Tam tersine, bilirkişi biraz daha gayret etse neredeyse, galaya davetli olanları suçlayacak!Rapordaki şu ana görüş ilginç: "...İçeridekiler panik yaptığı için kap ılar açılmamıştır... Güvenlik açısından binada herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır..."Oysa yangından hemen sonra görüş bildiren uzmanların saptamaları bunun tam tersiydi. Onlar da gayri resmi birer bilirkişi sayılırlardı ve faciaya davetiye çıkaran pek çok eksik bulmuşlardı.Örneğin İstanbulun eski İtfaiye Müdürü Abdurrahman Kılıç özellikle çok önemli 7 noksandan söz ediyordu.Makine Mühendisleri Odasının saptamaları da G-Malldaki ihmali dikkatlere sunuyordu.Bu iki görüş şöyle özetlenebilirdi:"Sinemada duman çıkar çıkmaz çalışması gereken siren sistemi çalışmamıştı. Elektrik kesildiğinde çalışması gereken aydınlatma sistemi yoktu. Duman tahliye sistemi yapılmamıştı. Yağmurlanma sistemi yetersizdi. Özellikle üst kat kapıları standartlara uygun değildi. Kapılar yangına dayanıklı bir şekilde imal edilmemişti. Olay sırasında bazı kapılar kilitliydi. Dekorasyonda yanıcı madde kullanılmıştı. Yangın çıkış levhaları yanlış yerleri göstermekteydi. Bazı yangın söndürme tüpleri boştu..."Şimdi gelin çıkın işin içinden.Acaba bu çelişki kimden kaynaklanıyor?Resmi bilirkişilerden mi, durumu inceleyip görüş açıklayan uzman kişilerden ve Makine Mühendisleri Odasından mı?"Binada güvenlik açısından eksik yok", diyen mahkemenin tayin ettiği bilirkişilerle, dünya kadar eksik sayan uzmanlar bu çelişkiyi nasıl izah edebilir?Ben kavrayamadım, anlayan varsa anlatsın!..***YANGINDAN sonra denetimlerle de sorumlu resmi merciler hemen bir gösteriş kampanyası başlatmıştı. Sonra? Sonra tısss yok...Yıllardır benzer faciaları yaşıyoruz. Lalelide otel, Ataköyde diskotek yangınları henüz unutulmadı. ***Eğlence yerleri, sinemalar, tiyatrolar, lokantalar, diskolar, alışveriş merkezleri, oteller, spor salonları, düğün salonları ciddi olarak denetleniyorsa, bunların hangilerinin tehlike arz etmediği açıklanmalı. İlan edilmeli. Denetimler belli aralıklarla mutlaka tekrarlanıp sonuç müesseselerin girişlerine asılmalı.Hatır gönülle, rüşvetle, ruhsat ve denetim dönemi son bulmalı. Şeffaflık bu konuda da ilke olmalı. G-Mall alışverişi merkezindeki sınama yangınıyla ilgili bilirkişi raporu açıklandı. Mahkemenin tayin ettiği bilirkişi raporuna göre "yangında G-Mallun kusuru yok." Türkiye tek partili hükümetten, tek partili rejime kayıyor!.. Daha önce de vurguladık, bugünkü gidiş CHPnin bölünmeye gidişidir. Zaten zayıf olan muhalefet, o zaman "yok" seviyesine inecektir!.. Bu seçim yasası, bu partiler yasası ve bunlara bir de CHPdeki bölünme eklenince "rejim tek partili rejime" dönüşüyor benzetmesi pek de yanlış olmayacaktır. Teşbihte hata olmaz! MİSYONERE Gündemde misyonerlik var. Hatayda 30-40 Türkün devam ettiği, başında İtalyadan yollanmış bir genç kızın (rahibe) bulunduğu bir ev-kiliseyi ziyaret ettiğimde bu işin Türkiyede bu kadar yaygınlaşmış olabileceğini düşünmemiştim.Geçenlerde, Kanadadan gelip İstanbula yerleşen ve "Pastor" sıfatıyla çalışan bir misyonerin faaliyetini TVde izledik. Ve bu Kanadalı Pastorun üfürükçülük yaptığını gördük. Pastor ve yardımcısı Koreli kız hastalara şifa dağıtıyor! Tabii şifa seansından önce 1.5 saat İsa Mesih ve İncil propagandası "vaaz" adı altında Müslümanlara sunuluyor. Şifa dağıtma sırasından da "İsa", müzikli ilahilerle kafalara çakılıyor.Sözlüklerimiz üfürükçüyü şöyle tarif ediyor: "Okuyup üfleyerek hastalıkları savdıklarını ileri süren ve böylece bilgisiz kimseleri aldatan düzenbaz."Türkiyede üfürükçülük "Tekke ve Zaviyelerin İlgası Hakkındaki Kanun"a göre suç. Hapis cezası var. Peki adam misyoner olunca Kopenhag kriterleri bu yasağı ve cezayı kaldırıyor mu? Üfürükçülük serbest İSTANBUL İstanbulda özellikle hava karardıktan sonra sokaklarda dolaşmak cesaret işi oldu.Tecavüzcüler, tinerciler, kapkaççılar, gaspçılar, katiller korku saçıyor. Birkaç ayda üç genç kıza sokakta tecavüz edildi. Hırsızlar cüreti o kadar artırdı ki, eski Başbakan Tansu Çillerin korunan yalısı bile gecen gece soyuldu.Ben övünürdüm bizim eve hırsız giremez diye. Evimiz işlek bir cadde üzerinde, pencerelerinde demir parmaklıklar var. Tüm evde alarm sistemi mevcut. Evin içinde yaşayan, dolaşan 30 kiloluk "Biber" var. Biber sevgili köpeğimizdir. Evde devamlı insan bulunuyor. Ve namlusuna kurşun sürülmüş iki tabanca hazır bekliyor.Ama şaka da olsa büyük konuşmamak gerektiğini bir kez daha anladım. Çünkü yakında bir akşam alt katta ailece yemek yerken bizim ev soyuldu.Öyle anlaşılıyor ki, kanunların ve emniyet gücünün caydırıcılığı kalmadı. O kadar kalmadı ki, tinerciler polisle çatışıp bir komiseri bile yaralayabiliyor. İstanbulun asayiş sorununun ameliyat masasına yatırılması gerekiyor. dheper@milliyet.com.tr Zorbalara teslim