Öncelikle, Boğaz tüp geçidinin büyük bir depremden etkileneceği yolundaki endişemizi belirttik.Prof. Dr. Semih S. Tezcan, "Boğazda yapılması düşünülen tüp geçit konusunda en önemli sakıncanın yerinin yanlış seçilmiş olmasından kaynaklandığını" öne sürdü.Zaten İstanbulu etkileyen büyük depremlerden sonra şehir daha hızlı bir şekilde doğu - batı aksından kuzeye kayarken tüp geçitli ulaşım için güney güzergahını savunmak imkansız gibiydi.O günlerde bu köşedeki tartışmada yer alan İstanbul milletvekili Bülent Akarcalı da öncelikle şu endişesini belirtiyordu:"Projede raylı sistem dışında araç geçişi yok. Projede kara taşıtları için geçiş öngörülmediği için tüp geçit 3. köprü ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır."Bu tespit de doğru çıktı. Bugünlerde 3. köprü için hazırlıklar yapılıyor. Yeni köprünün Sarıyer - Beykoz arasında olması planlanıyor.***AMA bizim öncelikle vurgulamak istediğimiz, depremin etkisinin ne olabileceği.17 Ağustos ve 12 Kasım depreminden önce Bolu Tünelinin herhangi bir depremden etkilenmeyeceğini söyleyenlerin sonradan yanıldıkları anlaşıldı.Ya Boğaz tüp geçişi için de bir gün gelir "Yanılmışız" denirse, bu neyi kurtarır?***BOĞAZİÇİ Üniversitesi Yapı Teknoloji Uygulama ve Araştırma Enstitüsü tarafından bir süre önce yapılan sayımlara göre, Anadoludan Avrupa yakasına geçen yarım milyon yolcunun sadece yüzde 8i tarihi yarımadaya ve en çok yüzde 20si Haliçin güneyine yönelmektedir. Boğaz köprülerinden geçen yolcuların yüzde 80i yani her gün 400 bin yolcu Haliçin kuzeyine gitmektedir. Köprüleri kullanan 400 bin kişiyi, her gün Yenikapıya taşıma isteği tüm ulaşım ilkelerine aykırıdır. Bu sayılar değişse de oranların bugün için değişmediğini sanırım.***İSTANBULda ulaşım konusu temelden bozuk. Çünkü yerleşim sorunu var. Konut alanlarının, işyerlerinin, sanayinin plansız dağılımı var, daha doğrusu karmaşası var. Nüfus yoğunluk planı yok.İşyerlerinde lojman sistemi eksikliği var.Aslında kargaşayı yaratan sebepler ortada durdukça, yani İstanbulda yerleşim doğru temellere oturtulmadıkça köprü de, tüp geçit de derde deva olmayacak. BOĞAZ tüp geçidi" için ilk adım atıldı. Tüp geçit yıllardır tartışılıyordu. Biz de bu konuyu en az 5 - 6 kez bu köşede ele aldık. Çeşitli görüşlere yer verdik. Uzmanları konuşturduk. Vergide kaçak oranının yüzde 70 olduğu saptandı. Oysa Anayasanın 10. maddesinde neler var: "... Herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, gruba imtiyaz tanınamaz. Devlet organları eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadır."Yüzde 70 kaçak hangi eşitliğin ifadesi? VERGİ SOYGUNU BAŞBAKAN Hükümet köprüleri attı. Başbakan YÖK ve imam hatipler konusunda adeta etrafa bomba yağdırdı. Tabii aldığı cevaplar, komutanlarınki de dahil, ağır oldu.Gerilim iktidarların lehine olmaz. Ama Başbakan Erdoğan "uzlaşmacı" değil, "gerici" oldu.Bugün artık "demokrasi"lere, "katılımcı demokrasi" deniliyor. Başbakanın "Mecliste çoğunluğum var. Her istediğimi yaparım" anlayışı yanlıştır. Aslında bu eskiden de yanlıştı. O kadar yanlıştı ki, aynı görüş çok üzüntü verici sonuçlar doğurmuştu.Her şeye rağmen uzlaşma umudunu kaybetmek istemiyoruz. O zaman şunu diyebiliriz. Bu olay Cumhurbaşkanının vetosuna kadar gider. O noktadan sonra, ülkeyi daha fazla sarsmadan, "kavga"nın yerini diyalog alır ve sorun çözümlenir. Uzlaşma beklerken İKTİSATÇILAR Dolar 1 milyon 300 binli rakamlara indi. Genellikle iktisatçılar; "Yaz geliyor, fiyatlar artık daha yukarı çıkmaz, hatta düşer" diyorlardı. Yani iyimserlik satıyorlardı. Çünkü yaz ayları, işçilerimiz tatile gelecek, turist bollaşacak, döviz akacak, demekti.Oysa dolar düşmedi, çıktı. 22 haftalık düşüş seviyesini dolar 5 haftada yükselerek kapadı.Şimdi yine pek çok iktisatçı "Doların fiyatı daha da çıkacak" diyor.Dövizin fiyatında, "yaz"ın dışında da etkenler rol oynuyorsa, o etkenleri hesaba katmayan kolay yorumlar yapmayın. Halkı yanıltmayın... Dolarda yanıldı, yanılttı GİYİM KUŞAM Kimsenin özel yaşamına karışmak haddimiz değil.Ama söz konusu olan kişi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının kamuya mal olmuş sayın eşi olunca her vatandaş gibi bize de söz düşer.Benim, Sayın Emine Erdoğanın çok konuşulan kıyafetiyle ilgili önerim şu olabilir:Sayın Emine Erdoğan önce, o eski evlerimizdeki "kırlent"ler gibi işlemeli elbiselerini hazırlayan modacısını terk etmeli.Giyim ve özellikle başörtüsü şekli olarak Müslüman Pakistanın eski başbakanı Benazir Buttoyu örnek almalı. dheper@milliyet.com.tr Ve Emine Erdoğan