Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Döndük dolaştık aynı yere geldik. “Laftan anlamayanın hakkı kötektir” sözümüz var ya onun gibi bir şey.
AKP hükümeti “Açılım” dedikçe bölücüler azdı. Ve onlar barışa şans tanımadı.
Öyleyse “anlayana sivrisinek saz” deyip açılımdan anlamayan, bilakis şımaranları artık susturmak lazım.
Yani onlar için “davul zurna az”sa yalnız silah sesinden anlıyorlarsa, silah patlatmak gerek. Hem de her zamankinden çok ve farklı.
İşte hükümetin de şimdi yaptığı o.
Madem siz silahtan anlıyorsunuz, işte size silah...
* * *
Peki, tek başına “silah”la terör biter mi, bitirilebilir mi?
Hayır.
Senelerin tecrübesi gösteriyor ki, hayır.
Hem askeri tabirler, yani “silah” hem de “sivil” harekat bir arada yürümeli.
Askeri tedbirlerle bölücüler hizaya getirilirken, sivil harekatla Kürt kökenli kardeşlerimizin hayat standardı ve demokratik yaşam şartları iyileştirilmeli, mükemmelleştirilmeli.
* * *
Bölücülerin amacı, İran’daki, Irak’taki, Suriye ve Türkiye’deki Kürt kökenlileri birleştirip “Büyük Kürdistan”ı kurmak değil mi?
Bunu Barzani hem söylüyor, hem büyük Kürdistan haritasını çalışma odasına asıyor.
Demek ki, “terör”ün amacı belli. Güneydoğu illerini Türkiye’den koparmak.
Bu amacı Türkiye’yi zayıflatmak isteyen “dış güçler” de destekliyor, bu amacın bir an önce gerçekleşmesi için yardım ediyor. Maddi ve manevi yardım.
Bu söylenmeyen bir şey değil. Ama son olaylar bu senaryonun gerçek olduğunu, doğru olduğunu, hayal olmadığını gösterdi.
* * *
Ankara’nın, karşısında “barışa şans tanıyan” yok.
“Özerklik” ne demek. Devlet içinde devlet mi?
Meclis’e gelmemek ne demek. Başkaldırı mı?
BDP’nin PKK’dan farkı yok. KCK’nın PKK’dan farkı yok.
Ama bölge halkının çoğunluğu onları destekliyor mu? Desteklemiyor. Ama onlardan çekiniyor, korkuyor.
Çünkü devlet vatanına bağlı, Kürt kökenli vatandaşlarını koruyamıyor.
Uzun zaman önce, kepenk kapatma emrine Kürt kökenli bir kardeşimiz silahıyla karşı koymuştu. Ama herkes buna cesaret edemez...
* * *
Özet şu:
Silaha karşı silah kullanmalı... Mümkünse dağlar boşaltılmalı.
Ama halkın yaşamını modernleştirecek, iktisaden kalkındıracak girişimlerde de bulunulmalı, hem de acele...

Haberin Devamı

ESKİLERİ ANMAK
Ne zamandır aklımdaydı.
Biz ölmüş arkadaşlarımızı hatırlamıyoruz. Oysa markayı marka yapan çalışanlardır. Çalıştığımız müesseselere yıllarca hizmet edenler, emek verenler, ayakta tutanlar, unutulup gidiyor. Üstelik bunların arasında kimler var kimler. Bir gün, hepsi için “anma günü” yapsak ve onların, yani ölmüşlerimizin hiç olmazsa isimlerini tek tek okusak, ansak, hatırlasak, hatırlatsak. Bu kadirbilirlik olmaz mı? Müesseseleri müessese yapan bu değil mi? Bu, bizden önceki çalışanlara saygı değil mi? Bu müesseseleşmeye hizmet sayılmaz mı?
Hadi, öyleyse analım. “Anma günü” yapalım. Buna “saygı günü” de denilse yeridir.

Haberin Devamı

PKK TAKSİM’DE
Türk jetlerinin PKK üslerini bombalaması protesto edildi! İstanbul’un göbeğinde de. Yanlış anlamadınız. Askerimizi şehit edenlerin saklandığı, beslendiği, eğitildiği yuvalar bombalanıyor diye Taksim’de protesto yürüyüşü yapıldı.
Peki, bunlar kimler?
Aralarında BDP’li vekiller de var. Ama polisin tutumu önemli. Niye?
Çünkü aynı anda aynı bölgede şehit askerleri anma ve terörü lanetleme yürüyüşü de vardı. Eğer iki grup serbestçe karşılaşsaydı, ne olurdu, ben sonucu tahmin edemiyorum...
Ama şunu söyleyebilirim. Halk arasındaki çatışma bütün İstanbul’a, hatta Türkiye’ye yayılabilirdi.
PKK taraftarlarının yoksa istekleri zaten bu mu?

Haberin Devamı

SORALIM
Ne beklendi?

Açıkça sormak lazım.
Madem PKK yuvalarını bomba yağmuruna tutabiliyordunuz 1990’dan beri aklınız neredeydi?
40 bin kişi öldü, milyonlarca lira harcandı ve 30 yılda Türkiye’nin “anasından emdiği burnundan geldi” Niye beklendi. Ne beklendi. Yoksa bazı dış merkezler izin mi vermiyordu? Yoksa sebep Koşaner Paşa’nın söyledikleri miydi? Asker artık konuşmuyor, bari İçişleri Bakanlığı bir bildiri yayınlasa da öğrensek.

LİBYA
Demokrasi ve petrol

Mübarek ve iki oğlunun yargılanması devam ediyor.
Duruşma 5 Eylül’e bırakıldı.
Mısır’daki halk ayaklanmasına birçok yazar, çizer sevinmişti.
“Mısır’a demokrasi geliyor”, “yönetim sivilleşiyor” diye.
Oysa Kahire’de direksiyona geçenler Mübarek’in arkadaşları, dostlarıydı. Yani subaylarıydı, ordu idi.
O günkü, demokrasi sevincinin “denizi görmeden paçaları sıvamak” olduğunu, “inşallah yanılırız” diyerek belirttik.
İşte aylar geçti, demokrasinin “D”si bile Mısır’a uğramadı.
Çünkü siviller hazır değildi ve parça parçaydı.
Mübarek gitti, ne değişti. Onun sarayında oturanlar onunla aynı anlayışta olduktan sonra...
* * *
Artık Libya’da Kaddafi’nin de sonunu gördük sayılır.
Yani 42 yıllık “Kaddafi dönemi” Libya’da son buldu.
Şimdi beklenen demokrasi...
Nato, muhaliflere demokrasi için yardım etti, değil mi?
Evet. Ama demokrasinin kurulması o kadar kolay mı?
İşte yukarıda sözünü ettiğimiz Mısır. Orada da demokrasi kurulacaktı. Ama hâlâ bekleniyor.
İnşallah Libya’da da böyle olmaz. Kaddafi rejiminin devrilmesi, son bulması için muhalifleri destekleyen NATO, Libya’da demokrasinin kurulması için kolları sıvamalı... Ama görüyoruz ki Batılı ülkeler arasında “Libya demokrasisi”nden önce “Libya Petrolü” savaşı başladı...

HALİÇ
Yeni bir Boğaziçi

“Alternatif Boğaz” veya “Yeni Boğaz” da denilebilir.
Nereden söz ediyorum.
Haliç’ten. Geçen gün Hasan abi, (Hasan Pulur) telefon etti “Tahir ve Haslet ‘Halat’tayız, gelmez misin?” diye. “Halat” neresi ben bilmiyorum ki. O tarif etti. Gittim. Ne güzel yer. Bu güzelliği hakkıyla anlatabilmek için edebiyatçı olmak gerek.
İyi ki gitmişim.
Benim Haliç’ten geçtiğim oluyordu ama bu semtin o hale geldiğini yakından bilmiyordum.
Haliç artık sizin düşündüğünüz gibi değil. Eski Haliç gitmiş, yenisi gelmiş. Binalarıyla, yeşilliğiyle, temiz deniziyle bambaşka bir Haliç. Görmeye ve yaşamaya değer bir Haliç. Şaşırdım kaldım.
Deniz kenarında, açıkta masalar, iyi bir servis, ne isterseniz var. 40 dakikada Haliç turu yapan tarihi ama çok bakımlı tekneler çalışıyor. Manzara çok iyi ve o iyi manzarayı gören birçok yeni mekan...
Buralar yakında “Boğaz”a rakip olur, dedim. Haklıydım.