Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TÜRKİYE'nin tek öncelikli sorunu var, seçim sistemi.
Biz tekrardan yorulmadık, siz bu cümleyi okumaktan...
"Koalisyonlara alışmalıyız" lafı boş çıktı, işte koalisyon. İşte kargaşa...
Demirel beklediğimiz gibi Yılmaz'la Baykal'a karşı kesti attı:
"Anlaşmanıza beni üçüncü taraf yapamazsınız."
Cindoruk'le Ecevit de tahmin ettiğimiz gibi evet demediler.
Haydi şimdi sil baştan, haydi şimdi dönelim başa...
Haydi şimdi yeniden yorumlar, yeniden hesaplar, yeniden pazarlıklar...
Ne iyi değil mi? Türkiye'nin sonuçsuz pazarlıklarla harcayacak zaten o kadar çok vakti var ki!..
* * *
İKİ turlu dar bölge seçim sistemi üzerinde anlaşmadıkça Türkiye'ye rahat yok. Biz, kör değneğini bellermiş gibi bunu söylüyoruz; söylemeye de devam edeceğiz.
Çünkü güçlü hükümetler ancak böyle oluşabilecek.
Türkiye'nin kalkınma grafiğine bakın:
1950'lerde başlayan Demokrat Parti dönemi, 1967'lerde başlayan Adalet Partisi dönemi ve 1983 - 1990 arasındaki ANAP dönemi.
Bu dönemlerde iktidarın arkasındaki oy oranı hep yüzde 40'lardan yukarda... Ve Türkiye'nin kalkındığı yıllar işte o yıllar... O yıllar iki turlu dar bölge yoktu, ama bugünkü gibi siyasi parti enflasyonu da yoktu.
O dönemlerdeki demokrasi eksiklikleri ise ayrıca tartışılabilir.
Bugün söylenecek olan, savunulacak olan tam piyasa ekonomisi, tam katılımcı demokrasi ise ikisini birden sağlamak ve yürütmek için de yine güçlü hükümetler gerekiyor.
Son iki yılda Türkiye'de dört başbakan değişti.
Böyle bir ülkede içte istikrar, dışta etkinlik olamaz.
Başbakan olanların ne tam yetkileri var ne de tam sorumlulukları.
Bu başbakanların arkasında her şeyden önce güçlü bir destek yok.
Bu derece destekten yoksun kişiler başbakan olup ülkeyi değil, genel müdür olup bir şirketi bile istenildiği gibi yönetemez...
Enflasyon düşüyormuş da, ekonomik göstergeler iyi imiş de... Bunlar bizi rehavete sevketmemeli.
Bugün düşen yarın kalkıyor...
İyi yöndeki gelişmeler devamlılık arzederse ve kalıcı olursa istikrarın müjdecisi olabilir.
Bunun içinse Kohl gibi, Margaret Thatcher gibi, Clinton gibi işinin başında yıllarca kalabilen demokratik sorumlular gerekli. O, bu sistemle olmuyor.
* * *
SAYIN Cumhurbaşkanı Demirel önceki gün Ankara Gazeteciler Cemiyeti Genel Kurulu'nda konuşurken: "Demokrasi fevkalade zor bir iştir" diyor.
Hala mı zor? Biz bu zorluğu 70 yılda, haydi haydi 50 diyelim, 50 yılda yenemedikse bundan böyle de yenemeyeceğiz demektir.
Üstelik dünyada zorluklara rağmen tam demokrasiye ulaşanlar yok mu?
"Cumhuriyeti kurmuşsunuz, ama cumhuriyetçileri nereden bulacaksınız?" diye İngilizce bir cümle de sarfetti Demirel.
Türkiye'ye gelince; sorulacak olan belki de şu: Demokrasiyi kurduk ama demokratlar nerede?
Bizim sorunumuz kişiler, insanlar. Küçük olsun "benim olsun" diyen liderler...
* * *
TÜRKİYE'de şimdiye kadar kaç anayasa yapıldıysa askerlerin damgası var. Daha doğrusu darbelerle oldu, darbeler sonucu yapıldı bu anayasalar.
Demokrasi deyince attılar mı mangalda kül bırakmayanlar, demokratik yolla, demokratik bir anayasayı bir türlü beceremediler; gerçekleştiremediler.
Bunun da altında bölünmüşlükler yatıyor.
Çok yakın geçmişimizde yaşadık. Meclis'te, 7 üyeli bir partinin bile iktidarların şöyle veya böyle oluşmasıyla, ülkenin kaderiyle oynayabildiği bir sandalye denkleminden ne kalkınma çıkar, ne demokrasi çıkar, ne de etkinlik...
Çare iki turlu dar bölge seçim sisteminde...
Yılmaz'la Baykal'ın pazarlık gündeminde seçim sistemi olmasa da, milletvekili adaylarının en demokratik ve katılımcı şekilde nasıl saptanacağına değinilmemiş olsa da...
Yani bunlar önemsiz sayılsa da biz ısrar ediyoruz.
Önce seçim sistemi...




Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr