Dr. Hakan Tartan

Dr. Hakan Tartan

hakantartan35@gmail.com

Tüm Yazıları

Girdiler yüksek. Faiz indirilse de üreticiye yansımıyor. Kurlar maliyeti tetikliyor. Üretip üretmeme ikilemindeki çiftçi, devletten destek beklentisinde bulunuyor. Çiftçilerin borçlarının dondurularak 2023 yılına kaydırılması bir anlamda çözüm olabilir.

Son aylarda özellikle dövizde yaşanan yükselişler, üreticiler için ciddi bir sıkıntı. Birçok çiftçi ve üreticinin "Üretim yapmayacağız" sitemleri yoğunlaşırken, temel sorun şu: Döviz arttı. Başta, gübre, tohum, ilaç ve mazot olmak üzere girdiler büyük ölçüde yükseliyor.

Haberin Devamı

Bu ortamda üretici emeğinin tam karşılığını alamamaktan şikayet ederken, aracılar ise kazanmaya devam ediyor. Merkez Bankası faiz indiriyor, ama çiftçinin kullandığı kredi düşmüyor. TÜRMOB enflasyon muhasebesinin 2023 yılına bırakılmasını istiyor. Benzer bir yaklaşım 2023’ü doğru planlayarak üretici – çiftçi için hayata geçirilemez mi? Yani enflasyon muhasebesi mantığı ile çiftçi borçlarının dondurulması ve 2023 yılına kaydırılması.

Çiftçi borçları dondurulmalı

Sorunlar büyüyor. Özellikle üretim de sebze – meyve - gıda ve hayvancılıkta önümüzdeki yıllar için ciddi üretim azalması sorunu gündemde. Peki çözüm? Piyasada dengelerin oturmasının da, geleceğin güvence altına alınmasının da, yüksek fiyat artışlarının da temel çözümü 'üretim'. Sağlıklı, etkin, verimli ve akılcı üretim.

Bunun için doğru tarım planlaması, yeterli düzeyde ve uygun tarımsal alan ve elbette üretecek kişi sayısı önemli. Son dönemlerde gerek çiftçi sayısındaki, gerekse tarım alanları kaybındaki rakamları açıklamış ve sorunun ciddi olduğunu söylemiştim. Bugün konu tekrar güncel.

Çiftçi sayısı azaldı

2017 yılında 2 milyonun üzerindeki Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısı 2021 yılında 1 milyon 700 bine kadar indi. Yıl sonunda bu rakam daha da düşebilir. Kişi başına düşen toprak miktarında da azalma söz konusu. 1970’li yıllarda 4.5 dönüm olarak ifade edilen bu rakam, günümüzde 2.5 dönüm noktasında. Üstelik tarım alanları yok ediliyor ve üretim de ciddi bir risk altına giriyor. Toprağımız kirleniyor, azalıyor, verimsizleşiyor. Hatta bu yüzden korumacılık anlamında anayasal güvence tartışmaları bile yoğunlaşıyor. Toprağımızı korumalıyız, gelecek mutlu kuşaklar adına.

Haberin Devamı

Tarım alanları rant nedeniyle bir bir elden çıkarsa, belediyeler bu alanları imara açma konusunda birbiri ile yarışırsa, elde doğru dürüst verimli tarım alanı kalmazsa, üretici kar elde edemediği, yaşam çarkını yürütemediği için tarımdan çekilirse, üretici ve çiftçi sayısı azalırsa, onun yerine tarımdan anlamayan, ama tarımsal kredi ve avantajlardan yararlanmak isteyen bazı 'uyanıklar' devreye girerse, girdi maliyetlerinin artışının önüne geçilmezse ne yapsanız sonuç almak zor. İlk adım, doğru tarımsal planlama. Tarım alanlarına doğrudan teşvik. Sonra üreticiye özellikle üretimde gerekli olan ilaç ve gübre dağıtımı konusunda destek.

Daha ucuz önemli sorun!

Sokakta, çarşıda, pazarda aslında yansımalarını görüyordum. Ama Nedim Barut öncülüğündeki NG Araştırma’nın geçen hafta tamamlanan derli toplu ekonomik gidişat ve vatandaşın bakış açısı ile ilgili çalışması beklentilerimi doğrulamış oldu.

Haberin Devamı

Çiftçi borçları dondurulmalı

Beni ilgilendiren tarafı şu: Vatandaş alım gücünün düştüğüne inanıyor. Daha önce yüzde 38 olan bu oran şimdi yüzde 82. Temel ihtiyaçları karşılama konusunda şikayetler de üçte bir oranında. Ama asıl önemli yansıma, fiyat artışlarının gıda alışverişini nasıl etkilediği konusunda. Her 10 kişiden 9’u daha az ve daha ucuz ürüne yöneldiğini söylemiş. İşte sorun bu. Geçen haftalarda da yazmıştım taklit, tağşiş ve hile oyunlarını. Maalesef ucuza yönelen vatandaş sağlık ve kalite anlamında risk taşıyan ürünlere yöneliyor ve yönelecek. Yani bu tuzağa düşecek. Bu konuda şu aşamada denetimlerin artırılmasından başka çözüm yok.

Ayrıca gıdaya ulaşımdaki sorunlar sonrası gıda milliyetçiliğinin de yükselmesi ciddi bir sorun. Birçok ülke, kuşku yok ki, gıda maddesi tedariğinde ve üretiminde kendi kendine yeterli olmanın, ihtiyacını karşılayabilecek gıda stoğunu sağlamanın mücadelesini verecek. Sadece ithalata dayalı tarım politikalarından vazgeçilmesi, çiftçinin üretime teşvik edilmesi gereklilikleri de bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Milas’tan dünyaya sağlık reçetesi

AB coğrafi tescilli Milas zeytinyağı, bu yıl dışsatımda da gözde. Şifası dillere destan soğuk sıkım – erken hasat zeytinyağı dışsatımı 5 tondan 60 tona çıktı.

Çiftçi borçları dondurulmalı

Milas’ın gururu zeytinyağı, lezzetli, kaliteli, düşük asitli, antioksidan ve polifenol özellikli, kendine özgü aroması ve yağ oranı ile farklı. Farkı bölgeye özgü özel memecik türü zeytin ağacından. Büyük emek, büyük çaba ve özveri söz konusu. Ama mutlu son herkesi sevindirdi: Milas’ın dillere destan zeytinyağı Avrupa Birliği (AB) tescilli ve dünya çapında gözde. 19’u AB coğrafi işaretli 80 firma ile gerçekleşen bir üretim atağı. Üstelik koruma altında ve yeni ilgi odağı. Yıldızı her yıl daha çok parlıyor.

Üreticinin, dünyaya mal satan değerli işletme sahiplerinin ve elbette Milas Ticaret Odası’nın büyük emeği sayesinde.

Bu konuda önemli yapı taşlarından biri de Milas Ticaret Odası’nın üretken Başkanı Reşit Özer, şunları anlatıyor:

‘Memecik türü zeytin ağacı bölgemize özgü. Artık dünya tanıyor. Uzun yıllardan beri bunun mücadelesini verdik. AB coğrafi tescili almamız çok önemli. Antioksidan ve polifenol özelliği, düşük asidi ile adeta bir şifa kaynağı. Birçok insan sabahları sağlık için bir kaşık içiyor. Daha önce 3 - 5 ton dışsatım vardı, şu anda 40 tonu aştı. Yeni hedef 60 ton. Fiyatı da 150 liradan başlıyor. Gelecek yıllarda sağlık ve lezzet farkı öne çıktıkça, hem ülkemizde, hem dünyada Milas zeytinyağı farklı bir noktada olacak. Üreticimiz ile de işbirliği içindeyiz. Onların üretimleri için de cam şişe desteği veriyoruz. Milas zeytinyağı artık bir marka ve dünyanın gözdesi. Hem ülke tanıtımımız, hem de ekonomik getiri anlamında önemli ve değerli. Benim tüketici dostlarımıza bir çağrım var: Lütfen coğrafi işaretli ürün alın. Hem kalite, hem sağlık için.”

METE AKYOL OLSA...

‘Demokrasi için mücadele vermeli’

Her şeyiyle gazeteciydi. Duruşu, ilkeleri, yazdıkları, çalışkanlığı. Yıllarca onun röportajları, haberleri, programları konuşuldu kamuoyunda. Mete Akyol, mükemmel bir gazeteciydi. Mükemmel de bir insan, aile reisi. Dost, ağabey, meslektaş. Milliyet’te ne güzel yazıları yayımlanmıştı. Gazeteciliğe ilk adımı attığım yıllarda babam, onu örnek göstermişti. Gerçekten de hem ilkeli, hem çalışkan, hem modern, hem halktan yana bir tavır. Başkent Üniversitesi adına ürettiği ve adeta herkes için her ay özlemle beklenen bir yayın organına dönüşen kitap-dergi Bütün Dünya efsaneydi. Bugün hayatta olsa daha öncede söylediklerini tekrarlardı eminim:

“Gazetecinin temel görevi toplumsal gelişmelere duyarlı olmak, hak, hukuk, adalet ve demokrasinin tam anlamıyla uygulanması için mücadele etmektir. Halkın sesi olmayan gazetecilik, havanda su dövmektir. Doğruları alkışladığı gibi, ülkede ne yanlış varsa, gazeteci onu duyurmalı, yansıtmalı, gerekirse yorum da yapmalıdır. Türkiye demokrasi ile daha da yücelir.”