Tarımsal üretimi artırmanın yolu, gerçek üretici ve çiftçiye destekleme yapılmasından geçiyor. Özellikle kredi ve vergi avantajları nedeniyle sektöre giren, ancak bu konuda uzmanlığı olmayan kişilerin engellenmesi üretimi artırır.
Özellikle gıda milliyetçiliğinin artması, susuzluk, kuraklık, maliyet artışları ve iklim krizi yansımaları nedeniyle tarım ve üretimde gelecek 5 yıla etki yapacak sorunlar devam ederken, bir yandan da yeni arayışlar ve hedefler gündemde. Amaç elbette üretimin artırılması, verimliliğin yükseltilmesi, girdi maliyetlerinin azaltılması. Sonuçta da üretim ve tarımda yükselen bir grafik... Yani üretim artışı...
Bu yüzden de 2030 yılı hedeflenerek önümüzdeki 7 yıla yönelik ciddi planlamalar ve hazırlıklar yapılıyor. Birçok anlamda yeni dönüşüm, yeniliklerin hayata geçmesi ve yeniden yaptırımların da gündeme gelmesi anlamı taşıyan zorlu süreçte, 2030 yılına kadar Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Gıda Örgütü (FAO) tarımsal üretimin artırılması için yeni politika ve destekleri tartışıyor. Bu konuda yıllardan beri göz ardı edilen bazı uygulamalar olduğu gibi yeni kararlar da var.
Geçen hafta sektörün önemli aktörleri ile hızlı bir ufuk turu yaptım. Aslında kendi kendine yeten ülke olmak konusunda ciddi avantajları da olan Türkiye için çıkış yolu belli. Bir kez daha üzerinden geçmekte yarar var:
1-) Tarımda uzun vadeli planlama.
2-) Bölgesel ekim planları, aynı şekilde bölgesel ve pratik ürün ekim, üretim ve pazarlama ağının kurulması.
3-) Su kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı.
4-) Damlama sulamaya tam geçiş.
5-) Yağmur sularının biriktirilmesi ve evlerde özellikle tuvaletlerde temiz su kullanımının iptali.
6-) İthalat politikalarının yeniden belirlenmesi. Her üründe hemen ithalat yerine uzun vadeli planlamalar sonrası ekim ve rehabilitasyon için üreticinin doğrudan desteklenmesi.
7-) İthalata ayrılan kaynağın yeniden irdelenmesi ve iç üretimde kullanılması.
8-) Gerçek üretici ve çiftçiye destekleme yapılması. Bu desteklerin zamanında gerçekleşmesi. Özellikle kredi ve vergi avantajları nedeniyle sektöre giren, ancak bu konuda uzmanlığı olmayan kişilerin engellenmesi, en az 10 yıl iş yapma belge ve becerisi aranması.
9-) Mazot, ilaç, gübre ve tohumda üreticiye dönem öncesi destek verilmesi.
10-) Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) daha etkin kullanımı. Ürünlerin alım fiyatının önceden belirlenebileceği, küçük sapmaların olabileceği bir uygulama planlanması.
11-) Tarım Kredi Kooperatiflerinin piyasaya müdahale gücünün artırılması. Özellikle yurttaşların yoğun tükettiği temel gıdalarda özel ve piyasa belirleyici fiyat politikalarının devreye sokulması.
Çıra aşkına orman katli!
Ormanlar zenginliğimiz. Geleceğin güvencesi ağaçlarımız. Ne var ki sadece yangınlar değil, onları yok eden. Bir de insan eli var. İnsanların duyarsızlığı, hatta ‘doğa düşmanlığı’. Göz göre göre ağaçlara, ormanlara, koruluklara zarar veriyorlar.
İşte bunun son örneği... Havalar biraz ısındı, ‘mangal sezonu’ açıldı ya! Bu da keyfin bedeli. ‘Çayda çıra’ değil de ‘ağaç katliamı, çıra aşkına’.
Ağaçları kırıp yakmak dışında bir de çıra olarak kullanmak için oymak. Çıra toplamak, toplumun geleceğini de yakmak. Sonra ‘ayakta ölen ağaçlar’. Yok olup giden bir büyük zenginlik.
Yetkililerle konuştum, “Herkese yetişemiyoruz. Herkesin bekçisi olamıyoruz” diyorlar. Peki çözüm? Vatandaş olarak bizim ‘doğa ve orman bekçiliğimiz’. Zarar verenleri kayıt edip yetkililere şikayet etmek. Onların ceza almasını sağlamak. Yoksa bir ağaç dikerken, bilinçsizlikten, eğitimsizlikten yüz ağacı yok ediyoruz.
Öğrencilerle fide dikimi
Güzel işleri seviyorum. İzmir’de Çeşme Tarım Orman Müdürlüğü geçenlerde güzel bir etkinlik gerçekleştirdi. Güzelliğinin yanı sıra anlamlı ve değerli de... Tarımda üretim düşüşü, çiftçinin topraktan kopuşu, köylü sayısının azalması ile birlikte sebze ve meyve üretiminde düşüş ve fiyat artışları hep gündemde en öndeki maddeler ya... Bu da yüreklendiren bir çaba. Öğrencilerle gerçekleşen fide dikimi etkinliği. Çocukların gözlerindeki mutluluğu, üretime katkı sağlamanın heyecanını görmeliydiniz. Bugün fideyi tanıyan, onu toprakla buluşturan ve sebze meyve yetiştirme mutluluğu yaşayan çocuklarımız, yarının üreten, toprağı seven, paylaşımcı gençleri ve büyükleri olacaktır, kimsenin endişesi olmasın.