Erdoğan Davos’ta bir konuştu, pir konuştu, dünya ayağa kalktı.
Aslında ayağa kalkan Erdoğan’dı ama dünya da onunla birlikte hareketlendi.
Bu hareket devam ediyor.
Daha ne kadar sürecek göreceğiz
Çünkü, sürmesinde özellikle AKP için yarar var.
* * *
İlk gün gazetelerimiz üçe ayrıldı. Tarafsız manşet atanlar: Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet.
Tayyip Erdoğan karşıtı manşet atanlar: Radikal, Sözcü.
Erdoğan’ı tutan manşet atanlar: Sabah, Star, Vatan, Akşam, Bugün, Vakit, Yeni Şafak, Posta, Zaman, Türkiye, Tercüman.
Tabii bunlar Davos’ta olanların ilk görülüşünden hemen sonraydı.
Daha sonra, olay yorumlana yorumlana bugüne gelindi.
Ve Başbakan’ın Davos’ta, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e çıkışının ve oturumu terk edişinin yakınlaşan mahalli seçimlerde AKP lehine işe yarayacağı konusunda neredeyse ittifak edildi.
Dış politikada ise orta ve uzun vadede aynı sonuç beklenmiyordu.
* * *
Bu konuda söylenenleri şöyle özetleyebiliriz.
- Tayyip Erdoğan içeriye oynadı, yakında yerel seçimler var.
- Tayyip Erdoğan Ortadoğu’da Türkiye’nin liderliliğine oynadı.
- Tayyip Erdoğan davranışıyla Ortadoğu’da Türkiye’nin İran ve Mısır’ın yerini almasını sağlıyor.
- Erdoğan oturumda az konuşturuldu, bu bakımdan kızmakta haklı idi ama tepkide aşırı gitti.
- Erdoğan Türkiye’nin dış politika eksenini Batı’dan Doğu’ya kaydırıyor.
Söylenenler arasında inanılması güç olanlar da var.
“Hamas’ı İsrail kurdurdu. Şimdi de savaşın devam etmesi için İsrail Hamas’ı kullanıyor. Hamas füze atıyor ama kimseyi vuramıyor!.. Bu yalnızca savaşın devamına yarıyor, o kadar”
* * *
Biz gerçeklere gelelim.
Tayyip Erdoğan, Müslüman dünyanın kahramanı oldu. Türk bayrakları ve Tayyip Erdoğan resimleriyle gösteriler yapıldı, Arapça şarkı bile bestelendi. Erdoğan’ı tebrik eden liderler çıktı.
Hatta Erdoğan’ı yeni Saddam ilan eden Türk yazarlar da oldu!..
Ama bu, Arapların gerçek lideri olmaya yeter mi?
Yetmez. Neden?
Çünkü her Ortadoğu devletinin başında bir diktatör “devlet başkanı” var. Bunlar ABD’ye dayanıyor. Zaten gerçek bir seçim yapılsa başa dinciler gelir.
Buna rağmen Amerika, İran yerine, Hamas’ın üzerinde Türkiye’nin söz sahibi olmasını olumlu karşılar ve bunu desteklerse İsrail de bundan memnun olur. O kadar...
* * *
İyi güzel de, başlıkta sorduğumuz soruya bunlar cevap teşkil eder mi?
“Şimdi ne olacak?” sorusunun cevabı ne? Yani, “Bundan sonra ne olacak?”
Salı akşamı 5 TV’de ortalama 20 yazar, çizer, politikacı ve diplomat saatlerce bu soruya cevap aradı ama bana göre veremedi.
Biz verelim: Zaman gösterecek...
Nişantaşı bizim, Kasımpaşa da
“Kasımpaşa’dan niçin diplomat çıkmadığı anlaşıldı” sözü kabul edilemez. Hiç kimse, hangi semtte yaşarsa yaşasın başka semtlileri küçümseyemez. Siz beğenmiyorsanız o beğenmediğiniz adamı eleştirirsiniz ama semtini değil, o semtte yaşayanları hiç değil.
Her semtimizde de yaşayanlar benim kardeşim, bizim kardeşimiz sayılır.
Yezidiler de ‘soykırım’ diyor!
“Ya hesap bilmiyor, ya dayak yememiş!” sözü sanki Yezidiler için söylenmiş...
Irak’ta yaşayan Yezidiler, Obama’ya gönderdikleri mektupta, Osmanlı’nın 1 milyon Yezidiyi öldürdüğünü söyleyip, bunun soykırım olduğunu iddia ediyorlar.
Oysa bilim adamları Yezidilerin nüfusunun hiçbir zaman bu rakamı bulmadığınıbelirtiyorlar. Yoksa Yezidiler hesap da mı bilmiyor?..
CEO KRİZİ
Kimi yer kimi bakar
“Kriz”
Dünyada herkes fakirleşti, herkes mutsuz, çoğu kişi işsiz...
Çünkü ekonomiler krize girdi.
Bu kriz global dünyada etkilemedik ülke, insan bırakmadı. Yani teğet geçmedi, en azından değdi geçti.
Peki, krize kimler yol açtı?
Bu işi çok iyi bildiklerini iddia edenler. Yani ekonomiden anlayanlar(!) ve işadamlarının baş tacı CEO’lar. Onlar dünyayı batırdı.
Ne için?
Daha çok kazanmak için.
“Ben bu işten, ekonomiden anlarım” palavrasını sıkan onlar değil mi? Ama anlasaydılar, “kriz”i önceden haber verirlerdi.
Ben ekonomist değilim, Milliyet’te yıllar önce ekonomi servisinde çalıştım, ama uzman değilim. Fakat sözlerim uzmanlara dayanıyor.
Onlara göre, bizdeki bürokratlarla iş dünyası arasında da bu konuda uyuşmazlık vardı, bugün de var.
Biz bunları bir yana bırakalım da isterseniz Obama’ya bakalım.
O da krizin suçlusu olarak şirket üst düzey yöneticilerini görüyor. Bunların, krizde bu kadar insan işini kaybederken bile hâlâ ikramiye almasını “ayıp” kelimesiyle tanımlıyor.
İşte bu açgözlü zengin yöneticiler dünyayı krize soktu.
Aç ve işsiz milyonlarca insanın elleri onların yakasındadır.
BELEDİYE
Başkanlar yargıya
Yerel seçimler geldi. Şimdi her adayın ağzından bal akacak. Şehirlerimizi onlar cennet haline getirecek. Oysa cehennemi onlar yaratmadı mı?
Bakın İzmir’deki binaların yarısının kaçak olduğunu bir öğretim üyesi ve İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Ömer Zafer Alku söylüyor.
İstanbul’da ise yapıların yüzde 65’nin kaçak olduğunu biliyoruz.
Peki, İstanbul’daki Armutlu gibi, bu kaçak binalara kim, niye göz yumuyor?
Kim her türlü belediye hizmetini bu kaçaklara götürüyor?
Belediye değil mi?
Peki, bu haksızlığı yapan belediyelerin yargılanması gerekmez mi?
Kaldırımlar işgal altında. Bodrum katları garaj yapılacağına ofis yapılıyor. Servis araçları caddelerde, sokaklarda. “İşyeri yasak” denen bir sokakta 35 işyeri var da belediyenin haberi yok(!)
Park yeri olmayan lokanta, bar, eğlence yeri çoğunlukta. Bunların oto kâhyaları gece yarısına kadar kimseyi uyutmuyor. Ses kirliliğine aldıran yok.
Seçim geldi dayandı, kaldırımlar yapılıyor ama ertesi gün çöküyor, kontrol eden belediyeci yok.
Yazacak daha çok şey var, hem de bu adamların isimleriyle, ama yer bitti. Başka sefere...
Temennimiz, bu hukuksuzluklara göz yumanların yargılanması.