Bir yanda “çözüm süreci”, öte yanda Güneydoğu’da süren PKK faaliyetleri.
Birbirine zıt mı zıt.
Önce hükümet “çözüm süreci” için realist olmalı.
Yani PKK’dan silah bırakmasını istemek inandırıcı, realist olamaz. Zaten geçen gün, KCK yöneticisi Sabri Ok da bunu belirtti. Kobani olayları da silahsızlandırmayı değil silahlanmayı gerektiriyor.
Ama PKK’nın silahlı kuvvetlerinin Türkiye sınırları dışına çıkması gerçekleşmeli.
Hiçbir şey buna mani sayılmamalı.
***
Peki, bugün durum ne?
PKK Güneydoğu’da alan hâkimiyeti kurmaya çalışıyor.
PKK’nın mahkemeleri var, tutukluyor bile, bunu yine en son Sabri Ok söylüyor. PKK yollarda hüviyet kontrolleri yapıyor, yani polis gücü var, PKK bölgede vergi adı altında haraç topluyor. Ve PKK’nın mahalli yönetimleri var.
Bunlar “çözüm süreci” ile bağdaşır mı?
***
Her şeye rağmen “çözüm süreci”nin kesilmemesi bizi ve bizim gibileri sevindirdi.
Şimdi, iki isteğe çare aranıyor.
Önce Abdullah Öcalan’a “sekretarya”, sonra “izleme kurulu”.
Abdullah Öcalan’la konuşuluyorsa, müzakere ediliyorsa ona gerekli olan yardımcılar da verilebilir.
Bunlar, onun düşüncelerini, tekliflerini önceden hazırlar, kâğıda dökebilir, görüşmelerde gerekli olan notları tutabilirler.
Ama ikinci konu hâlâ tartışılıyor.
“Gözlemciler” veya “izleme kurulu”ndan söz ediyorum. HDP, Amerika’yı gözlemci olarak görmek istiyor.
Fakat Ankara yabancı gözlemci teklifini reddetti.
Doğru da yaptı. Bu, uluslararası bir ihtilaf mı ki yabancı bir gözlemci olsun.
Oysa, çözüm için görüşmeler devam ederken, izleme kurulu iki tarafı izleyip, “hakem” görevi yapacak.
Kimin “mızıkçılık” yaptığını tespit edip belki de ilan edecek.
Gözlemcilerin yerli olmaları üzerinde mutabakata varıldı.
***
Bana göre bunlar yani “akil adamlar heyeti” de “izleme kurulu” da çözüm sürecini uzatmaktan başka işe yaramaz.
Maksat “çözüm”se 35 yıldır bilinmeyen ne kaldı?
İki tarafta birbirini tanıyor ve neler istediğini biliyor, neler verilebileceğini biliyor.
Öyleyse işi uzatmayalım ve sorunu mutlu sonla bitirelim. Yani anlaşalım.
Başka yolu yok...
ONLAR
Tarihe geçtiler
Son günlerde iki şeyi görerek bir kez daha öğrendik.
1- Bu ülkede fakirlik hâlâ sürüyor.
2- Bu ülkede yardımseverlik hâlâ ölmedi.
Fakirliğin sürdüğünü bize maden şehidi işçimizin babası Recep Gökçe gösterdi, hatırlattı.
Onun paramparça, eski püskü lastik pabucuyla çekilmiş resmi tarihe vesika olarak kaldı.
O tip lastik ayakkabılar İstanbul’da bile vardı, giyilirdi ama 60-70 yıl önce. Eskiden yamalı çorap bile giyilebilirdi, bugün o da yok.
Lastikçi dükkânlarının olmaması ve artık yamalı çorap giyilmemesi Türkiye’nin ekonomik bakımdan geldiği seviyeyi gösteriyor diye yıllardır seviniyorduk.
İşte Recep Gökçe’nin yırtık lastikleri bize özlenen ekonomik seviyeye hâlâ gelemediğimizi gösterdi.
“Gerçek acıdır” diye boşuna söylememişler değil mi?
***
“Bu ülkede yardımseverlik ölmedi” dedik.
Bunu zenginlerimizin yaptığı yardımlar için söylemedik.
Bunu, yurtdışında çalışan ve ailesine ekmek parasını zar zor sağlayan bir sıva ustamızın yardımseverliği üzerine söyledik.
O, Türkiye’de yardımseverliğin ölmediğini ve sınırı bulmadığını göstererek tarihe geçmiş oldu.
Ali Dal, Diyarbakır’da PKK kurşunuyla pazarda alışveriş sırasında şehit edilen astsubay Nejat Aydoğdu’nun hamile eşine kendisine ait evi bağışladı.
***
Tarih, yırtık lastikli acılı babayı da, yardımsever sıva ustasını da unutmayacak.
Bunu biz de unutmayacağız, ikisi de bize ders verdi...
MİT VE CHP
Kim karıştırıyor?
MİT, CHP’yi izliyormuş ve onun içini karıştırıyormuş.
Kılıçdaroğlu’na en anlamlı cevabı yine CHP’li Rıza Türmen verdi.
“Biz yeteri kadar karışığız, MİT’e ihtiyaç var mı?”
Biz Kılıçdaroğlu’nun gerçek delillerini bekliyoruz. Boş laf değil. Bir ana muhalefet liderine de bu yakışır.
ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ...
Kılıçdaroğlu: CHP’yi MİT karıştırıyor.
Yoksa sizin bir adınız da MİT mi?
Sonbaharda depresyona dikkat.
Türkiye’de ise 4 mevsim.
Dikey orman.
En çok bize yakışır, yataylar yok ediliyor da.
Bankalarda kadın çalışan erkekten çok.
Desene, onun için kâr ediyorlar.
“K. Irak’ın güvenliği bizim için hayati önemde.”
Ya bizim güvenliğimiz onlar için...
“Bakanımızı yedirtmeyiz.”
Karşınızdakiler yamyam mı?
Kılıçdaroğlu: İktidar olacağımıza inanmayan CHP’den ayrılsın.
Yalnız mı kalmak istiyorsun?