Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Uludere tartışması sürüyor. Hükümete baskı yapılıyor.
Oysa PKK her gün öldürmeye devam ediyor.
PKK’ya baskı var mı?
Yok.
* * *
Uludere tartışması görüntüye saplandı kaldı.
Görüntüyü Türk yetkililer mi önce aldı, yoksa Amerikalı yetkililer mi? Evet münakaşa bu.
Peki şu söylenmez mi?
Türk insansız uçakları görüntüyü önce alsa veya Amerikalılar ilk olarak tespit etse ne değişir?
“Ha Ali Veli, ha Veli Ali” değil mi?
Yani, biz sonuca bakalım.
Bu insanlar kaçakçı, yani suçlu olabilir. Onların cezasını mahkeme verecektir. Bombalayıp onları öldürmek, cezalandırmak sayılmaz.
Bu olsa olsa bir yanlışlıktır.
Bu “yanlışlık” olarak genel kabul gördü ki ölenlein ailelerine alışılmışı aşan miktarda devlet tazminat önerdi.
Ve o aileleri ziyaret etmeyen, başsağlığı dilemeyen ve acılarını paylaşmayan, devlet ve muhalefet büyüğü kalmadı.
Peki bu yapılanlar o aileleri tatmin eder mi?
Etmez. Peki ne kaldı?
Bu yanlışlığı yapanların saptanıp, açıklanması ve cezalandırılması.
Hükümet bir an önce bunları yapmalı ki, istismara da son verilsin.
İçişleri Bakanı dün, “görüntüleri Ankara’da izleyen komutanlar bu kararı verdi” dedi.
Peki, onlar kim?
* * *
Evet tekrar edelim, bu olayı istismar edenler var.
Uçaklarımız yanlışlık yapmış ve 34 kardeşimizi PKK’lı zannedip öldürmüş.
Ama PKK yanlışlıkla değil bilerek ve isteyerek insanlarımızı öldürmüyor mu?
Böyle mukayese olur mu, demeyin. Bu cümlemiz Uludere’yi dillerinden düşürmedikleri halde, PKK cinayetlerini görmeyenler içindir.
PKK 30 yıldır, küçük çocukları babasız, gebe kadınlarımızı kocasız bırakmıyor mu?
Uludere’deki gibi yanlışlara da sebep olmamak isteniyorsa artık silahların terk edilmesi gerekmez mi? O zaman yüreğimizi yakan bu yanlışlar da olmaz, olamaz, yapılmaz, yapılamaz.
* * *
Hükümet 10 yıl sonra hala halkın % 52’sini temsil etmekle iftihar edeceğine, herkesin iş ve geçinecek kadar gelir sahibi olmasını böylece asrın ayıbı olan ekmek parası için kaçakçılığa da son vermesini sağlayabilir, sağlamalıdır.

Haberin Devamı

SEÇ SEÇ AL
Türkiye kapkara.
İçinizi karartmayın, göze alıyorsanız yani “gerçekçi” iseniz gazetelerin 1. sayfaları yeter. Bakın gerçek Türkiye’yi görün.
Ama, “bu iç kapayıcı olaylardan bana ne” diyorsanız.
Başka bir dünyayı, renkli, eğlenceli bir Türkiye’yi ayağımıza getiren “ilaveler” yani gazetelerin ekleri var.
Yani, seç seç al.
180 derece farklı iki Türkiye de elinizin altında.
Ama temenni ederim ki, Türkiye’deki ikilik, haberde olsun halkta olmasın...

Haberin Devamı

YARI BAŞKANLIK
Anayasa yapımında daha ilk iki maddede anlaşmazlık çıkmış. Bana sorarsanız, esas anlaşmazlık, “sistem” maddesi yazılırken çıkacak.
Türkiye topal da olsa, “parlamenter rejime” devam mı edecek?
Yoksa “başkanlık” veya “yarı başkanlık” sistemini mi kabul edecek.
Geçen yazımda belirttim, ben “yarı başkanlık” taraftarıyım.
Bu sistem üstelik üniter devleti de öngörür.
Bunu 20 yıldır bu köşede gerekçeleri ile uzun uzadıya yazıyorum.
Ben yazıyorum. Kamuoyunda da tartışılıyor. Ve bu tartışma son günlerde çok kızıştı. AKP “başkanlık” sistemi istiyor, muhalefetse “parlamenter” sisteme devam, diyor. Ben de Anayasa yapılırken esas anlaşmazlık bundan doğacak, diyorum.

Haberin Devamı

BOZULMALI
Yargıtay kararı

Yargıtay’ın kararı açıklandı.
Abdullah Öcalan’a “sayın” denilebilecek.
Teröriste de “gerilla”.
Herhalde mahkeme kararında ısrar eder ve bu sıfatın ve bu ismin kullanılmasına karşı çıkmaya devam eder. Yargıtay’ın bu kararından dönülür.
Çünkü bu insanlar Apo’ya “sayın” PKK teröristine “gerilla” derken söz hürriyetini kullanıyor değiller ki.
Onların amacı binlerce ölüme neden olan kişiyi “saygıdeğer” olarak anmak ve tanıtmak.
Ve binlerce vatan evladını öldüren kişileri “gerilla” diyerek değerlendirmek, yüceltmek.
* * *
Yoksa, bunlar toplumdan, bu deyişiyle ayrılır, kim olduklarını belli eder diye, Yargıtay’ın kararına sevinmek mi lazım?..
Baksanıza bu kararla şımaran BDP yöneticisi kadın hemen Öcalan’a “önder” deyiverdi...
Peki 30 yıldır Türkiye boşuna mı savaşıyor?.. Şehitler veriyor, milyarlar kaybediyor?..
Allah aşkına, bu çelişkiyi birisi açıklasın.

COŞKULU
Halkın bayramı

AKP iktidarı “milli bayramlar”a yeni kutlama şekli getirdi.
Bu, hükümetin getirdiği ayrımcılığın yeni bir şekli mi?
Bir bu mu kalmıştı? Şimdi tartışılıyor.
* * *
Milli bayramlar, yeni nesillere, iftihar edilecek geçmişi anlatma günüdür.
Milli bayramlar 74 milyonu kaynaştırma günüdür.
Ayrılma günü değil.
‘O’ böyle kutlayacak, ‘bu’ böyle, değil.
Millet bir bütün halinde, tabii isteyenlerle bu milli günleri kutlayacaktır.
Asker, sivil, dinsiz, dindar hep bir arada...
İsteyen istediği yere çelenk koyar, istediği yerde saygı duruşu yapar ve yürür. Bu bir coşkudur.
Çapulculuk, taşlama, molotof kokteyli atma günü haline getirilmedikçe kimse karışamaz.
* * *
Bugünlerde devlet ayrı, halk ayrı bayram anlayışında olduklarını gösterdiler
Başbakan: “Demir perde ülkelerine ait bayramlar bitti” diyor.
Devletin anlayışı Başbakan’ın anlayışıysa çoğunluk bunu, bu baskıyı kabul edemeyeceğini gösterdi.
Halk sokaklara, caddelere, meydanlara taştı. Başbakan bayram baskıcılığı yapmasaydı halki için belki de bu bayram bu kadar coşkulu kutlanmayacaktı.
Böyle ikilik olur mu?
Hükümet birleştirici olmalı, baskıcı değil.

Partilerde
Boş laflar...

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Başbakan her söylediğime laf yetiştiriyor” diyor.
Yani laf yetiştirmeyi eleştiriyor.
Ama kendisi de laf yetiştirmekten başka birşey yapmıyor.
Öyleyse farkında olmadan kendisi kendisini de eleştiriyor sayılmaz mı?
Sayılır.
Ve Kılıçdaroğlu bunun farkına varırsa Türkiye boş laflardan kurtuldu, demektir.