına alındı.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanacak.
Önce dava “özel mahkeme”de mi, “Yüce Divan”da mı olacak.
Evet önce buna karar verilecek ve sonra davaya başlanacak.
Peki Türkiye’nin 12 Eylül’e gelmesine sebep yalnız hayatta kalan bu iki subay mı?
Siyasilerin, sivillerin bu gelişte hiç mi günahı yok.
Tabii var. Hiçbir konuda uzlaşamayan siyasi liderler, aylarca bir cumhurbaşkanı seçemeyen Meclis. Bunlar, 32 yıl sonra bugün iki askeri suçlayıp kendilerini temize çıkarmak istiyorlar. Askeri darbeyi teşvik eden hocalar ve başka meslek mensupları da unutulmamalı. Onlardan 12 Eylül’e tam destek vardı.
12 Eylül’den bir süre sonra yapılan referandum % 92 sonuç verdi bu da bir göstergedir. Şunu da öncelikle belirtelim, ihtilalin, darbenin iyisi olamaz.
Bu yazdıklarımız, yapılan haksızlıkları görmeyelim, demek değildir. Ama haksızlığı yargılayacaksak haksızlıklara yol açanların tümünü ele alalım, anlamındadır. Hak ararken haksızlık yapmayalım.
Evren’in “Ne Demişlerdi, Şimdi Ne Diyorlar” kitabı da bunun için tekrar ele alınmalı.