Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       LEVENT Kırca'nın RTÜK'e tepkisi hızlı başladı, çabuk söndü.
Işılay Saygın'la ilgili parodiyi aşırı bulanlar var, mizahtır, hicivdir, komedidir, olur böyle şeyler, diyenler var.
O konuda belki de söylenecek genel söz şu: TV'lerde rating uğruna pek çok aykırılık mübah görülür oldu. Yani; sorun yalnız Kırca'nın bir parodisiyle çerçeveli değil. TV etiği ile ilgili...
Üç - beş kişiyi eğlendireceğim diye herhangi sıradan bir kadının bile cinselliğini güldürü malzemesi yapmaya çalışmak hoş karşılanabilir mi?
Sayın Işılay Saygın böyle haksız ve çirkin bir muameleye muhatap oldu.
Ama bu durum RTÜK'ün sansür sonucu doğuran icraatını haklı gösterir mi?
Hayır.
RTÜK'ün yetkileri, kullanacağı müeyyideler kuruluş aşamasından beri tartışılıyor.
* * *
RTÜK Kanunu, Türk sosyal hayatında ve iletişim dünyasında bir emrivaki olarak ortaya çıktı. Kanunsuz doğan özel televizyonları ve radyoları düzenleme amacıyla kabul edildi.
Ancak kanunun; tepkici, sansürcü, engelleyici özellikleri hep eleştirildi.
Buna rağmen çoğunluğun bel bağladığı nokta bu sakıncaların uygulama sırasında üst kurul tarafından giderileceği umudu idi.
Bu nedenle kurulmakta olan Radyo Televizyon Üst Kurulu'na Türkiye'nin en önemli kurulu olmaya namzet bir heyet gözüyle bakılıyordu.
Radyo Televizyon Üst Kurulu, Radyo ve Televizyon kuruluşlarına izin verecek, düzenleyecek, denetleyecek ve varlıklarının devamına veya sonuna karar verecekti.
Kanun, Türkiye'de tüm radyo ve televizyonların uymaları gereken ilkelerini son derece genel ve yer yer de belirsiz biçimde açıklıyordu. Bu nedenle "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu" olması gerekenden de önemli hale geliyordu.
Üst Kurul üyeliği için siyasi partilerin aday göstermeleri, onun siyasi etki altında kalabileceği endişesini de doğuruyordu.
4 yıllık deneyim korkulanın başa geldiğini ispatladı.
Uygulama, özellikle "sansür" endişesinin haksız olmadığını gösterdi.
* * *
DÜZEYSİZLİĞİ reddetmekle sansürü savunmak aynı şey olamaz.
RTÜK, kurulduğu 1994'ten 1998 Şubat ayına kadar 303'ü radyolara, 126'sı televizyonlara olmak üzere toplam 429 gün kapatma cezası verdi. 1997 yılı içinde 97 radyo uyarı alırken, 25'i kapandı. TV kuruluşlarına ise, 79 uyarı, 39 gün de yayın durdurma cezası verildi.
Bu cezalar o yayın kuruluşlarına verilmiş de sayılamaz. Aslında cezalandırılanlar seyirciler, dinleyiciler oldu.
Ekran karartmayla 65 milyonun haber alma hakkı zedelendi.
Bir sanatçı, bir program cezalandırılmak istenirken ekranın tümden karartılması seyircinin cezalandırılması sonucunu doğurdu.
* * *
EKRAN karartmayı savunmak imkansız, ama seviyesiz programları da.
Levent Kırca'nın direnişi bu iki konuyu gündeme getirdiği için yararlı sayılabilir.
Kırca artık yalnız kendi canı acıdığı zaman değil, başkaları için de, seyirciler için de öncülük yapmalı. RTÜK'ün, sansürcü yanını olduğu kadar, TV etiğinin de takipçisi olmalı.
RTÜK Kanunu değişikliği TBMM'de daha birkaç hafta önce reddedildiği için yeni bir değişiklik teklifi ancak bir yıl sonra ele alınabilir.
Ama TV etiği ile ilgili olumlu adımlar hemen atılabilir. Aydın bir sanatçıdan da bu beklenir.
Ölüm orucu kısa sürdü, ama bu mücadele bu kadar çabuk bitmeyecek.




Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr