Yaklaşık 50-55 milyon ton bahçe üretimi olan Türkiye’de pazarlama aşamasında büyük bir kayıp söz konusu... Sebze meyvenin, bahçe ürünlerinin en az yüzde 5’i pazarlama aşamasında çöp oluyor
Gıdaya ulaşımın, üretmenin önemini gözler önüne serdi pandemi süreci. Hiç değilse bu konuda biraz bilinçlendik: ‘Üreten ülke olmak’.
Bir yandan üretimi geliştirmek, tarım sektörünün sorunlarını azaltmak için yeni projeler üretilirken, bir yandan da özellikle sebze ve meyvede ‘üretimden pazarlama noktasına varıncaya’ dek geçen süre içinde gerçekleşen kayıplar, halk dilindeki deyimiyle ‘israf’ insanı üzüyor. Öyle az buz rakamlar da değil bunlar.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Özcan, bu konuda araştırmaları olan değerli bir bilim adamı. Özcan Hoca’ya göre, yaklaşık 50 55 milyon ton bahçe üretimi olan Türkiye’de pazarlama aşamasında büyük bir kayıp söz konusu.
Yani ‘çöp’ olan ürünler... Birçok sofraya bereket, sevgi ve şifa katacakken...
Prof. Özcan, “Bahçe ürünleri, sebze ve meyvenin yüzde 5’i pazara hazırlama ve satış aşamalarında ekonomik değerini kaybediyor. Üretim yapıyoruz, zoru başarıyoruz, ama ondan sonra tüketim aşamasına geçinceye kadar kayıplar oluyor. Bu büyük bir maddi değer. Konunun ciddi bir şekilde irdelenmesi gerek. Bu kayıpları önlersek milli ekonomiye önemli bir katkı sağlamış oluruz” diyor.
Yüzde 5 iyimser bir oran. ‘Kayıp yüzde 10’dan çok’ diyenler de var.
Biz Özcan Hoca’nın değerlendirmesinden yola çıksak, 2.5 3 milyon ton ürün ‘çöp oluyor’ demek. Birçoğu stratejik önem de arzeden bu ürünleri ‘1 liradan düşünsek’ bile 2.5-3 milyar lira bir ‘zarar’ söz konusu. Büyük bir israf.
Bu konuda yapılacak çok şey var. Halkı ve üreticiyi bilinçlendirmeden başlayarak...
EĞİTİMLE GELEN BEREKET
Bu topraklardan kazandığını bu topraklara yatıranlara saygım var. Bu bir dönüşüm aslında. Ne ekersen onu biçersin. Ne verirsen o kadar kazanırsın.
Neredeyse 160 yıldır küresel gıda sisteminin önemli bir aktörü olan Cargill, 1992 yılından beri Türkiye’de hizmet veriyor. Sürdürülebilir gıda çözümleri kapsamında da çalışmalar yapan Cargill’in ülkemizde en ses getiren projesi de ‘1000 çiftçi, 1000 bereket’.
İşin güzel tarafı bu projenin başka ülkelerde de uygulanması için gelen talepler. Sayısı şimdiden 3 bine yaklaşan ‘bereketli çiftçiler’ çalışmadan memnun.
‘Tarım sever’ duayen gazeteci Meliha Okur’un bu konudaki gözlemleri de önemli: “Yerinde gittim, gördüm, gerçekten de üretici memnun. Verimlilik artmış.”
DOLAR DÜŞTÜ, HANİ İNDİRİM?
Vatandaşın yoğun bir şekilde tükettiği gıda, sebze ve meyve fiyatlarındaki ‘fahiş artış’ gündeme gelince yanıt hazır: “Döviz ve hammadde fiyatları arttı, yeme, gübreye, tohuma, akaryakıta zam geldi.”
Baş suçlu döviz. Dolar, euro... Onlardaki artış... Hep aynı hikaye...
Oysa bir süreden beri uygulanan ‘istikrar programı’ çerçevesinde birkaç ay önce 10 liraya dayanan dolar şimdilerde 7 lira sınırında gidip geliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, programın tavizsiz uygulanmasında kararlı.
Döviz düştü, fiyatlar aynı kaldı. Hani dövize endeksli indirim?
Sektörün önde gelenleri ve sivil toplum yöneticileri , “Madem her şey dövize endeksli. Döviz düştü. Neden indirim yapılmıyor? Bir günde fiyatları döviz arttı diye katlayanlar döviz düşünce niye sus pus? Devletin bu konuda acil devreye girmesi gerekli” görüşünde.Zam uygulandı, ama döviz düşünce ortada sadece ‘üç maymun’ kaldı. Zammı yapanlar ‘görmüyor, duymuyor, yorum yapmıyor’.
İşte herkesin itirazı da, isyanı da burada. Devletin çok değil, bir aylık bir değerlendirme ile stratejik önem arzeden ve yurttaşların mutfaklarında, sofralarında çokça yer alan ürünlerde firmalar ve şirketler bazında girişim, denetim yapması ve gerekirse kamuoyu aydınlatma fonksiyonlarını yerine getirmesi isteniyor.
Ve gübrenin yolculuğu
‘Gübredeki fiyat artışı’ çiftçinin, üreticinin en çok şikayet ettiği konulardan biri.
Geçen bir yılki verileri gözden geçirdim, yüksek bir artış var. Neredeyse ton başına 1000 lira düzeyinde.
‘Fiyatların sabit tutulması’, hatta ‘bir miktar düşürülmesi’ konusundaki isteklere rağmen perde arkası söylentileri: “Yeni zamlar olacak, hem de yüksek.”
Hikaye çok; üretim yetersizliği, ithalatta yurt dışından kaynaklanan artışlar... Bu anlamda çiftçinin tepkisi doğal. En çok kullanılan gübrelerde bir yıllık artış şöyle: Dap % 87, Üre % 82, amonyumsülfat % 74, 20-20 tban gübresi % 55 ve 15 15 15 taban gübresi % 53. Bu tablonun iyi irdelenmesi gerekir. Türk tarımının geleceği adına...
MUHTARIM DİYOR Kİ…
Türkiye’de gelişen ve daha da gelişecek demokrasinin, yerel kalkınmanın kilit isimleri muhtarlarımızla buluşmaya devam. İstek ve sohbetlerine yetişmeye çalışıyorum.
Bu kez Karadeniz’in güzel kenti Ordu’nun güzel ilçesi Mesudiye’ye uzanıyorum. Mesudiye Belediyesi Meclis Üyesi ve 30 yıl Çavdar köyünde muhtarlık yapan İbrahim Ünver, Türkiye’nin kalkınmasının yolunun köylerin kalkınmasından geçtiğini söylüyor. Bir dönemlerin Köy Kent projesi kapsamında yapılan tesislerin atıl kalmasına üzülen Ünver, “Bunlar mutlaka ekonomiye kazandırılmalı” diyor.