AKP kongresi yapıldı. 4. Olağan Kongre’de Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan 2,5 saat konuştu.
Ve sonuçta, beklendiği gibi yine o seçildi.
Ben kongreyi TV’den izledim.
Birkaç TV’de anında yapılan yorumları da dikkatle dinledim.
AKP, bu kongrede yüzünü batıdan çok doğuya döndü. Misafirler de bunu gösteriyordu.
Başbakan yeni, flaş bir şey söylemedi.
Her gün söylediklerini bu kongrede toplu halde sundu.
Kürt sorunu için yeni bir çözüm önermedi.
AB’yi şöyle bir teğet geçti.
Dikkati çekecek şekilde CHP’yi, Kılıçdaroğlu’nu ve medyayı eleştirdi.
Konuşmada kısa da olsa halkı sevindirecek kısım, ekonomik durumdu. Başbakan’ın verdiği toplu bilgi, açıkladığı rakamlar, iyi bir istikbali müjdeliyordu.
* * *
Bu kongrede AKP’nin içinde az çok değişiklikler oldu.
Belki de Erdoğan Çankaya’ya çıkması halinde arkasında kalacak partiye şekil veriyordu.
Partiyi güvendiği kişilere teslim ediyordu.
* * *
AKP kongresi bize Güneydoğu sorununu ve terörü unutturmamalı, unutturmadı da.
Çünkü, terör kongre öncesinde, kongre sırasında ve kongreden sonra da devam etti, kan akıyordu.
Başbakan Kürt kökenli kardeşlerimizin, olaya el koymalarını istiyordu.
Ama bu gerçekçi mi?
Hayır.
Bana göre bu sorunu hükümet şöyle veya böyle çözecektir, çözmelidir.
* * *
Başbakan’ın CHP’ye “gelin ikimiz konuşup teröre karşı çare üretelim, Kürt sorunu bitsin” demesi iyi bir girişimdi.
Bu teklif aslında Kılıçdaroğlu’ndan gelmişti ve bu teklifte dört partinin bir masada buluşması, konuşması öneriliyordu.
İki parti bu teklifi reddetti.
Amaç çözümse, Kılıçdaroğlu yani CHP, AKP ile bir masaya oturup Kürt sorununu çözebilirdi.
Oturmalıydı, çözmeliydi. Ama CHP buna yanaşmadı.
Başbakan işte bunu anlatıyordu ve Erdoğan haklıydı.
Kılıçdaroğlu en önemli sorunu çözme ihtimali varken masaya ikili oturmayı reddediyordu.
Bu anlaşılamazdı.
* * *
Bu günlerde İspanya’da Katalanlar bağımsızlık için ayağa kalktı. Bizim Güneydoğu’daki bazıları gibi.
Onların yani Katalanların kendilerine ait her türlü siyasi, toplumsal ve ekonomik imkanları var. Özerk bir bölge.
Kişi başına milli gelir 30 bin dolardan fazla. Ama bağımsız devlet olmak istiyorlar.
Demek ki ellerindeki zenginlik ve özerklik Katalanlara yetmiyor.
Bu bizim Güneydoğu’ya benzemiyor mu?
Ne yaparsanız yapın bazıları için nihai hedef “ayrı devlet”tir, bağımsızlıktır.
Siz istediğiniz kadar “eskiye sünger çekin”. “Bugüne bakalım” deyin, amaç değişmiyor, ne verirseniz verin değiştirilemiyor.
Bu ülkeye yazık
Böyle particilik olmaz. Böyle siyaset olmaz
Kılıçdaroğlu grupta konuştu. Konuşma Erdoğan’ın 2 saat önceki konuşmasına ve kongrede söylediklerine cevaptı.
Muhalefet liderinin konuşması küfür ağırlıklıydı.
Cevaplarda yeni proje, yeni plan yoktu, “onun o yanlışları şunlar, biz şu doğruları söylüyoruz ve o yanlışların yerine, bunları koyuyoruz” gibi değildi.
Küfür, küfür, küfür, aşağılama, aşağılama, aşağılama. Böyle siyaset, böyle siyasetçi olur mu? Bize yazık, 75 milyona yazık. Ne iktidar mükemmel, ne ana muhalefet muhalefet... Sanki iki lider kabadayılık yarışında.
Haberlere bak
Bu haberler Milliyet’in bir sayfasında.
- Tecavüz sanıklarına alkışlarla karşılama. l Eş katili koca için farklı iki rapor. l Eski milli atlete tecavüz gözaltısı. l Tecavüz mağduru Zeynep kürtaj oldu. l Sandık içinde cesedi bulunan kocanın katili olarak karısı aranıyor.
Niye bu gibi olaylar arttı. Yoksa eskiden de vardı da biz mi haberdar olmuyorduk?
Ne olursa olsun, biz bugüne bakalım ve bu tip olayların hiç de iç açıcı olmadığını söyleyelim.
Etkin tedbirde yoksa geç mi kalıyoruz?
RAKİP Mİ?
Gül’le Erdoğan
Cumhurbaşkanı Meclis’in açılışında konuştu.
Gül konuşmasında “akreditasyon” konusunda hükümetle farklı düşündüğünü ortaya koydu.
Daha doğrusu konuşmasından bu anlam çıkıyor diyebiliriz.
Cumhurbaşkanı içerde yani hapiste milletvekili görmek istemediğini de konuşmasında belirtti.
Başbakan Erdoğan, Gül’ün konuşmasının bu kısmına karşı olduğunu hemen açıkladı.
Bunlar acaba Gül’le Erdoğan arasında bir rekabet olduğunu mu ortaya koyuyor?
DOĞALGAZ
Fakir, zengin...
Doğagaza zam gelince artık başa gelen felakete karşı çıkış yolu arayanlar çoğaldı.
Geçici bir çıkış yolu da zam gelmeden doğalgaz almaktı.
Onun için şimdiye kadar görülmemiş uzunlukta kuyruk oldu. Gece yarısı sıraya girenler bile vardı.
Ve doğalgaza bütçelerinin imkanı oranında peşin para yatırdılar. Bunlar zamsız gaz alabilen şahıslardı.
* * *
Kimisi de doğalgazı iptal ettirip sobaya döndü. Karadeniz’de yaşayan biri nispeten ucuz olan fındık kabuğunu yakabilen bir makine icat etti. Bu makineden yararlanan oteller ve peynir fabrikaları da oldu.
Hep bunlar doğalgaz zammı nedeniyle çaresizliktendi.
* * *
Peki başka yol yok mu idi?
Yani şu zamla, açığı kapamaktan, hükümet vazgeçse de, açık için fakire değil de, dolaylı vergiye değil de, zengine başvursa olmaz mı idi?
Olurdu.
Başbakan da “niye olmasın” diye adeta zengine vergi zamından yana olduğunu belirtti. Belirtti ama belirtmekle kaldı ve yine doğalgaza zam yaparak dar gelirlilere yüklendi.
Hadi hayırlısı. Dar gelirliden yana da olmak böyle olur!..
HAYVAN
Canlı değil mi?
“Hayvanseverler” sokaklara döküldü.
İstiklal Caddesi, Taksim onlarla doldu, taştı.
Diğer şehirlerde de hayvanseverler yürüdü.
Yeni tasarıyı, hayvan severler, hayvanlar için “katliam” sayıyorlar.
Hele hele petshop’ların vitrinlerindeki hayvanlar için.
Doğrudur.
O yüzden de tasarının geri alınmasını istiyorlar.
Yeni yasanın hayvanları koruma altına almaktan çok, onlardan kurtulmaya yönelik olduğunu söylüyor ve buna karşı çıkıyorlar.
Hayvanseverler doğruyu bağırıyorlar.
Ve bu tasarı yerine yeni bir tasarı, hayvanları gerçekten koruyan bir tasarı gerekir.
Umutluyuz.