Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       HER türlü yokluğa katlanılabilir, adaletsizliğe asla.
Bugün Türkiye'de sade ve namuslu vatandaş adaletsizlikten yakınıyor.
Yargı iflas etmiş durumda. Hukuk devletinin teminatı yargı iflasta.
Şaka değil; belki de Türkiye'de ilk kez özelleştirilen, yargı müessesesi oldu. İnsanlar mahkeme yerine özel infaz kurumlarına (!) başvurur oldu.
Çek - senet mafyası, tetikçiler, infazcılar, kiralık katiller, çeteler, bodyguard'lar, özel korumalar, özel korumalı siteler boşuna çıkmadı.
Hakimler, Türkiye'nin gözbebeği olması gereken savcılar, ekonomik sıkıntı içinde kıvranıyor.
Yargıçlar, savcılar, otobüste, dolmuşta, kuyrukta sırada...
Adliye binaları dökülüyor, malzeme yok, yeterli personel yok, yeni teknolojinin adliyelere girmesi bir yana, adliyede pul yok, pul alacak para yok. Bunları ilk kez yazmıyoruz.
Bir dava on yıl sürüyor.
Ve biz "hukuk devleti" maddesini Anayasa'nın en başına koymuşuz.
Süs gibi duruyor.
"Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı..... hukuk devletidir."
Öyle mi?
* * *
CEZAEVLERİNDE 13 bin katil, 11 bin hırsız, 5 bin soyguncu ve 4 bin ırza geçme suçlusu var.
Marifetin suçlar işlendikten sonra değil işlenmeden önlem olmak olduğunu bilmek için alim olmak gerekmiyor. Politikacı olmak bile yeterli...
Önlem almak zor, popülizm ise kolay.
Yıllarca gerekli önlemleri almayan, suç bataklığını kurutma çabası göstermeyen, sorumlu politikacıların şimdi oy için harekete geçmesini Türkiye ibretle izliyor.
* * *
SUÇLARDAKİ artışın sebepleri çeşitli.
* Ekonomik güçlükler nedeniyle insanımızın problemli hale gelmesi,
* İç ve dış göç,
* Aile yapılarının ve değer yargılarının değişimi.
Türkiye hızla değişen bir toplum. Birbirini denetleyen kırsal çevre insanları ekonomik zorluklarla büyük kente göçünce bu yeni ortamda çok daha baskısız kalıyor ve bazıları saldırganlıklarını denetlemekte güçlük çekiyor. TV'lerdeki şiddet, cinayet ve korku filmleriyle, gazetelerde benzeri konulardaki haberler, suça yatkın kişileri daha da etkiliyor.
Tüm dış etkenlere rağmen dengeli, sağlıklı aile ilişkileri içinde yetişen insanların suç işleme olasılıklarının daha az olduğu görülüyor. Ama Türkiye'de aile belki de en güçsüz dönemini yaşıyor.
İşte bu, sosyal ve ekonomik sakatlıklarla suç ve suçlu yaratan ortamı, bataklığı siyasal iktidarların kurutması, değiştirmesi, ıslah etmesi gerekiyor. Ama onlar köklü önlemler yerine palyatif, oy toplamaya yönelik yolları yeğliyor.
* * *
BU tehlikeli ortamda kurtarıcı olarak, caydırıcı olarak kala kala ceza kalıyor.
Ama bugün Türkiye'de o da etkisini kaybetmiş durumda.
İdam cezası verilmiyor, verilirse uygulanmıyor.
Hafifletici sebepler, tahrik, iyi hal, yaş küçüklüğü derken bir cinayet davasında 24 yıl hapis, sonuçta 9 yıla kadar inebiliyor.
Malı götürenler, devleti soyanlar, trilyoner hırsızlar, itibarlı yaşamlarını yurtdışında sürdürme imkanı buluyor.
Bunların hiçbiri olmasa bile, yolgeçen hanına dönen cezaevlerinden mahkumlar kaçarak cezaya kendileri son verebiliyor.
Veya Edirne ve Karasu cezaevlerinde olduğu gibi cezaevi görevlileri mahkumları tahliye ediyor(!), onlar da şehirde, otellerde, eğlence yerlerinde bellerinde tabanca dolaşıp serbest yaşayabiliyorlar. Böylece cezanın ıslah edici etkisi belki kalmıyor, ama mahkumların topluma kazandırılması(!) sağlanmış oluyor.
Aslında iktidarların, politikacıların mevcut ekonomik, sosyal, toplumsal çarpıklıkları ortadan kaldırıp, adliyeyi de olması gereken yere yükseltmesi, Türkiye'yi cezaevlerine mahkum bulamaz hale getirmesi gerekiyor. Bu, tüm kader kurbanları, muhtemel tutuklu ve mahkumlar için gerçek kurtuluştur. Ama yıllardır yetkililer, politikacılar bu görevi ihmal ediyor.
Bu ihmalcilerin arasında Ecevitler de var.
Sebepleri ortadan kaldırma yerine sonuçlarla uğraşmayı ve yeni yeni adaletsizlikler yaratmayı, yöneticilik sanma yanlışlığı Türkiye'yi kaosa sürüklüyor.


Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr